~Bölüm İki: Şüpheli Adam~

153 26 12
                                    

Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Beyninden aynı anda binlerce düşünce geçti. Adamı orada öylece bırakıp kendini sokağa atmayı bile düşünmüştü fakat en sonunda hiçbir tepki vermeyen o kişiyi yalnız başına evinde bırakmanın mantıklı bir karar olmadığını fark etti. Polisler kimsenin orada olmadığını söylemişlerdi, onlara inanmamak için bir nedeni yoktu. Eğer gerçekten delirmeye başladıysa, ki böyle bir potansiyeli olmadığını düşünmüyor değildi, adamı her gittiği yerde görmeyeceğinin ne garantisi vardı? Peki ya başka şeyler de göremeye başlarsa o zaman ne yapacaktı? Kendisi için de en güvenlisi evde durmak olabilirdi.

Kısa bir süre daha adamı inceledikten sonra en sonunda cesaretini toplayarak küçük adımlarla yanına gitmeye başlamıştı. Neler olduğunu anlaması gerekiyordu. Tedirgin bir şekilde yanına yaklaştıktan sonra bir şey demeden, çünkü konuşmanın gereksiz olduğunu fark etmesi zor olmamıştı, hafifçe kolunu öne doğru uzattı ve adamın omzuna dokundu. Adam da onunla aynı anda uzanarak bileğini tutmuştu.

Eissa, yeniden çığlığını tutamazken bileğini hızla geri çekti ve korkmuş bir kedi gibi kaçarak tezgahların arkasına saklandı. Hemen olduğu yere çöküp bacaklarına sarılmıştı.

Nasıl o adam sadece kendi hayal ürünü olabilirdi ki?

Ona dokunabilmişti, bileğini tuttuğunu hissetmişti. Korkudan ve kafa karışıklığından gelen titremeyle birlikte sakinleşmek için başını dizlerinin arasına gömdü. Ne düşüneceğini bilemiyor, kendini ağlamamak için zor tutuyordu.

Eğer Roi'dan başka arkadaşı olsaydı birinin ona şaka yaptığını düşünebildi fakat Roi öyle biri değildi. Nefret ettiği bir düşmanı da yoktu. Delirdiğini kabullenmekten başka çaresi kalmamış gibi hissederken aklına Roi'yu aramak geldi. Gelip onun için kontrol etmesini isteyebilirdi fakat eğer gerçekten deliriyorsa onun bile kendisi gibi birini kabul etmeyeceğini düşünmeden edemedi. Deliler hastanesine kapatılmak zorunda kalırsa ne yapacaktı? Gelecek tüm hayatına bay bay diyerek bunun olmasını bekleyemezdi, belki de en iyisi ağzını kapalı tutarak kimseye bundan bahsetmemek olabilirdi.

Düşüncelerine o kadar kapılmıştı ki ona yaklaşan ayak seslerini duymadı bile. Ancak şüpheli adam gelip yanına çöktüğünde onun varlığını fark edebilmişti. Yerinde sıçrarken adam onun karşısına çömeldi. Onu görebilmeye başladığı ilk dakikadan beri ilk kez ağzını açmıştı. "Korkma."

Korkma.

Adamın sakin sesinin beyninde yankılanmasıyla anlamadığı bir şekilde Eissa'nın tüm düşünceleri durmuştu. Aynı gözleri gibi sesi de kendine özeldi. Sert ve umursamaz görünümüne rağmen melodik sesi onu rahatlamaya zorluyor gibiydi, birkaç kelime daha ederse rahatça uykuya dalabileceğini hissetti. Kulağa bir insanın sahip olamayacağı kadar temiz gelen ses bir o kadar da tanıdık, sanki uzun yıllardır biliyor olduğu birine aitmiş gibiydi.

Eissa kesinlikle delirdiğine emin olurken emekleyerek sırtı duvara yaslanana kadar geri geri gitti.

Nasıl daha önce görmediği birinin sesini daha önce duymuş olabilirdi ki?

Adam onu o kadar kolay bırakmak istemiyormuş gibi duruyordu. Yeniden ayağa kalkarak yanına geldi ve dibine çökerek eline uzanıp tuttu. Eissa ise diğerinin ani hareketinin getirdiği korkudan ve şoktan elini geri çekemiyordu bile, sadece kocaman açılmış ağzı ve çatık kaşlarıyla, bir yandan da sanki kendini buz gibi suya atmış gibi titrerken karşısındaki adama bakabiliyordu. Adam, güven vermek istermiş gibi elini avcuna aldığında yeniden konuştu. "İyi olmanı istiyorum."

Neler oluyordu böyle?

Beyninin yarattığı, gerçek olmayan kişi yanına gelmiş ona iyi olmasını istediğini söylüyordu. Ne kadar gülünç ve aynı zamanda da üzücü bir durumun için düştüğünü fark ederken hızla elini geri çekti ve bağırdı. Sesi neredeyse çaresiz çıkmıştı. "Dokunma bana!"

Adam bununla yeniden ona uzanmaya çalışmamıştı. Eissa hızla ayağa fırladı. "Peşimden de gelme! Burada kal."

Hemen ardından diğerinin ne tepki vereceğine bile bakmadan koşarak kendini küçük odanın diğer tarafında kalmış yatağına atmış sanki onu koruyabilecekmiş gibi örtünün altına girmişti. İnce örtüyü kafasına kadar çekerken gözlerini sımsıkı kapattı ve defalarca kez kendisine uyması gerektiğini söyledi. Eğer uyumayı başarabilirse ertesi sabah bunların hiçbiri olmayacaktı, her şey geçecekti. Sadece geçici bir hayal görüyordu ve o kadar abartmasına gerek yoktu.

Sonunda kaçıncı kez her şeyin iyi olacağını söylediğini unuttuğunda kendisini bile şaşırtacak bir şekilde rahatlayarak uykuya dalabilmişti. Uyumayı seven biri olmanın gün boyu saatlerce uyumak dışında avantajları olacağını düşünmemişti bile.

Sabah olduğunda odanın neresinde bıraktığını hatırlamadığı telefonunun alarmıyla uyanırken odasında yabancı bir adamın olduğu aklının ucundan bile geçmemişti. Yatağında gözlerini açmadan iyice gerindikten sonra beynine işleyen alarmı kapatmak için doğruldu. Aynı zamanda yatmadan önce çıkarmayı unuttuğu ve biraz ezilmiş olan yuvarlak gözlüklerini düzeltmişti. Neden böyle bir salaklık yaptığını düşünürken gözlerini hafifçe araladı ve hâlâ uyku sersemi bir şekilde o gün yapacaklarını hızlıca aklından geçirdi. Her zamanki gibi kampüse gidip biraz vakit geçirdikten sonra iş için birkaç yerle daha görüşeceği sıkıcı ve oldukça karamsar bir gün olacaktı. Fazla bir süre geçmeden üzerinde uzunca bir süre düşünmeye değmeyen bir hayatı olduğuna karar kılarak sonunda yataktan kalkamaya yeltendi fakat tam o anda gözüne yanında yatan bir figürün çarpmasıyla düşüncelerin hepsi kaybolup yokluğa karışmıştı.

Önceki gece olanlar aklına bir bir gelirken yeniden çığlık atmamak için kendini zor tuttu.

O adam, yatağında ne arıyordu?

Neden hâlâ onu görebiliyordu?

Uyduğunda her şeyin iyi olması gerekmiyor muydu?

Donmuş bir şekilde diğerinin suratına bakarken adam sanki izlendiğinin farkına varmış gibi onca zamandır kapalı olan gözlerini açtı ve onunkilerle buluşturdu. Bununla Eissa nasıl bir durumun içinde olduğunu az çok fark edebilmişti. Yataktan kalkmaya çalıştı fakat adam ondan daha hızlıydı. Kolundan tutarak onu kendine doğru çekti ve kollarını beline sardı. Eissa yüzünü onun göğsüne bitişik olarak bulduğunda kısa bir süre boyunca kaskatı kesilmiş bir şekilde öylece kalakalmıştı.

Yoksa...

Bu adam... Ürkütücü olmasının üstüne bir de sapığın teki miydi?

Hemen adamın kollarının arasında sıyrılmaya çalıştı. Kendisinin çok güçlü veya güçsüz biri olduğunu söyleyemezdi, normaldi. Fakat her nedense beyninin yok etmemekte ısrarcı olduğu hayal ürünü ondan daha güçlüydü, tek bir santim bile oynatmayı başaramamıştı. En sonunda, bir kez daha bağırmaya başladı. "Bırak beni! Yoksa yeniden polisleri ararım!"

Adam onun sözlerini duymasıyla kollarını gevşetti fakat Eissa'nın kurtulmasına izin vermeden konuştu. "Sakin ol. Sana zarar vermeyeceğim."

Eissa her nedense ateşe düşmüş gibi çırpınırken bir yandan da sakin olmayı reddediyordu. "O zaman bırak beni, git buradan ve bir daha gelme!"

Adam birkaç saniye durduktan sonra onu cevapladı, berrak sesi nedense kısık ve yorgun geliyordu. "... Bunu yapamam."

Bunları demiş olmasına rağmen kollarını Eissa'nın üzerinden çekmişti. Eissa hemen yataktan fırladı, yüzünde dehşete düşmüş bir ifade vardı. Bir şeyler demek için dudaklarını araladı fakat ne diyeceğini kendisi de bilmiyordu. Sadece sinirli ve ürkmüş hissediyordu. Neden sessiz, sakin ve huzurlu bir hayatı olamıyordu ki? Yapması gereken bir sürü iş vardı, böyle şeylerle uğraşacak zamanı yoktu.

Sonunda bir şey dememeye karar verip susmuştu. Birkaç saniyenin ardından yeniden çalmaya başlayan telefonunun sesiyle yerinde zıpladı ve çok düşünmeden yanına gidip alarmı kapattı. Belki de en başından beri o adamla konuşmaya çalışmamalıydı, eğer onu sadece kendisi görebiliyorsa o zaman konuşmasının da bir anlamı olmazdı. Arkasını dönüp hâlâ yatağında duran ve ne yaparsa yapsın onu izleyen adama baktı. Sonuçta doğru düzgün bir tepki vermiyordu, değil mi? Belki de görmezden gelirse sonunda ortadan kalkabilirdi.

Bunun o ana kadar verdiği en iyi karar olduğuna karar kılarak telefonundaki saatine baktı ve adamı kafasından atmaya çalıştı. Hâlâ biraz zamanı varmış gibi duruyordu bu yüzden önce kısa bir duş almaya karar verdi. Adamın arkasından gelmediğine emin olduktan sonra odanın diğer tarafındaki kapıya gitti ve banyoya girdi.

Phoenix [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin