(Kyungsoo)
Akşam yemeğini tek başıma yemek zorunda kaldığım için hiç de iyi hissetmiyordum. Abim evde olmadığında bana iyi gelecek herhangi bir şey bulmakta zorlanıyordum. Yapayalnız kalıyor, amaçsızca uzanıp tavanı izliyordum.
"Ben geldiiiim!"
"Hoş geldin."
"Sana söylemem gereken bir şey var. Odanda mısıın?"
"Evet, geliyorum."
Koşarak oturma odasına gittim. Abim her zaman olduğu gibi kocaman bir gülümsemeye sahipti. En azından birimizin mutlulukla gülümsüyor olması harikaydı.
"Seninkini gördüm."
"Seninki? Benimki kimmiş?"
"Şu esmer çocuk."
"Ne? Yoksa seni gizlice takip mi etti?"
"Bundan pek emin değilim."
"Nasıl yani?"
"Arkadaşımın evine uğramıştım."
"Senin, benim bilmediğim bir arkadaşın mı var? Hem de evine bile gidiyorsun."
"Her neyse, sizi bir ara tanıştırırım."
"Onunla ne alakası var peki?"
"Karşı binadaydı. Arkadaşımın evinin tam karşısına denk gelen evde balkondaydı."
"Seni takip etmek için herhangi birinin evine girecek kadar manyak değildir herhalde."
"Bu biraz fazla psikopatça olurdu."
"Yine de tesadüf olmak için fazla saçma bir olay."
"Belki de orada yaşıyordur."
"Olabilir."
"Siz artık konuşmuyor musunuz?"
"Hayır, hayranlarından hoşlanmıyorum."
"Sadece benim hayranlarımdan mı?"
"Genel olarak insanların birine hayran olup peşinde dolanmasından hoşlanmıyorum."
"Umarım bir gün peşinde dolanacak kadar hayran olduğun biri olur. O zaman kendinle nasıl kavga edeceğini görmek istiyorum."
"Bu hissi biliyor gibisin."
"Hayır, tabi ki bilmiyorum. Şimdi duşa girmem gerek. Son üç saattir sokaklarda yürüyorum."
"Yalnız mıydın?"
Tam odasına gidecekken tereddütle bana döndü.
"Huh?"
"Yalnız mı yürüdün?"
"Hayır, arkadaşım da benimle çıktı."
"Yani Jongin'in sizi görmesinden rahatsız oldun ve arkadaşını da alıp dışarı çıktın?"
"Ne alakası var?"
"Hadi ama abi, çok şüpheli davranıyorsun."
"Evet, beni takip etmiş olma ihtimalini aklıma sokan sendin. Eğer bu yüzden o eve girdiyse, durum hiç de normal değil. Bu yüzden korktum."
"Haklısın, özür dilerim. Gereksiz yere endişelenme. İnan bana, bu kadar ileri gidecek kadar cesareti yoktur."
Bu kez gidecekken kendi geri döndü.
"Bu arada, yarın okula gelecek misin?"
"Sanmıyorum, okumam gereken bir hikaye var."
"Peki."
"Israr etmeyecek misin?"
"Hayır, seni sıkmak istemiyorum. Canın isterse çık gel hm?"
"Tamam, iyi geceler."
"Sana da."
O duşa girerken ben de odama geri döndüm. Onun gerçekten psikopat olmasından korkuyor olabilir miydi? Belki de sadece onunla yakın olmamı istemiyor ve bana ondan uzak durmam konusunda yardımcı olmaya çalışıyordu. Fakat yaptığım açıklama hiçbir türlü içime sinmiyordu. Bu tuhaf tesadüfün beni ikna edebilecek bir açıklaması yoktu.
Tabletimi son kez kontrol ettim. Site hala okurlar için kapalıydı. Bu yüzden bırakıp uyumaya karar verdim. Tek dileğim kabus görmeden, huzurla uyuduğum bir geceydi.
Karanlığın ortasında gözlerimi açtım. İlk kez farklı bir yerdeydim. Karanlığa rağmen içimde hiçbir korku yoktu. Sokak lambasının ışığı ile parlayan koyu renk sıvının hemen önünde, yerde yatıyordum.
Zorlukla yerimden kalkıp etrafa baktım. Karanlıktı ama ben yine de sokağın boş olduğunu görebiliyordum. Bunu nasıl görebildiğimi ben bile bilmiyordum.
Beni bile şaşırtacak bir hızla koşmaya başladım. Fakat bu kez birinden kaçmıyordum. Bir kez bile arkama bakmadan koşuyordum. Nereye gittiğime anlam veremeden, bir saniye bile duraklamadan hedefime doğru hızla ilerliyordum.
Sonunda onu gördüm. Kocaman, parlak bir ışık vardı. Daha önce kaçtığım binaya benzeyen büyük aydınlık bir yapının giriş kapısındaydı. Fakat o an bir şeyler eksik olduğunu anladım. Oraya girebilecek bir anahtara ihtiyacım vardı. Üstelik kapısı demirden yapılmıştı ve onu kırıp içeri girebilecek kadar güçlü değildim.
Çaresizce binanın etrafında koşturmaya başladım. İçeri girebilmemin herhangi bir yolu yok gibiydi. Bir pencere, ahşap bir kapı veya anahtar olarak kullanabileceğim herhangi bir alet yoktu.
Giriş yapısına geri döndüğümde aniden ışık söndü ve yine karanlığın ortasında kaldım. Ayak sesleri tekrar duyuluyordu. Bu kez birinin nefesini ensemde hissediyordum. Artık kaçacak yerim kalmamış gibiydi. Bu ışık, yalnızca bir tuzak mıydı?
Nefes nefese gözlerimi açtım. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, böyle giderse kalp krizi geçirmeme sebep olabilirdi. Korkudan hala ellerim titriyordu.
"Kyungsoo? İyi misin?"
"A-abi..."
Bana su içirdikten sonra kollarını etrafıma sıkıca sardı. Bana iyi gelen tek şey onun şefkatiydi. O olmasaydı bu kabuslara asla katlanamazdım.