(Kyungsoo)
Dar ve ıssız bir sokakta koşuyordum. Neredeyse nefesim tamamen kesilmek üzereydi. Fakat her tükendiğimi hissettiğimde ciğerlerim oksijenle doluyordu. Nefes almam için beni zorlayan bir şeyler vardı.
Boş binanın merdivenlerini çıkarken kendime şaşırıyordum. Daha önce kaçtığım binaya neden tekrar giriyordum?
Karanlık yavaş yavaş dağılırken duvarları inceledim. Ne olduğunu anlamadığım şeyler yazıyordu. Zeminde yer yer kırmızı lekeler vardı. Kan olduğunu fark edince içimi koca bir korku bulutu kapladı. Koşarak binanın merdivenlerinden aşağı indim. Daha önce karanlıkta üçer beşer atladığım merdivenler, aydınlıkken bana daha korkunç görünüyordu.
Binadan çıktığımda beynime kazınan o ayak seslerini duymaya başladım. Bu kez daha hızlı ilerliyor gibiydi. Arkama baktığımda kimseyi göremiyordum. Bu kez görmeme engel olan karanlık değildi. Aksine, gece yarısı olmasına rağmen sokak lambaları her yeri güneş gibi aydınlatıyordu. Fakat etrafta ayak sesleri dışında hiçbir tehlike yoktu.
Koşarak sokağın köşesinden döndüm. Hangi yollardan geçtiğimi bile hatırlamayacak kadar hızlı koşuyordum. Sürekli birileri tarafından kovalanıyor sonunda nefessiz kalıyordum. Fakat bu kez durum aynı değildi. Bir şeylerden kaçtığım için koştuğuma bile emin olamıyordum.
Yolun sonunda durup etrafıma baktım. Arkamdan geçen biri bileğimi kavramıştı. Hatta o kadar yakınımdaydı ki, nefesini ensemde hissediyordum.
"Yakaladım seni!"
Endişeyle döndüğümde kocaman gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Bu benim için beklenmedik bir son muydu? Sanırım hayır, oraya sadece onun gülümsemesi için gitmiş gibi hissediyordum.
"Buna sevindim."
Kollarımı etrafına dikkatle sardığımda aynı karşılığı aldım. İlk kez ruhumun korkuyla değil huzurla çırpındığını hissediyordum. Kalbim, korkudan değil heyecandan hızlanıyordu.
Gözlerimi açtığımda Jongin hala uyuyordu. Uzun zaman sonra gördüğüm en güzel rüyaydı. Başta tekrar o hissin beni saracağını düşünüyordum. Fakat aniden huzur dolu bir ışıkla kollarıma gelmişti. Bu onun etkisi miydi? Burada olduğu için miydi?
"Günaydın!"
Düşüncelere dalmışken neşeli sesi gülümsememe sebep olmuştu.
"Günaydın, iyi uyudun mu? Üşümedin, değil mi?"
"Teşekkür ederim, çok rahat uyudum. Ayrıca battaniye o kadar sıcak tutuyor ki, ter içinde kalmışım."
"Duşa girmek istersen eğer senin için kıyafet ve havlu hazırlayabilirim."
"Daha fazla rahatsızlık vermek istemem. Nasıl olsa eve gideceğim."
"Hayır, benim için sorun değil. Lütfen rahatına bak. Sen duştayken ben de ikimiz için harika bir kahvaltı hazırlarım."
"Peki, sorun olmayacaksa..."
O duşa girdiğinde ben de mutfağa koştum. Kahvaltı hazırlarken bir yandan mutlulukla gülümsüyordum. O sevimli varlıkla aynı evde uyanmak bile mutlu olmam için yeterliydi.
"Ben geldim!"
"Abi?"
"Benim için kahvaltı mı hazırlıyordun?"
"Tanrım! Jongin burada, hemen odana git."
"NE?"
"Neden gelmeden aramadın?"
"Yoksa burada mı kaldı?"
"Evet, dün gece burada kaldı. Şimdi de duşta ve o çıkana kadar ortadan kaybolmalısın."
"Duşta mı?"
"Emin ol şu an bunun hiç sırası değil abi."
"Ben de erken geldiğim için sevinirsin sanmıştım. Öyleyse sevgilim uzaklaşmadan yetişmeliyim. Görüşürüüüz~"
Tekrar evden çıktığında rahat bir nefes aldım. Tam zamanında çıktığı için de ona minnettardım. Çünkü hemen peşinden Jongin yanıma gelmişti.
"Kahvaltıdan sonra Lisa'yı aramalıyım. Sanırım bugün okula gelmek istemeyecek."
"Neden gelmesin?"
"Bira içtiğinde kendine gelemiyor. Eminim şu an yataktan bile çıkmamıştır."
"Öyleyse sen de okula gitmesen olmaz mı?"
"Bugün gitmeliyim. Bu dersi kaçırırsam kimseden not isteyemem."
"Önemliyse sana engel olmayacağım."
"Belki yarın okula gelirsin."
"Dersin erken saatteydi, değil mi?"
"Evet, yarın erkenden okulda olacağım."
"Öyleyse dersten sonra biraz dolaşmaya ne dersin?"
"Olabilir, zaten bir işim yoktu."
Kahvaltıdan sonra okula gitmek üzere kapıdan çıktı. Aslında kalsaydı abimin sevgilisiyle tanışmamı ertelemem gerekecekti. Fakat buna değeceğini biliyordum.
Akşama doğru abimden eve gelmek üzere olduğuna dair bir mesaj aldım. Neyse ki nihayet şu gizemli arkadaşıyla tanışacaktım. Her şekilde Jongin'in burada olmasını tercih edecek olsam da, abimin arkadaşıyla tanışmak benim için çok önemliydi.
Yaklaşık yarım saat sonra ikisi tam karşımda oturuyorlardı. Çaktırmadan birbirlerine bakmaya çalışmaları ve ikisinin de sürekli gülümsüyor olması karşıdan bakan kişi olarak beni epey eğlendiriyordu.
"Abim haklıymış, gerçekten sürekli gülümsüyorsun."
"Evet, üzgün bile olsam mutlaka gülümserim. Böylece beynim mutluluk hormonu salgılamam için bedenimi kandırıyor."
"Bu zekice."
"Sadece mutlu olmak isteyen birinin çaresizce deneyi de diyebiliriz. Tabi Baekhyun'u tanıdığımdan beri gerçekten mutlu olduğum için gülümsüyorum."
Ciddi olmaya çalışarak öksürdüm ve gözlerine baktım.
"Bunu bir tehdit olarak görmeni istemiyorum Chanyeol ama seni açıkça tehdit edeceğim. Eğer abimin gülümsemesi kaybolursa, senin gülümsemeni de sonsuza kadar yok etmek zorunda kalabilirim."
"Vay canına, gerçekten bir an buz gibi hissettim. Endişelenme Kyungsoo, onun her zaman gülümsemesi için bütün hayatımı vermeye hazırım."
"Buna sevindim. Çünkü abim benim her şeyimdir. Onu her zaman güldürsen iyi edersin."
Karşılıklı gülüşürken aklım nedense Jongin'e takılıyordu. Şimdi burada olsaydı kendimi çifte randevuda gibi hissedebilirdim. Hayali bile mutlu olmam için yeterliydi.