Bir yalan eksik, bir yalan fazla
Nasıl olsa döner dünya
İster inan, ister inanma
Yalnızlığın çaresini bulmuşlar
Karaca ve Azer, ellerindeki şişeleri bitirince biraz duvardan destek alıp biraz da birbirlerine yaslanarak kendilerini yatağa attılar. Uykuyla uyanıklık arasında, oldukça da çakırkeyif bir halde; yan yatarak birbirlerini inceliyorlardı. Bir süre ikisi de konuşmadan, ama öylece birbirlerine gülümseyerek yüzlerini incelediler.
''Kirpiklerin çok uzun.'' dedi Karaca her zamankinden biraz daha yavaş konuşarak. Azer hafifçe gülüp kaşlarını kaldırdı.
''Harbiden mi?''
Karaca onu onaylarcasına şiddetle kafasını salladı. Ama fazla sallamak onu rahatsız etmiş olacak ki durup yüzünü buruşturdu.
''Ooof, çok fena dönüyorum şu an.'' dedi gözlerini kapatıp. Söylediği ikisini de tekrar kahkahalarla güldürürken Azer işaret parmağını uzatıp Karaca'nın dudaklarına götürdü.
''Kızımız uyanacak.'' dedi ama kendisi hala gülüyordu. Karaca durup gülümsedi sadece.
''Kapıyı kapattığımız iyi oldu.'' dedi sonra fısıldayarak.
''Karaca, bir şey soracağım.'' dedi Azer büyük bir ciddiyetle. Karaca, kafası oldukça bulanık olmasına rağmen kendini ciddi tutmaya çalışıp ona baktı.
''Sor.''
''Selimiye Mektupları'nı gerçekten sevmiş miydin?''
Karaca ona yöneltilen soruyla gözlerini kısıp Azer'e baktı.
''Neden soruyorsun bunu? Sevmesem okur muyum?'' dedi yine de gülümserken.
''Ne bileyim... Sorayım dedim.'' dedi Azer dudaklarını büküp.
''Seviyorum. Oldukça. Seni sevdiğim kadar değil, ama seviyorum.'' dedi ve yattığı yerde ona daha çok yaklaştı. Azer ne yaptığını anlayamazmış gibi Karaca'ya bakınca, kadın gözlerini devirdi.
''Neye bakıyorsun Azer, dönsene sarılacağım.'' dedi bariz bir şey söylermiş gibi. Azer anladığını ifade eden bir ses çıkarırken sırt üstü dönüp kolunu açtı Karaca'nın göğsüne yaslanması için. Karaca iç çekerken Azer koluyla ona sarıldı ve kendine çekti biraz daha.
''Karaca sen şampuanını mı değiştirdin?'' dedi Azer, Karaca tam uykuya dalacakken. Karaca'nın titreyen omuzlarından güldüğünü anladı adam.
''Evet. Eskiden çiçek kokulu bir şeydi, şimdi-''
''Portakal kokuyor. Fark ettim.'' dedi Azer tek eliyle kadının saçlarını okşayarak. Karaca kollarını Azer'in beline sarıp yanağını kazağına sürttü.
''Senin parfümün hala aynı ama.'' dedi uykulu bir sesle.
''Değiştirmedim.'' dedi Azer de onu onaylarcasına. Karaca'nın nefes alış verişi iyice yavaşlayınca, kadının uykuya daldığına emin oldu Azer. Duymayacağını bilmesine rağmen de konuştu.
''Senden sonra hiçbir şeyi değiştirmedim, olur da seni tekrar bulursam diye.''
Azer oda hala karanlıkken uyandığında, neden uyandığını anlamak için etrafına bakındı. Karaca yanında yüz üstü bir şekilde hala uyuyordu. Herhangi bir sese uyanıp uyanmadığını anlamaya çalışırken, koluna bir şeyin değmesiyle yerinden sıçrayıp sağına döndü hemen. Ama gördüğü bir tehlike unsuru değil, Deva'ydı. Kız, Azer'in ona dönmesiyle, Azer'in kolunu dürtmeyi bırakıp fısıldadı.