Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem
Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten alan yaman ayrılıkBu şarkıyı çok severim, yukarıya da ayaküstü, hazırlıksız havaalanı çıkışında bu şarkıyı söyleyen Yıldız ablayı bıraktım, çünkü yorumlarda da söylenildiği gibi ''feriştahı gelse böyle hazırlıksız söyleyemez'' bence de.
Oylarınızı, yorumlarınızı, düşüncelerini bekliyorum her zamanki gibi. Öpüldünüz.
-Elif
Deva'nın sesli bir şekilde esnemesiyle ikisi de gülümsedi.
''Kızım, hadi yatalım artık.'' dedi Karaca kızına kafasıyla işaret edip. Deva annesini onaylarcasına mırıldansa da yerinden kalkmak için hiçbir hamlede bulunmayınca Karaca sessizce güldü ve Azer'e döndü.
''Ben yatırayım.'' dedi dudaklarını oynatıp ve Deva'yı kucaklamak için ayağa kalktı. Deva annesinin ona geldiğini görür görmez kollarını açınca yüzünde bir tebessümle manzarasını izledi Azer. Deva Karaca'nın omzuna başını koyar koymaz gözlerini kapatmıştı, Karaca da farkında olacaktı ki Azer'e döndü.
''Uyuyor, değil mi?'' dedi gülümseyerek. Azer kafasını salladı.
''Azer, çay koyabilir misin? Üşüdüm biraz.'' dedi Karaca ve Azer'in yanıtını beklemeden içeri yürümeye başladı. Azer kalkıp mutfağa yönelirken, bu cümlenin çok doğal bir şekilde çıkmış olmasına rağmen kendisini ne kadar mutlu ettiğini düşündü. Hep oradaymış, bu da rutinleriymiş gibi, sorudan ziyade haber vermek gibiydi söylediği. Azer çaydanlığı ocağa bırakıp arkasını dönünce, Karaca'nın mutfak kapısına yaslanmış onu izlediğini gördü.
''Uyudu mu hemen?'' dedi Azer gülümseyip. Karaca kafasını sallayıp kendini yaslandığı kapıdan ittirdi ve Azer'e doğru yürüdü. Daha önce Deva'nın yaptığı gibi, bu sefer Azer kollarını açtı ona. Karaca adama sarılıp kafasını göğsüne dayadı ve derin bir nefes aldı.
''Yatağa yatırırken uyanmadı bile. Bugün iyi yorduk onu.'' Ardından aklına gelen şeyle gülümseyip çenesini Azer'in göğsüne dayadı ve yukarı baktı.
''Her istediğini yaparsan ileride işin çok zorlaşacak, haberin olsun.'' dedi muzip bir ifadeyle. Azer tek elini kadının belinden çekip yanağını severken yüzündeki tebessüm bir saniye bile silinmemişti.
''En büyük derdim o olsun.''
Karaca kolları arasından sıyrılıp Azer'in elini tuttu ve salona yürümeye başladı. Çayın olmasını beklerken kendini koltuğa bırakıp Azer'in karşısına oturmasını bekledi. Belli etmemeye çalışsa da ürperince Azer kenarda duran ceketini alıp hızla omuzlarına bıraktı.
''Çok soğuk burası.'' dedi kadının da zaten bildiği şeyi söyleyerek.
''Doğalgaz kaç para biliyor musun?'' dedi Karaca şakayla. Azer kaşlarını çatınca iç çekti.
''Azer, zaten çok para kazanmıyorum-''
''Karaca, anlıyorum. Bu zamana kadar neyi neden yaptığını anlıyorum. Zaten ben de seninle bunu konuşmak istiyordum.'' dedi ve oturduğu yerde Karaca'ya doğru eğildi.
''Neyi konuşacağız?'' dedi Karaca kaşlarını çatıp. Sanki konuşulacak bir konu yokmuş gibi davranıyordu, ama o da farkındaydı. Tahammül etmek zorunda kaldıkları için, başka seçenekleri olmadığı için burada yaşıyorlardı; buraya ev diyorlardı. Ama başka koşullar altında, burası Karaca'nın kızını büyüteceği bir ev olmazdı. Bir kere hep soğuktu, hiçbir ev soğuk olmamalıydı.