19. Bölüm

119 11 0
                                    

(1 yıl sonra)

(Kyungsoo)

Jongin'in saçlarında asılı kalan küçük yaprağa uzandım. Onun saçlarına değen bu kadar özel bir yaprağı öylece yere atamayacağım için kitabımın arasına yerleştirdim. İlk sayfasına, tam da o özel notun yazdığı yere...

'Kalbimin en derinlerindeki adama... Aşk'a...'

Kitabı benim için özel kılan sanırım buydu. Yazdığı o büyük aşk hikayesini bana ithaf etmişti.

"Sevgilim, bugün ne yapmak istersin?"

"Kitap okumak istiyorum. Cennetimize dönelim mi?"

"Ama Kyungieeee!"

"Mızmızlanma esmer şeker."

"Esmer şeker mi?"

"Hoşuna gitmedi mi? Lisa bana bunun hoşuna gittiğini söylüyor."

"Yine de sen söyleme hm? Ayrıca o kitabı yedi kez okudun sevgilim."

"Sanırım bu aşkı okumaya doyamıyorum."

"Belki de bize benzediği içindir."

"Bilmem, sanırım öyle. Gerçekten bize benziyorlar."

"Çünkü aşkımız benim en büyük ilham kaynağım."

Gülerek kollarımı etrafına sardım.

"Abim senin en büyük ilhamının kendisi olduğunu sanıyor. Bunu duyunca çok kıskanacak."

"Ama zaten popüler çocuğun hikayesi üç kitaptan oluşuyordu ve bitti."

"O hala dördüncüyü bekliyor bebeğim."

"Öyleyse bunun hiç olmayacağını ona söylememeliyiz."

"Kesinlikle."

"Yarın ne yapacağız?"

"Nasıl ne yapacağız?"

"Sevgilim yarın imza günüm var. Herkes kim olduğumu öğrenecek."

El ele eve yürürken sık sık gülümseyerek ona bakıyordum. Heyecanı o kadar sevimliydi ki, kalbim bu görüntüye dayanamıyordu.

"Orada yanında olmamı gerçekten istiyorsun değil mi?"

"Bunu yirmi kez sordun Kyungsoo. Neden seni yanımda istemediğimi düşünüyorsun?"

"Belki insanların bir erkek arkadaşın olduğunu bilmesini istemezsin."

"Hayır, bunu istiyorum."

"Emin misin?"

"Kitabımın ana karakterleri Youngjo ve Seoho, bunun farkındasın değil mi?"

"Yine de rahatsız olmanı istemiyorum."

"Senden rahatsız olacağımı düşünmen çok üzücü. Sen benim sevgilimsin ve ben bunu tüm dünyaya söylemekten asla çekinmeyeceğim."

"Öyleyse orada elini tutuyor olacağım."

Eve gittiğimizde ilk işimiz birlikte mutfağa girmekti. Günün en sevdiğim zamanları onunla mutfakta olduğum anlardı. Birlikte yemek yapmak ve kahkahalarımızın arasında onları yemek çok keyifliydi. Belki de hiçbir şeye değişmeyeceğim nadir anlardan biriydi.

Jongin'den öncesini düşündüğümde, hayatın bana mutluluk veren çok az yanı olduğunu görüyordum. Şimdi ise onunla dolu olan her anım benim için mutluluk demekti.

Eskiden sadece acı çeken biriydim. Kabuslar gören, her güne mutsuz uyanan ve kendini ucube gibi hisseden biriydim. Şimdi ise her bir yanım mutlulukla doluydu. Sadece gülümsüyor, aşık olduğum sevimli meleğe sarılıyor ve her güne gülümseyerek uyanıyordum. Onun sevgisiyle iyileşiyordum.

"Artık uyusak mı?"

"Uyumak istemiyorum Soo."

"O zaman kitap okuyalım?"

"Okumak da istemiyorum."

"Bir şeyler içelim?"

"Onu da istemiyorum."

"O zaman belki başka şeyler yaparız."

"Ne gibi?"

"Bilmem, düşün bakalım biraz."

"Çok pisliksin."

Omzuma ufak bir yumruk attığında kendime çekip sımsıkı sarıldım.

"Sana masal anlatmamı ister misin?"

"Hmhm, bu beni mutlu eder."

"Öyleyse odamıza gidelim. Seni bir aşk masalıyla uyutacağım."

Yatağımıza yayılıp onu kollarıma aldım. Her zaman olduğu gibi göğsüme sokulmuş hikayemi bekliyordu.

"Bir zamanlar yemyeşil kocaman bir şato varmış. Orada mutlu bir aile yaşarmış."

"Yeşil mi? Korkunç olması gerekmiyor mu? Şatoyu mu sevimlileştiriyorsun sen?"

"Masalıma karışmaz mısın lütfen bebeğim."

"Tamam sustum."

"Bu yeşil şatoda sevimli esmer bir prens yaşıyormuş. Neredeyse bütün halk o prense hayranmış. Onu görmek için çok uzak diyarlardan haftalar süren yolculuklarla şatoya geliyorlarmış."

"Esmer prens? Yeşil şatoda? Hmmm, neden bana tanıdık geliyor acaba?"

"Bebeğim, sadece dinle lütfen."

"Uf tamam."

Saçlarından öpüp kokusunu içime çektim.

"Sonra bir gün pembe unicornu olan bir prens şatonun önünden geçmiş."

Jongin'in kıkırdadığını duyunca ben de güldüm ve masalıma devam ettim.

"Pembe unicornlu prens, şatonun penceresinde gördüğü esmer prense aşık olmuş."

Jongin kahkahalarını durduramıyordu.

"Tanrııııım, bu nasıl bir masaaal?"

"Bu, dünyada sadece senin bildiğin bir masal."

"Çünkü sen uyduruyorsun."

"Peki uykunu kaçırmayı başarabildim mi?"

"Sen bir hainsin, bunu biliyorsun değil mi?"

"Hmhm."

"Ve ben seni çok seviyorum."

"Seni çok seviyorum."

Gözlerine aşkla bakarken kalbim daha fazla onunla doluyordu. Berbat hayatımın içinde, abimden sonra aldığım en güzel hediyeydi o. Tanrı'ya bunun için ömrümün sonuna kadar şükredecektim.

MONSTER ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin