-medya ile okursanız eğer sizde hissedeceksiniz benim gibi, yanık kokulu vişnenin kedirini.
"Sence tanrı kuluna aşık olabilir mi?
O halde neden ben yarattığıma aşık oldum?"Ah, yorgun sayfalar. Ayakları kırık harfler dans edemez bu pistin üstünde, yığılıp kalır. Benim pistim, benim adımlarımdı bu defterim ama kırık ayaklarım beni yarıda bıraktı. Kalemin her darbesi bir nota gibi dağılırken hayal dünyamda, harflerimdi adımlarım. Kapağı açıldığı anda bir sahneye dönüşen defterimde benim prensim ölü bir ruhun acısı ile dans ederdi.
Benim gerçek olmayan kaderim benim için dans ederdi.
Bir vakit hayalini kurduğum sahnede bu kez ölü olmayan bir ruh vardı. Eller birleşirken ikimizin üstünde prenslere ait kostümler, ayaklarımızda sihirli pabuçlar bize eşlik ediyordu.
Ah o kızıl saçlar ahenkle ordan oraya savrulurken ayaklarım bu kez güzelliği ile yerden kesiliyordu.
Peri masalı gibi kahkahaları büyük salona nefes aldırıyor, altın rengi, beyaz ile karışmış mermer zeminde her adım sonrası çıkan cıyaklama bile bizim için alkıştı. Sarı saçlarım her dönüşümüzde rüzgarı ardına almış dalgalanıyordu. Büyük bir salonun ortasında sadece ikimiz vardık. Büyüklüğünü tahmin edemediğim salonun tavanını olduğunuz yerden görmek imkansızdı. Duvarda ki işlemeler, büyük camlar ve kenarlarından şelale misali akan ağır işlemeli perdeler ise elimin altında ki sanat eseri kadar çekici gelmiyordu. Beyaz takımlarımıza eklenen mavi pelerinlerimiz her dönüşümüzde etrafımızı sarıyordu. Nereden geldiğini bilmediğimiz müzik sesi fısıldıyordu kulaklarımıza, binbir gece masallarından fırlayıp gelen prensime dalmış sahibini arayan gözlerim, birbirimize kenetli gözlerimiz ile ben o gece vuruldum.
"Kimsin?"
Dudaklarımdan dökülen aciz soru pembe dudaklarına minik bir ayrıntı ekledi, gülümseme. Güzel burnu hafif kırışırken dudaklarının iki yanında siper alan koruyucu gibi çukurlar yıldız misali parladı. Tanımadığım adamın ince beline kenetli elimi sıktım. Sıcak teni ipek kumaşın altından yaktı buz gibi tenimi, hissettim. Havada olan ve birbirine geçen parmaklarımız ile bir uyum içindeydi tenlerimiz. Zıt ama bir o kadar aynı. Bembeyaz parmaklarıma nazaran koyu kestane parmakları ile havada tutuklu kalan ellerimiz birbirinden ayrılmaktan ölesiye korkuyordu.
"Beni en iyi sen tanımalısın."
Dedi. Ah, o narin tonunda ki ayrıntı, hüzünle kaplı.Ben kendimi bile tanıyamamışken... Dağınıktım. İçimde bir yerde bir oda vardı. Sorusunun cevabı, sorumun cevabı o odada bir yerdeydi ama dağınıktı her bir karışı, aklım gibi.
Burnuma gelen tatlı odunsu kokusunu içime çektim. Onu tanımıyordum ama aynı zamanda onu çok iyi tanıyordum.
"Sen benimsin."
Fısıltı ile oynayan dudaklarıma yaklaşmadan önce gülümsemesi büyüdü, başını nazik bir şekilde salladı. O nazik sesi tırmandı kulaklarıma ve ben sustum, sadece o konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Endişelenme, ben İyiyim. ⋨ Sope
Fanfiction"Sence tanrı kuluna aşık olabilir mi?" "Hayır!" dedi kafamda ki ses ama kalbim aynı fikirde değildi. "O halde neden ben yarattığıma aşık oldum?" ••• NOT: SAYFA SAYISI İLERLEDİKÇE BÖLÜMLER UZU...