Gün 22
"Gece çöktüğünde insanoğlu dürüstleşir."
Birlikte kurduğumuz hayaller, şimdi her gece kâbusum.
Bugün iş yerine istifa etmek için gittim. Kimse yargılamadı hatta çok normal karşıladılar. Kimse bana dur demedi, üzüldüm.
Bahçemizde ki karlar birikmiş, komşunun köpeği her zaman ki gibi posta kutusunu dağıtmıştı. Bu kez ona kızmak için sen yoksun.
Evimize girmeden önce duraksadım. Bakışlarım küçük bahçemizde gezindi. Çitlerle çevirili küçük bahçemizin kenarında duran boş köpek kulübesi... Bunun içinde üzgünüm. Sen gittikten sonra holly de beni terk etti. Zaten beni pek sevmezdi, senin için kaldığını biliyordum.
Tek katlı müstakil bir ev. İkimizde orta gelirli ailelerden geliyor, aynı iş yerinde çalışıyorduk. Zaten orada tanıştık, hatırlıyor musun? Bir yayınevinde iki çevirmendik. Sen benim her hatamı bulmaya yemin etmiş gibi her sabah elinde, gece gündüz çalıştığım kitaplar ile beliriyordun.
Beyaz gömleğin her zaman temiz ve ütülüydü. Kravatın tek renk olur, özel günler dışında çift renkli veya desenli kullanmazdın. Saçların ilk işe alındığım gün siyahtı. Beyaz tenin, hafif çilli yüzün ve küçük gözlerin dikkatimi çekmişti. Takıntılı derecede düzenli ve tertipli biriydin ve bu benim başlarda senden nefret etmem için yeterliydi. Bu takıntının sonradan başımıza geleceklere sebep olacağını bilseydim... İzin vermezdim.
Burayı satın almadan önce bahçede durup hayaller kurmuştuk. Şimdi her aklıma geldiğinde kuruyan boğazımda ki yumruyu yutkunmaya çalışıyorum.
Eve girdikten sonra günlerdir çıkmadığım odamıza yöneldim. Artık tek yaptığım buydu. Rahat uyumak için aldığımız büyük yatağa attım kendimi, darmadağındım. Bir an için günlerce uyku çekmeyen bedenim yavaş yavaş kendini uykuya teslim eder gibi oldu ama sonra burnuma o koku geldi, senin kokun.
Sana yemin ederim ki yoongi delirdim. Anında doğruldum ve etrafta seni aramaya başladım. Odamızda ki banyoya baktım önce, yoğun bir koku vardı. Duş jelinin kokusu banyoya dağılmıştı. Bornozun hâlâ kapının arkasında asılıydı. Seslendim fakat cevap yoktu.
Odaya geri döndüm. Evi baştan sonra aradım ama yoktun, yine. Büyük banyoya bakmaya cesaretim yoktu. Aynı manzara ile karşılaşmaya cesaretim yoktu.
Salonun sonunda duran beyaz kapının kilidi o günden beri açılmamıştı. Öylece durup kapıyı izliyordum, saati fark etmeden. Gözyaşlarım yüzümden süzülürken elimi kapı tokmağına doğru uzattım, titriyordum. Derin bir nefes alıp tokmağı çevirdim.
Beklediğim, görmekten korktuğum manzara yoktu. Bir daha olmasının imkanı yoktu. Tek yapabildiğim dizlerimin üstüne yığılıp haykırmaktı. Cenazende bile ağlayamadım yoongi, belki de şimdi tam vaktiydi.
Kaç saat geçti bilmiyorum ama anıları kafamda tekrar tekrar oynatmaya yetmişti. Bana bir gece yarısı beni sevdiğini söyledin. "Sana en dürüst halimle geldim hoseok, kabul et beni." Kabul ettim. Ama sen yalancı herifin teki çıktın.
Şimdi tek yaptığım günleri saymak, zamanın çabuk geçmesi için dua ediyorum. Sana kavuşmak için dua ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Endişelenme, ben İyiyim. ⋨ Sope
Fanfiction"Sence tanrı kuluna aşık olabilir mi?" "Hayır!" dedi kafamda ki ses ama kalbim aynı fikirde değildi. "O halde neden ben yarattığıma aşık oldum?" ••• NOT: SAYFA SAYISI İLERLEDİKÇE BÖLÜMLER UZU...