işte, duymak istemediğin şeylerin söylenmesine izin vermeyeceksin.

2.1K 359 234
                                    

okulumuzun instagram'da bir itiraf sayfası var, aşırı saçma bulduğum bir sayfa.

yaklaşık üç yüz gönderisinin, son bir ayda olan olaydan sonra yaklaşık yüz tanesi felix hakkında olmuştu. (son bir haftada ise nefret yorumları sardı orayı ne yazık ki.)

benim hakkımda da bir iki şey yazan olmuştu; changbin'in sevgilisi var mı, onunla ilgileniyorum diye bir itiraf gelmişti hatta bir buçuk ay önce. cevabım belli, 'yok ve istemiyorum'

itiraflardan bir tanesi de şey olmuştu, changbin'in yönelimi ne?

insanlar neden bunlarla ilgileniyor?

neyse, panseksüelim yazıp geçmiştim. insanın içindekini seviyorum ben direkt.

neden itiraf sayfası konusunu açtığımı soracaksınız, çünkü grubun söz yazarı olmayı kabul etmemin ardından yaklaşık iki hafta geçmişti, arada toplanıp bir şeyler konuşmuştuk ama konu o değil. konu, üç gün önce pazartesi günü çıkan derginin ardından tüm itiraf sayfasının çarşamba hakkında konuşuyor olmasıydı.

son attığım intihar adlı şiir, tüm okulun ağzına düşmüştü ve yirmiden fazla itiraf sadece çarşamba'nın ne yapmaya çalıştığı ile ilgiliydi. çünkü, insanların bu şiirin felix ile ilgili olduğunu anlaması uzun sürmemişti.

kimilerine göre, çarşamba saygısız biri ve felix'in intiharı ile kendince dalga geçiyor.

kimilerine göre, çarşamba çok tatlı biri ve felix'e aşkını itiraf etti. onu deniz kıyısına benzetti. çarşamba, felix'i seviyor.

iki düşünceyi savunanlar da aşağı yukarı eşit sayıda.

deniz kıyısına benzettiğim şey, felix değil. intihar. denizde ceplerine taşlar doldurarak intihar etmek mesela.

ama hani bir şakayı açıkladığında artık komik olmaz ya, şimdi ben de bu dizelerimi açıkladıkça estetiği bozuluyor. şiir; roman, hikaye, deneme ve benzeri tüm yazım türlerinden farklıdır. çünkü, şiir insan algısına göre şekillenen tek türdür bana göre. romanda bir konu vardır ve konu etrafında, karakterlerin kafasından olay yerlerinde dolanır durursunuz. hikaye bir mesaj verir, orada da karakterler bulunur ama şiir, duygularınıza oynar ve algı süzgecinizden geçer. size mutluluğun verdiği acıyı anlatır ve siz belki sadece saf acıdan bahsettiğini algılarsınız.

ya da birinin intihara kalkışması üstüne o kişinin acı dolu duygularını dışa vurmaya çalışırsınız ve insanlar onunla dalga geçtiğinizi sanar.

tabii ki kızmıyorum, asla kızmıyorum. eğer şiirimden öyle bir duygu algıladılar ise ben ne yapabilirim?

neyse, dünden itibaren insanlar o şiiri her bir dizesine kadar tartışmış, sonunda çoğu kişi çarşamba'nın felix'e aşık olduğunda karar kılmıştı. hatta bu olay o kadar büyüdü ki, aslında felix'in çarşamba'ya aşık olduğunu iddia edenler oldu ve felix'i gören herkes, çarşamba'nın kim olduğunu bilip bilmediğini soruyor, ona çarşamba'nın felix'i seviyor olduğunu söylüyordu.

öğle teneffüsünde kantine indiğimde, duvar kenarındaki bir masada oturan felix'i gördüğümde de yanında biri vardı. kahve alacağım ve sonrasında zaten onun yanına gidecek olduğumdan önce yanına ilerledim.

"bak, yüz kere söyledim. çarşamba kim, bilmiyorum. tanımıyorum onu."

"ona kızgın mısın peki? şiiri biraz... şeydi yani, aşırıydı."

birkaç adım geride durmuştum, onları izlerken etraftaki insanların yoğunluğundan beni fark etmemişti ikisi de.

"hayır, bence şiir gayet güzeldi. alınganlık yapılacak bir şey yok." dedi felix.

la di die ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin