insan her daim duygularını belirtebilir, bu yüzden ölüyü kırmamak lazım asıl.

1.4K 300 257
                                    

"çarşamba döktürmüş yine."

"dur, daha okumadım onun yazdığını." sayfa karıştırma sesleri.

"çabuk oku, manyak bir şey yazmış."

yeni kişiler, dergiyi aldığı gibi uzaklaşmaya başlıyor. bir yandan konuşuyor.

"bu yılın son sayısı çıkmış, çarşamba hâlâ kim olduğunu açıklamadı."

"son sınıf olmadığı için herhalde."

son sınıfım.

ve sırada bekliyorum.

pazartesi gününün öğle teneffüsünde, okul dergisinin bu yıl için son sayısı çıktı. benim şiirimin de derginin içinde olduğunu koridordan geçen kişilerden öğrendim. (editörler isterlerae gelen şiiirlerden eleme yapabiliyor, benimkini hiç elemediler gerçi.) sıranın başında, dergileri satan kişi minho.

önümdeki üçlü kız grubu da birer tane dergi aldıktan sonra, sıra bana geldi. minho gelen kişinin ben olduğumu görünce bana bir göz kırpıp kulağıma yaklaştı, dedi ki, "çarşamba için alıyorlar dergiyi."

gülümsedim ve sırada duran dergilerden bir tanesini seçip ona parayı uzattım, "ne güzel."

"kanka bu arada, kenara gelsene bi'." kolumdan tuttuğu gibi beni kenara çekti. sırada kalan birkaç kişi de dergisini alıp yeterli parayı minho'nun eline ya da sıranın üstüne bırakırken, onun tüm dikkati bende idi. "sizin felix ile aranızda bir şey mi var?"

"neden?"

"oğlum, şiirinde ciddi ciddi sarı saçlı çilli diye betimlemişsin. sormam hata gerçi."

aranızda bir şey mi var sorusunu reddetmekten ziyade, sadece yanlış bilgiyi düzelttim. "felix gibi duruyor olabilir ama o değil."

şiir, felix hakkında değil ama benim gözlerimi açmamı sağlayıp gerçek felix'i görmemi sağladı.

minho, beni şüpheci bir bakış ile süzüp sonra başını sağa doğru oynatarak 'git' demişti bir nevi. "öyle olsun, görüşürüz sonra."

yılın son, benim için tamamen son olan dergi sayısı demek.

son şiirimin bu olmasından memnumum. o kızın yakasını bırakmış gibi hissediyorum artık çünkü. hani normalde, korku filmlerinde falan ruhlar insanları rahat bırakmaz ya, gerçek hayatta sürekli bunun tam tersi olur. asıl, insanlar ölülerin yakasını bırakmaz.

elimdeki derginin kapağına bakarak merdivenlerden çıkmaya başladım. kapakta han kang vardı, "yaşayan efsane" yazmışlardı bir de. doğru, han kang çok iyi bir yazar ve bayıldığım biri. gerçekten yaşayan bir efsane. son sınıflardan bazıları ile röportaj yapılmış. birkaç şey daha var; tahminen feminizm ile ilgili bir yazı, han kang'ın hayatının anlatıldığı bir yazı, başka nir yazar hakkında bir yazı, küçük hikayeler, sonda da aylık film önerileri.

acaba felix'in yanına mı gitsem?

kendi bulunduğum sınıfın önüne gelmişken onun sınıfı hemen karşımızda olduğundan oraya baktım önce. felix, kendi sırasında oturmuş bir şekilde derginin bir sayfasında durmuş ve tüm dikkatiyle onu okuyordu. birkaç adım yerimde gerileyip hangi sayfayı okuduğunu anlayabilmek için sessizce sayfaları karıştırdım, ağacımsı bir resim vardı arkada.

bakalım. ses çıkarmamaya çalışarak sayfaları karıştırdım. işte, o resim burada. yine bir sayfanın tamamında çarşamba var ve felix, çarşamba'nın şiirini okuyor.

derginin o sayfasını kaybetmemek için bir parmağımı o sayfaya yerleştirerek dergiyi tutup felix'e baktım, okurken kocaman gülümsüyor. çenesini bir eline yaslıyor ve eline bir kalem alıp birkaç satırın altını çiziyor, yanlarına da görebildiğim kadarıyla birer kalp yerleştiriyor.

la di die ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin