Teyzesi geç kaldığı için onu azarlamıştı.
Sonuç olarak kocasının ona durmasını söylemesine rağmen uzunca bir süre boyunca durmak bilmeyen teyzesinin dırdırını çekmek zorunda kalmıştı. Gerçekten de onu aşağılamayı ve onunla dalga geçmeyi seviyordu. Her konuştuğunda omzundaki yaratığa benzeyen Esse de onunla beraber hırlıyordu. Eissa, onun sözlerini kale almıyor olsa bile bunun zaman kaybı olduğunu düşünmeden edemedi. Zaten yaratığa benzeyen hayvan yüzünden onu ciddiye bile alamıyordu.
Teyzesi sonundan neden aramalarına cevap vermediğini sorduğunda ise duymadığını söylemiş, ardından da aralamalarını görmek arka cebindeki telefonu çıkarıp baktığında ise telefonunun yere düştüğünde kırılmış olduğunu fark etmişti. Teyzesi bir süre daha ona sinirlendikten sonra onu daha fazla umursamamaya karar vererek odasına gitmesini ve bir süre boyunca gözüne görülmemesini emretmişti. Eissa, akşam yemeğini kaçırmış olduğundan bir şey yiyemeden yukarı çıktı, neyse ki restorandayken çok yemiş olduğundan dolayı aç değildi, yukarı çıkarken yalnızca teyzesini daha fazla dinlemek zorunda kalmayacağı için seviniyordu.
Boydan boya kırılmış olan telefonunu cebinden çıkarıp kısa bir süre kurcaladıktan sonra düzelme umudu olmadığını anlayarak masanın üzerine koydu. Yeni bir telefon alabilecek veya onu tamir ettirebilecek parası yoktu ve teyzesinin onun için yenisini alacağını hiç sanmıyordu. Zaten haberleşmesi gereken çok bir insan da olmadığından bunun bir sorun olmayacağına karar kıldı, Roi'a da onu kampüste gördüğünde telefonunu kırdığını söyleyebilirdi ve böylece tüm olabilecek tüm sorunlar çözülmüş olurdu.
Uzun bir gün yaşamıştı ve başında hafifte olsa bir sızı vardı. Uyumak ve her şeyi unutmak istiyordu. Adina'yla olanlardan sonra bile kendini hâlâ kendi hayal dünyasında yaşıyormuş gibi hissetmekten alıkoyamıyor, Esselerin gerçek olabileceğine bir türlü inanamıyordu fakat düşündüğünde onların gerçek olup olmamasının bir öneminin olmadığının farkına vardı. Sonuçta o görüyordu ve bu yalnızca onun için olsa bile Phoenix'i ve diğer Esseleri yeterince gerçek yapardı. Yani ne olursa olsun o günden sonra artık onlarla beraber yaşamaya alışması gerekiyordu, bu yüzden bu konu üzerinde uzun uzun düşünüp kafayı yemesi ona bir yarar sağlamazdı. Yine de kendini yorgun hissetmesi için yeterli şey yaşamış ve görmüştü. İç çekerek onunla beraber odasında gelmiş ve onu dikkatle izlemekte olan Phoenix'e döndü.
Phoenix'le beraber geçirdikleri sürenin tamamında adama geceler yatağa onunla yatmamasını söylemişti, sonuçta kendi hayal ürünü olduğunu düşünüyordu ve kendi hayal ürünün uykuya ihtiyacı yoktu ancak şimdi onun gerçek olabilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu öğrenince bu konu hakkında kendini kötü hissetmeden edemedi. Ona artık yanında yatabileceğini söylemek için dudaklarını araladı fakat ani gelen utanma hissi ve adamın ondan ayırmadığı bakışlarından dolayı sözcükler bir türlü boğazından çıkamamıştı. Sonunda, oldukça garip bir şekilde, ağzını kapatarak diyeceklerini söyleyemedi ve hızla Phoenix'e arkasını döndükten sonra yaptığını unutmaya çalışarak dolabına gitti. Tek bir nefeste konuşmuştu. "Üstümü değiştireceğim, arkanı dön."
Normalde daha önce hiç ondan böyle bir istekte bulunmamıştı fakat artık durum farklıydı. Phoenix kendi hayal ürünü olmadığına göre onu soyunurken görmesi uygun olmazdı, değil mi? Phoenix onun rahatsız hissetmesini istemediği için dediğini yaptı, bu durum hakkında bir yorum yapmaması Eissa'nın kendini az da olsa daha iyi ve daha az garip hissetmesine neden olmuştu. Hızla kıyafetlerini değiştirdikten sonra gözlüğünü çıkarıp masanın üzerine koydu ve saçlarını eliyle arkaya doğru taradıktan sonra ışığı kapattı. Yatağa yatmadan önce bir kez daha cesaretini toplayıp belirtmişti ama buna rağmen sesi titremişti. "Sen de benimle yatabilirsin, yatak yeterince büyük."
Ardından adamın cevabını beklemeden ve sesi titrediği için kendinden nefret ederek yatağa girdi ve en köşeye giderek ona arkasını döndü. Phoenix'in de kısa bir sürenin ardından yanına uzandığını hissetmişti. Eissa hemen ekledi. "Çok yaklaşma!"
Phoenix, onun dediği gibi çok yaklaşmadı fakat suratı ona dönüktü. Eissa'nın ona arkası dönük olduğundan diğerini göremiyor ve ne yaptığını söyleyemiyordu. Nedense, bir kez daha kalbi ağzından çıkacakmış gibi hissettiğinden örtüyü kafasına kadar çekmiş ve gözlerini sıkıca kapatmıştı. Bir an önce uyumak istiyordu ama buna fırsat kalmadan Phoenix'in sesi odada yankılandı. "Bugün beni koruduğun için teşekkür ederim."
Eissa'nın gözleri bunu duymasıyla yeniden açılmıştı. Adina'nın ona saldırmaması için önüne atladığında bunu tamamen düşünmeden yapmıştı ama Adina'nın tavrına ve dediklerine bakılırsa Phoenix kendini koruyabilecek kadar güçlü olmalıydı. Düşününce yaptığı hareketin ne kadar saçma olduğunun farkına varmıştı. Bu yüzden sessiz kaldı, üstelik böyle bir şeye ne diyeceğini de bilmiyordu. Phoenix de daha fazla bir şey söylememiş yalnızca ona biraz daha yaklaşmıştı anca birbirlerine değmiyor olduklarından Eissa sesini çıkarmadı ve örtüyü sıkıca tutmaya devam etti.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu fakat Eissa o durum altında uyamıyordu.
Normalde uyumakla ilgili hiçbir zaman bir sorun yaşadığı olmamıştı. Ailesini kaybettiğinin haberini aldığını gün bile, büyük bir ihtimalle içkinin yardımıyla olsa da, bir bebek gibi uyumuştu fakat nedense o anda gözüne bir türlü uyku girmiyordu. Gerçi daha önce biriyle yattığı da olmamıştı. Kendisini rahatlayamayacak kadar gergin hissediyordu. Sonunda buna daha fazla dayanamayarak kısık bir sesle sordu. "Phoenix? Uyudun mu?"
"Hayır." Phoenix'in cevabı hemen gelmişti. Eissa devam etti, sesi daha yüksekti. "Uykuya ihtiyacın var mı ki?"
"Bazen." diye cevapladı adam. Eissa, diğerinin sesinden uykulu olmadığını anlayabiliyordu. Kendisi uyuyabilmek için onu yataktan kovmayı düşündü fakat en başta gelmesini isteyen oydu. Böyle bir şeyi söylemenin kaba bir hareket olduğunu düşündüğünden o konu hakkında sessiz kalmayı tercih etti ve daha farklı bir soru sordu. "Neden hep benim etrafımdasın?"
Adamın daha önce başka yere gidemeyeceğini söylediğini hatırlıyordu. Phoenix bu sefer ona az da olsa daha detaylı olan bir cevap vermişti. "Bazı esseler insanlara bağlanırlar. Ben de sana bağlandım. Bu yüzden senin yanından istesem de ayrılamam."
Konu, Eissa'nın ilgisini çekmiş olmalıydı ki sırt üstü dönerek Phoenix'e baktı ve adamla göz göze geldiler. "Bunun tam olarak ne demek olduğunu anlamıyorum."
Bu sefer gözlerini kaçıran Phoenix olmuştu. Kısa bir süre tavana baktıktan sonra yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Eissa, gözleri karanlığa alışmış olduğu için bunu az da olsa seçebiliyordu. Phoenix belli belirsiz bir sesle konuştu. "Ben de."
Ardından Eissa'nın daha fazla soru sormasına izin vermeden uzanarak kendisi fark etmeden tamamen ona dönmüş olan gencin elini tutmuştu. Eissa'nın hemen panikleyerek geri kaçmasına izin vermeden konuştu. "Gözlerini kapat."
"... Neden?" diye sordu Eissa ona şüpheli bakışlarını gönderdikten sonra. Tüm vücudu ona dokunulmasıyla bir anda daha da gerilmişti fakat elini geri çekmedi. Phoenix açıklamadı. "Dediğimi yap sadece."
Birkaç saniye boyunca kararsız kalmanın ardından Eissa adamın dediğini yapıp gözlerini kapatmıştı. Kısa bir süre içinde hafiflediğini hissetti, kasları yeniden gevşemiş ve üzerine ağır bir uyku çökmüştü. Çok geçmeden sonunda istediği gibi rahat bir uykuya dalmayı başarabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phoenix [BL]
FantasyBL, yani iki erkek arasındaki aşkı konu almaktadır. Eissa, ailesini kötü bir şekilde kaybettikten sonra üzüntüsü yetmiyormuş gibi beş parası da olmadığından ve bir türlü iş bulamadığından ötürü ortada kalmıştır. Ne yapması gerektiğini bilmiyordur...