Önde elleri ve kalpleri birleşik olan çift arkadan ise Emir ve Nare düğünün yapıldığı yerin kapısında durunca hepsi birbirine kısa bir bakış atıp derin bir nefes aldılar hiç kolay bir adım olmayacağının farkındalardı
Bir kaç adım daha atıp içeriye girince gözlerin onlara çevrildiğini hissetmek zor değildi insanlar daha bir dakika olmadan konuşmaya başlamıştı Müge ve Refika tepkisiz bir şekilde Gedize bakarken Harunun yüzüne bir gülümseme peydah etmişti Sancar ise sınırlı bakışlarını hiç çekinmeden esirgemiyordu Elvan ve diğer Efeoğullarıda ağızları açık bakıyorlardı
Bu durum en çok İlayın canını yakmıştı bunu tahmin etmek çok basitti o an orada olmak istemediğini hissetti yavaşça ayağa kalkıp Gedize kırgın bir bakış atınca elleri karıncalanmaya başlamıştı artık elinde ki kadehi bile taşıyamaz kıvama gelmişti kadeh yerle buluşunca ayağına batan cam parçaları umurunda değildi Harun kızına korku ile bakınca İlay kimseye bakmadan kapıya yöneldi tam çıkacakken kolunda hissettiği el ile durdu diğer eli ile gözyaşlarını silip onu durduran ele baktı bu kişi geçen gün Nare ile beraber gördüğü adamdı
"Ne oldu prenses istediğin oyuncağı başkası mı almış yoksa? Aa ya da istediğin çantanın şeftali yeşiline kaçan mürdüm detaylı rengi mi bitmiş (!)"
"Kapa çeneni!"
İlay kolunu Emirden kurtarıp hızlı adımlarla dışarıya ilerledi
Mert uzaktan Gedize sen ne yaptın bakışları atarken Gedizde Mert'e bakıp omuz silkti artık kimse umurunda değildi hayatında ki bir kaç özel insan dışında...
Gediz Sahranın elini güven verircesine sıkıp kulağına eğildi
"Hadi gidip tebrik edelim."
Sahra kafasını tamam anlamında sallayınca Gelin ve Damat masasına doğru adımladılar
"Tebrik ederim kardeşim, Cadolozum!"
"Gerizekalı nanayı yedin oğlum sen bu defa!"
"Gediz şu düğün bitsin seni geberticem Gediz! Kendi ellerimle seni boğmak istiyorum Gediz!"
"Ya ne yaptım ben şimdi?"
"Olay çıkarmak için benim düğünümü mü beklediniz Gediz bey?"
"Aşkım sen bir dur, İlay şehri yakar alevlerin ortasında kalırız sen bir Gedizi öldürmüşsün çok mu?"
Gediz Mert'in İlay konusunda ki patavatsızsızlığına uyarmak amacıyla yalandan öksürüp fısıldayarak;
"Mert, abicim senin çenen niye bu kadar gevşek? Sahra'da burada ya hani."
"Aa ben onu unuttum."
"Sahra İlay gibi ortalığı ateşe verip ölümümüzü seyretmez kardeşim sürümdüre süründüre öldürür haberin olsun"
Gediz bir adım geri çekilip;
"Tanıştırayım sizi Sahra: Mert ve Simge çok eski arkadaşlarımdır Amerikaya hemen hemen aynı yaşlarda gittik birlikte büyüdük sayılır."
Mert Sahraya
"Memmun oldum." Diyip elini uzatınca Sahrada karşılık verdi ardından Simge cana yakın bir tavırla sarılınca Sahra derin bir nefes vermişti hiç bir şey korktuğu kadar kötü gitmiyordu.
Harun ve Zehra tam İlayın peşinden giderken Emir onu durdurdu
"Harun bey değil mi? Siz burada kalsanız daha sağlıklı olur belki sizin yanınızda konuşmak istemez."
Zehrayı işaret edip;
"Biz gideriz?"
Harun pek istemese de kabul etmek durumunda kaldı eşinin, Refikanın, Mügenin ve Efeoğullarının oturduğu büyük masaya geri döndü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKDE
FanfictionYaralı bir kadın ve bir adam, büyüyememiş iki çocuk... Peki iki yanlış bir doğru edermi ? İki temiz kalbi kötülük ele geçirebilir mi?