Eissa'nın beyninden bin bir türlü düşünce geçiyordu ancak hiçbiri Roi'a nasıl deli olmadığını ispatlayabileceği hakkında değildi. Paniklemişti. Ancak kısa bir süre sonra işin hiç de onun düşündüğü gibi olmadığını anladı.
Roi'un gözleri onun üzerinde değildi.
Phoenix'in üzerindeydiler.
Eissa'nın beyni bir anlığına durdu. Roi... Phoenix'e mi bakıyordu? Phoenix, Eissa'nın olanları tam olarak algılayamadığını görünce konuştu. "Beni görebiliyor."
Bunun tek bir anlamı olabilirdi...
Roi, onun konuşmasıyla hemen kendini toparlamış ve gözlerini sonunda Phoenix'in üzerinden çekmişti. Eissa'ya dönüp ona doğru bir adım attıktan sonra, Phoenix'i göstererek konuştu. Sesi kendinden emin ve keskin çıkmıştı. "Onun ölmesi lazım."
Bunu duymasıyla Eissa'nın gözleri kocaman açılmıştı. Birkaç saniyeliğine nasıl bir tepki vereceğini bilemedi. Sesi zayıftı. "...Sen de mi onlardan birisin?"
Roi, Adina ona Eissa'nın da artık Esseleri görebildiğini söylediğinde ona bu eninde sonunda açıklamayı yapmak zorunda kalacağını biliyordu ve bu konuşmayı olabildiğince ertelemişti. Eissa'nın ondan uzaklaşmasını istemiyordu ancak bir Visus olarak görevi insanları Esselerden korumaktı. Bunu söylemenin kolay bir yolu yoktu. Sakin kalmaya çalışarak Eissa'yı cevapladı. "Evet. Ben de Adina gibi bir Visusum ve yanındaki o yaratığı öldürmem gerekiyor."
Eissa, Roi'a sanki farklı bir gezegenden gelmiş bir varlıkmış gibi bakıyordu. Tüm vücudu gerilmişti. Daha fazla uzanmak istemediğinden ayağa kalktı ve refleks olarak Phoenix'in önüne geçti. "Seni anlamıyorum..."
Roi onu böldü. "Nesini anlamıyorsun? Daha demin enerjinin hepsini nasıl emdiğine kendin şahitlik etmedin mi?"
Eissa Roi'a dikkatle baktı. Sözünü bölmüş olduğu için biraz sinirleri bozulmuştu bu yüzden yeniden konuştuğunda kendisi bile fark etmeden sesi normalden daha yüksek çıkmıştı. "Dediklerinin hiçbiri umurumda değil! Neden daha önce Esseleri görebildiğini bana söylemedin?"
Roi başına ağrıların girdiğini hissedebiliyordu. Kendini sakin kalmaya zorlayarak devam etti. Eissa'yı o anda olduğu durumdan daha fazla kızdırmak veya korkutmak istemiyordu. "Çünkü Adina bana onun ölmesini istemediğini söyledi. Ben de olacakları görmek için beklemeye karar verdim. Sana söyleseydim benim de Visus olduğumu öğrenir ve benden uzaklaşırdın. Ama şu anda buradasın ve bir şey olursa seni koruyacağım."
Roi'un asıl planı Phoenix'i tek başına yakalayıp Eissa'nın haberi yokken onun hayatına son vermekti. Böylesi Eissa için daha az acı verici ve kabul edilebilir olurdu.
Roi ve diğer Visuslerin daha önce Phoenix'i öldürmeye çalışmışlıkları olmuştu ancak o zamanlar Phoenix en güçlü Esselerden biriydi. Fakat Eissa'ya bağlandıktan sonra gücü yavaş yavaş azalmıştı, eğer o anda ona saldırabilecek uygun ortamı bulabilirse Roi'un karşısında hiçbir şansı kalmazdı.
Roi bu düşüncelerini tabii ki de Eissa'ya açıklamadı. Phoenix'i Eissa'nın neredeyse üzerinde o şekilde görünce şaşkınlıktan kendini ele vermişti ve artık bu planı uygulayamazdı. Daha fazla uzatmanın anlamı yoktu.
Eissa bir süre daha Roi'a baktı. Roi onu nasıl fazla incitmeden ikna edebileceğini düşünürken aynı zamanda onun vereceği yanıtı bekliyordu ancak beklentilerinin aksine Eissa tek bir laf bile etmemiş, Phoenix'in elini tuttuğu gibi bir hışımla odadan çıkmıştı. Çıkarken Roi'a çarpıp çarpmadığını bile umursamadı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki Roi böyle bir tepki beklemediğinden yalnızca arkalarından ağzı açık bir şekilde bakakalmıştı. Kendine, dış kapının çarpma sesiyle gelebilmişti. Arkalarından hemen kapıya doğru koştu.
Eissa, Roi'un evinden çıkar çıkmaz koşar adımlarla merdivenlerden inmeye başlamıştı. Kısa bir sürenin ardından Roi'un sesinin ve adımlarının arkalarından yankılandığını duydu ancak umursamadan koşmaya devam etti ve hızla kendisini apartmanın dışına attı. Yağmur daha da çoğalmış olmasına rağmen hiçbir şeyi umursamadan Roi'a izini kaybettirmek için önüne gelen ilk yola sapmış ve koşmaya devam etmişti. Neyse ki gece olduğundan ötürü bu çok zor olmamıştı.
İzlerini kaybettirmeyi başarabildiklerinde Phoenix onu çekerek sonunda durmasını sağladı. Böylece Eissa, Roi'un artık peşlerinden gelmediğini fark edebilmişti. Kısa bir süre soluklandıktan sonra tuttuğunu yeni fark ettiği Phoenix'in elini aniden bıraktı. Yağmurda sırılsıklam olmuştu.
Phoenix kısa bir süre etrafa baktığında terk edilmiş eski bir bina görmüştü. Yakında yıkılıp yerine yenisi yapılacak olmalıydı. Hemen Eissa'yı o binaya götürdü ve yasak olmasına aldırış etmeden içine girdiler.
Binanın girişi dardı ve iki kişinin anca sığabileceği merdivenler girişten dört adım ötede yukarıya doğru sıralanmaya başlıyorlardı. Phoenix, Eissa'yı merdivenlere oturttu ve bir şey demeden Esse güçlerini ona ısı vererek onu kurutmak için kullanmaya başladı. Hava soğuktu ve sırılsıklam kalarak üşütmesini istemiyordu.
Eissa da ne diyeceğini bilmiyordu, o yüzden bir şey demedi. Ne kadar düşünürse düşünsün Roi'un dediklerini bir türlü anlamıyordu. Kendini kötü ve halsiz hissettiği zaman Phoenix de bunun kendi hatası olduğunu söylemişti ancak yanına gelip ona dokunduğu andan itibaren kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Olanları düşündükçe Roi'a daha da çok sinirlendi. O, hayatındaki tek arkadaşı, nasıl Phoenix'in ölmesi gerektiğini söyleyebilirdi ki?
Düşüncelerine çok dalmasına kalmadan tamamen kuruduğunu hissetmişti. Hemen Phoenix'e dönüp daha fazla ne yapıyorsa onu yapmasına gerek kalmadığını söyleyecekken kulaklarına bir 'tak' sesi geldi.
Kafasını tamamen Phoenix'e döndürdüğünde onun yarısı merdivenlerde, yarısı yerde uzanmakta olduğunu gördü.
Phoenix... Bayılmış mıydı?
Eissa'nın gözleri kocaman açıldı. Merdivenlerin üzerinde baygın bir şekilde yatan Phoenix'i gördüğünde bir an için tamamen kaybolmuş hissetti ve ne yapacağını bilemedi. Orada hiçbir şey yapmadan duramayacağını bildiğinden hemen kendine gelmeye çalışarak vücudunu da Phoenix'e doğru döndürdü ve onu hafifçe sarsmaya başladı. Sesi başta şaşkınlıktan kısık çıksa da git gide yükselmişti. "Phoenix... Phoenix?"
Phoenix hiçbir şekilde hareket etmiyordu.
Eissa kalp atışlarının hızlandığını hissetti.
Ne yapması gerekiyordu? Phoenix'in tekrar uyanması için ne yapması gerekiyordu?
... O tekrar uyanacak mıydı?
İçini tamamen korku ve panik sararken hızla ayağa kalktı. Phoenix bir Esse olduğundan dolayı ambulansı da arayamazdı. Zaten bunu yapacak bir telefonu bile yoktu. Kendini kafayı yemek üzere hissederken sakinleşmek için birkaç kez derin nefes aldı. Odaklanmalıydı, panik yaparak hiçbir yere varamazdı. Hafifçe kendini tokatladı.
Hemen ardından kendisinin daha fazla düşünmesine izin vermeden Phoenix'i tuttu ve merdivenlerin üzerinden çekerek yalnızca yere serdi. Phoenix hâlâ ıslaktı, Eissa onun ikisini de kurutmuş olacağını düşünürken yalnızca ona odaklanmıştı. Kendini suçlu hissetmekten alıkoyamazken Phoenix'in bir yerini yaralayıp yaralamadığını kontrol etti. Otururken bayılmış olduğu için kafasını ve vücudunu bir yere çarpmamış gibi gözüküyordu. Onu rahat bir pozisyonda yatırdığına emin olduktan sonra nefesini tuttu titremesini durduramayarak Phoenix'e doğru eğildi ve kulağını göğsüne dayadı.
Kısa bir sürenin ardından Phoenix'in kalp atışlarının az da olsa kulağına gelmesiyle tuttuğu nefesi bırakmıştı. Yeniden doğruldu ve kendi kendine birkaç kez tekrar etti. "Bayılmış yalnızca, yakında uyanır. Yakında uyanır."
Yakında uyanacaktı değil mi? Eğer ona bir şey olursa ne yapacağını sorabileceği başka Esseler de tanımıyordu. Visusların ise onu bu halde görürlerse tereddüt etmeden öldüreceklerinden emindi. Yeniden yükselen paniğini dindirmeye çalışarak uzanarak bir kez daha iki eliyle Phoenix'in elini tuttu. Anlayamadığı bir nedenden ötürü ağlayacakmış gibi hissederken kendi kendine yakında her şeyin düzeleceğini söyledi.
Bu arada fark etmeden dudaklarını adamın eline bastırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phoenix [BL]
FantasyBL, yani iki erkek arasındaki aşkı konu almaktadır. Eissa, ailesini kötü bir şekilde kaybettikten sonra üzüntüsü yetmiyormuş gibi beş parası da olmadığından ve bir türlü iş bulamadığından ötürü ortada kalmıştır. Ne yapması gerektiğini bilmiyordur...