Piyano kadar sakin, notalar kadar hırçın ve edebiyat kadar karamsar

603 53 60
                                    

Kısa kısa, bitmesinden korka korka yazılan hikayeler gibi yarım yamalak birinin kaleminden...

"Kalemin mürekkebi de bir satırda biter elbet."

-Jung Hoseok'un günlüğünden alıntılar.

Gün 1

Derin bir nefes al, ver. Neden burada olduğunu ikimiz de biliyoruz, beni kandıramazsın. Gerçekten iyi misin?

Bugün iyi bir gün geçirdim.

Sabah erken uyanıp, hiç adetim olmayan kahvaltımı yaptım. İş yerime her zaman ki gibi geç kalmak, turnikelere çarparken kimlik kartı ile savaşmak yerine bir saat erken ulaştım.

Her sabah içtiğim geniz yakan hiç sevmediğim halde bağımlısı olduğum filtre kahve yerine bitki çayı içtim, bok gibiydi. Ve sanırım sadece bu güne özeldi. Sende derdin ya hep ''bir şeyi zaten sevdiğin için alışkanlık haline getirirsin.'' 

Seni her sabah kahve makinasının önünde görmeyi alışkanlık haline getirmişim.

Mesai arkadaşlarımız bana iltifatlar etti: "Ah, Jung bugün iyi görünüyorsun. Hey Jung seni böyle görmek beni sevindirdi. Bay Jung bugün yüzünüzde bir tebessüm görmek beni mutlu etti." Vesaire. Herkese teşekkür ettim.

Öğlen yemeğinde koca bir hamburger yedim. Masa arkadaşım Jin hyung şaşkındı çünkü beni bilirisin, bir hamburger bitirmeyi bırak yemek yerken bile görmemiştir.

Arkadaşlarımız ile daha sonra buluşmak için sözleştik. Birlikte yemeğe gidecek, oradan da futbol izlemeye geçecektik. Gecenin sonunda muhtemelen içip sarhoş olacak ve sabahı baş ağrısı ile uyanacaktık. Tutamayacağım sözler vermekte üstüme yoktur... Bilirsin.

Beni arabası ile bırakan Taehyung'a teşekkür ettim. İyi çocuktu ama fazla saftı. Bana olan ilgisi açıkça belliydi, görmezden gelmek ne kadar mantıklı bilemiyorum ama bir kişinin daha acı çekmesine katlanamam. Benim için yeterince fedakarlıklar yapıldı, fazlası için yüz bulamıyorum.

Küçük dairemize girdiğim an suratımda ki gülümse daha da büyümüştü. Kendime, sana söz verdiğim gibi güzel bir gün geçirmiştim.

Akşam yemeği yerine en sevdiğim tatlıyı yedim ve koca bir şişe şarap bitirdim.

Uzun bir duşun ardından banyo aynasının önüne geçip yüzümü inceledim. Uzayan, dibi gelmiş kızıl saçlarım turuncuya çalıyordu. Senin en sevdiğin mevsim gibiydi saçlarım, sonbahar. Ve sonbaharda ki turuncu yapraklar. Kıyamadım üzerini kapatmaya ölü yaprakların, akmasına izin verdim kan kırmızısı boyanın ve geriye sadece ölü telleri bıraktım. Senin için saçlarımda sonbaharı yaşatmaya devam ediyorum. Rüzgarlı günlerde saçlarımı izlemeyi severdin ''salınan yapraklar gibi'' derdin. Şimdi sadece dökülen saç tellerinden ibaret evimiz.

Aynada ki yansımamdan bir haberdim. Gözaltımda ki morlukları kapatmak için sürdüğüm kapatıcının minik topları, çöken yüzüm ile okşamayı sevdiğin şimdi ise daha da belirgin elmacık kemiklerim ve renksiz dudaklarım...

Halbuki senin dudakların ne de güzel renk verirdi.

Endişelenme, ben İyiyim. ⋨ SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin