(Kyungsoo)
Nasıl söyleyeceğimi bilemeyerek gözlerine baktım. En büyük tesellim hiçbir çaba göstermeden, mucizevi bir şekilde o harika yazarı bulmuş olmaktı.
"Söylemeyecek misin?"
"Jongin, bu biraz..."
"Biraz ne?"
"Aslında yazarın sen olduğunu bilseydim, arkandan iş çevirmezdim."
"Beni korkutuyorsun."
"Korkacak bir şey yok. Belki de korkması gereken ben olmalıyım. Çünkü seninle ilgili bir şey yaptım."
"Anlamıyorum."
"Ben bir yayıneviyle görüştüm."
"Ne?"
"Seni bulması için yardım etmemi istedi. Yani gizemli yazarın kitaplarıyla ilgileniyor."
"Yazdığım bütün hikayelerin ana karakterleri Youngjo ve Seoho. Yani ikisinin de erkek olduğunun farkında mısın?"
"Bu konuda ne düşünüyor bilmiyorum ama seninle görüşmek istediği kesin."
"Beni bulamadığını söyle. Ben asla tanınan bir yazar olamam."
"Neden?"
"Bir çeşit Death Note gibi düşün. L, yüzü görünürse öleceğini düşünüyordu. Bu yüzden arka planda işin beyni olarak çalışıyordu."
"İnsanlar yazarın sen olduğunu görürlerse ölmeyeceksin Jongin."
"Ama bir nevi aynı şey. Ben kimse tarafından öğrenilmek istemiyorum. Birileri beni tanırsa, gözleri üzerimde olursa, asla rahat edemem."
"Seni ikna etmek için her şeyi yapacağım Jongin. Çünkü öyle hikayelerin var ki, onları herkesin okumasını istiyorum."
"Önemli olan kaç kişinin okuduğu değil Soo. Benim için en önemli şey, okuyan bir tek kişi bile olsa, okuduğu şeyle mutluluk duyması."
"Şimdi benim için o hikayeler daha da anlamlı oldu."
"Huh?"
"Diyorum ki, konuşmamız gereken bir konu daha var. Fakat sanırım bunu söylemek için çok daha fazla cesarete ihtiyacım var."
"Bu akşam evimde kalmak ister misin? Belki evde daha rahat konuşuruz hm?"
"Aslında çok iyi olur. Hem belki bana paylaşılmamış bölümleri gösterirsin."
"Lisa'yla neden bu kadar iyi anlaştığınızı şimdi daha iyi anlıyorum."
"Nedenmiş?"
"İkiniz de çıkarcısınız. Tanrııım! Evime gelmek isteme sebebin bölümleri erkenden okumak mı?"
"Sanırım seninle yalnız kalmak için bunu kullanmaya çalışıyordum."
Utanıp gözlerini kaçırınca ayaklandım ve elimi uzattım. Kalkmak için neden elimi tutması gerekecekti ki? Sanırım o da böyle düşünüyordu. Öylece yerinden kalkıp gülümsedi.
"Yol üzerinde bir markete uğrayalım."
"İstersen senin için bir şeyler pişirebilirim."
"Hayır, misafir olduğun için ben bir şeyler hazırlamalıyım. Gerçi yemek yapma konusunda pek de iyi değilim ama en azından biraz atıştırmalık alsam fena olmaz."
Jongin'in Lisa'dan öğrendiği yiyecekleri birlikte pişirip masaya yerleştik. Lisa'nın yemeklerinin birçoğu tam anlamıyla lezzet bombasıydı. Jongin'in deyimiyle, hepsi içinde bomba patlamış gibi dağınık görünen lezzetli şeylerdi.
Yemekten sonra birer kahve alıp Jongin'in odasındaki balkona çıktık. Odasında adeta gizli bir cennet saklıyordu. Özenle yerleştirilmiş rahat bir koltuk, iki küçük sehpa ve etrafı süsleyen küçük saksılarla, balkon adeta cenneti andırıyordu.
"Burası harika."
"Değil mi? Çoğu zaman yazmak için burada oturuyorum."
"Keyifli mi?"
"Burada olmak mı?"
"Hayır, yazmak."
"Yazmak benim için tarif etmesi zor bir şey aslında. En mutlu anlarımda, en mutsuz, en heyecanlı veya en öfkeli anlarımda, kısacası hayatımın her anında bana iyi gelen tek şey yazmak."
"Bir gün yazarken ben de burada seninle olabilir miyim?"
"Evet, tabi ki."
"Jongin, bana biraz kendinden bahseder misin?"
"Beni zaten tanıyorsun."
"Mesela kardeşin var mı?"
"Bir abim var, adı Taeyang."
"O nerede?"
"Şimdilik ailemle yaşıyor ama evlenmek üzere. Sanırım evlendiğinde de ailemize yakın yaşayacak."
"Yazmak dışında yaptığın başka bir şey var mı?"
"Balkonuma yayılıp müzik dinleyerek dergi okumak."
"Kulağa çok keyifli geliyor."
"Bazen köşedeki markete gidiyorum ve ilgimi çeken bütün dergilerden satın alıyorum. Saatlerce burada yatıp dergi okuyorum. Bu benim için gerçekten en keyifli zamanlardan biri."
"Bir gün dergi alıp gelirsem benimle bu zamanı paylaşır mısın?"
"Hmhm, birlikte dergileri inceleyebiliriz. Özellikle de alıveriş öncesi moda dergileri okumak en sevdiğim şeydir."
"Peki başka?"
"Başka ne?"
"Benimle paylaşabileceğin başka hobilerin yok mu?"
"Bilmem, senin var mı?"
"Açıkçası ben bundan sonra her şeyi seninle paylaşmak istiyorum."
"Huh?"
Şaşkınlıkla gözlerime baktığında gülümseyerek elini tuttum.
"Hayatımın geri kalanında bütün hobilerime eşlik edebilir misin?"
"Huh? Hayatının? N-nasıl?"
"Bunun biraz çabuk olduğunun farkındayım ama daha fazla vakte ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Seni hayatımda istiyorum Jongin."
"Hayatında değil miyim?"
"Onu kastetmiyordum."
"Neyi kastediyordun?"
Ne yapmam gerektiğine emin değildim. Zaten gerekeni değil, sadece istediğimi yapmam gerektiğini düşünüyordum.
"Kastettiğim şey..."
Gözlerine tebessümle baktım ve dudaklarımızı birleştirdim. Neyi kastettiğimi artık anladığını umuyordum. Çünkü anlatmak için aklıma gelen başka bir yol yoktu.