Bonus Partlar ve Başka Bir Şeyler...

834 52 13
                                    


Herkese çok selam, hemen kısa bir şey söyleyip gideceğim. Arada geçen yıllara dair bonus partlar görmek isteyenler varmış, tabii ki bu isteği kırmayıp çeşitli kesitler yayınlamaya karar verdim. Ne zaman gelir bilmiyorum ama beni biliyorsunuz çok bekletmem sizi. Ha bir de, ben yine bir haltlar yiyip bir kitaba başlamaya karar verdim. Onun da tanıtım bölümünü şuraya bırakıyorum, beğenirseniz kitaba da profilden bakarsınız.

Bonus partlar için beklemede kalınız, seviliyorsunuz :))

-Elif





''İlginç bir adam olmaya çalışıyorsun Azer Kurtuluş, ama seni üzmek istemesem de söylemeliyim ki; değilsin.'' dedim gözümü okuduğum kitaptan ayırmadan. Azer'in ayakta durmaya devam edip gözlerini bana diktiğini fark etsem de görmemiş gibi davranıyordum ki birden elimdeki kitabı çekip aldı ve odanın diğer tarafına fırlattı.

''Serin gel.'' dedim dişlerimin arasından.

''İçeridekiler bizi eşit görüyor diye, bu bizi seninle eşit yapmaz. Benimle konuşurken laflarına dikkat edeceksin.''

Bu kadar hızlı sinirlenmesine alayla güldüğümde daha da öfkelenmiş gibi bana doğru bir adım attı.

''Yanına beni vermelerini egona yedirememiş olabilirsin, ki bu beni hiç bağlamıyor. Ama bu odanın dışındaki herkes sen kükrediğinde susuyor diye ben susmam. Onu da bil.'' dedim ve ayağa kalktım.

''Teşkilatta herkes senden bahsediyor. Cihangir Aydın, kendi babasından bile daha iyi olacak, askeriyenin dahisi, akademiden birincilikle mezun olmuş... Herkes sana hayranlık duyuyor, insanlar sana benzemek istiyordu.''

Azer devam etmemi beklermiş gibi tek kaşını kaldırdı.

''Ama ben sana bakınca ne görüyorum biliyor musun?'' dedim daha küçük bir sesle. Azer çenesini sıkıp bana bakmaya devam etti, gözlerini kırpmadan.

''Hayatı boyunca babasının gölgesi altında kalmaktan korkan, o içerideki barbarların sana tapmasından hoşlanan bir adamsın. Fahri Başkan'a da başka herkese de sadece işini yaptığını söylüyorsun, ama ben seni görüyorum. Adının haykırılmasından zevk alıyorsun.''

Azer'in sesli bir şekilde dişlerini gıcırdatmasıyla irkilsem de yerimden kımıldamadan ona bakıyordum. Azer sanki kendini çok zor tutuyormuş gibi bedenini kasarak bana doğru bir adım daha attı ve aramızdaki mesafeyi sıfırladı.

''Fahri Başkan seni neden yanıma verdi, gerçekten bilmiyorum. Henüz. Ama merak etme Karaca, seni en kısa sürede buradan yollayacağım. Bunu yapmadan önce yanımda kalacağın sayılı günlerde, diline hakim olsan iyi olur. Açacağım birkaç telefonla teşkilattan silinmek istemezsin.''

Azer hızlıca yanımdan yürüyüp pencereden dışarıya baktı ve bakışlarını camdan çekmeden konuştu.

''Yarım saat sonra yemek var, sen de geleceksin. Ve bu sefer, kelimeler ağzından çıkmadan önce aklındakileri üç defa düşün.''

''İkimizi de sabote etmek gibi bir niyetim yok, tabii ki geleceğim.'' dedim onunla aynı sert tonda. Azer gözlerini bana çevirip kollarını göğsünde kavuşturdu.

''Söylediklerimde yanlış ne vardı? Haksız mıyım?'' dedim sonra kendimi tutamadan. Azer iç çekip elini saçlarından geçirdi. Dışarıdaki yağmurdan ıslanan saçları hala daha kurumamıştı.

''Sen buraya benim karım olarak gelmiş olabilirsin, ama bu dışarıdaki adamların seni kabul edeceği anlamına gelmiyor. Onların saygısını kazanmak zorundasın, tıpkı benim iki yıl önce yaptığım gibi. O yüzden, haklı ya da haksız olman değil konu, dikkatli hareket etmiyorsun. Aldığın riskin farkında değilsin.''

''Ben her şeyin-''

''Sana bir şey yapamayacaklarına güveniyorsun, çünkü arkanda ben varım, değil mi? Ama burası,'' dedi Azer eliyle dışarıyı gösterip.

''Burası başka hiçbir yere benzemez. Seni istemezlerse, burada barınamazsın. Ve seni korumak için, iki yıldır uğraştığım her şeyi yerle bir etmeyeceğim.''

Azer bildiğim şeyleri söylüyordu, haklıydı da, ama bunu duymak istemiyordum. Yine de yavaşça başımı salladım. Benden çok daha tecrübeliydi ve lider Azer Kurtuluş'un karısı olarak görevlendirilmiş olsam da benim üstümdü.

''Anlaştık mı?'' dedi büyük bir ciddiyetle bana bakıp.

''Anlaştık.''

DevâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin