"Baba! Baba!"
Azer alt kattaki oğlunun haykırarak bağırmasıyla çalışma masasından kalktı ve hızla merdivenlere yöneldi. Karaca bahçede kitap okuyordu en son, Kadir de öğle uykusundaydı. Ama belli ki sıkılmıştı ve bu sefer annesine seslenmek yerine babası için ağlıyordu.
Azer oğlunun odasından içeri girince, Kadir'in kollarını ona doğru uzatarak ağladığını görür görmez derin bir nefes verdi.
"Babam o nasıl ağlamak? Düştün bir yerini acıttın sandım." dedi Azer oğlunu kollarına alırken. Kadir saniyesinde susarken burnunu çekip babasına baktı.
"Kapus gördüm."
Azer duyduğu şeyle gülmemek için kendini tuttu ve oğluna baktı.
"Ne gördün ne gördün?"
Kadir yanlış bir şey söylediğini anlamış gibi susunca, Azer sesli bir şekilde boynundan öptü oğlunun.
"Olsun babacım. Bak, ben yanındayım. Bir şey yok." dedi onu sakinleştirmek için. Kadir kafasını sallayıp kollarını elinden geldiğince babasının sırtına doladı.
"Annem nerede?"
Azer tekrar iç çekip alt kata inmek için merdivenlere yöneldi.
"Gel oğlum bakalım anne neredeymiş."
Deva'nın sessizliğinden sonra Kadir'in yüksek sesle ağlaması her defasında Azer'i korkutuyordu. Allah'a şükür oğlunun başına hiçbir şey gelmemişti ve gelmeyecekti, ama bu Azer'in yüreğinin her defasında ağzına gelmesine asla engel olmuyordu.
Alt kata indiklerinde, Karaca'yı bahçede değil, telefonda konuşurken buldular. Karaca tek elini beline koymuş, oldukça ciddi bir şekilde çatık kaşlarıyla telefondaki kişiye kafa sallıyordu.
"Hayatım?"
Azer'in ona seslenmesiyle elini kaldırıp bir dakika istedi ama bakışları yumuşamadı. Birkaç saniye içerisinde telefonu 'tamam, geleceğiz' şeklinde kapatıp koltuğa fırlattı ve buz gibi bakışlarla Azer'e döndü. Azer suçunun farkında olmadan, kollarında oğluyla şaşkınca karısına bakmaya devam ederken Karaca ellerini göğsünde bağladı.
"Hayatım, kimdi telefondaki?" dedi Azer gülümseyerek. Karaca tek kaşını kaldırıp Azer'e baktı ve iç çekti.
"Deva'nın okulundan aradılar Azer."
Kızları 8 yaşındaydı, Adana'nın en iyi okuluna yazdırmışlardı. Derslerinde çok başarılıydı, ki Azer'in iddialarına göre Karaca'ya çektiği kesindi. Zira kendisi kartellik yaparken bile hesap kitaptan anlamazdı. Karaca ise lisede parlak bir öğrenciydi, ikinci sınıfta alınana kadar.
"Ne diyorlar? Bir şey mi olmuş kızıma?"
Azer'in birden yükselen ve korumacı hale gelen sesine Karaca sertçe bakmaya devam etti.
"Deva iyi. Ona bir şey olmamış. Konu Deva'nın kime ne yaptığı."
Azer aniden konuyu anlarken sertçe yutkundu. Bu anın geleceğini ve Karaca'nın ona saracağını biliyordu. Bu yüzden en iyi seçeneğe oynadı ve kollarındaki Kadir'i havaya kaldırdı.
"Babacım, sen kötü bir rüya mı görmüştün? Anlatsana ne oldu?"
Karaca kocasının ne yaptığını anladığı için gözlerini devirdi. Kadir annesine gitmek için ona doğru uzanınca aralarındaki mesafeyi hızlıca kapatıp oğlunu kucağına aldı ve yanaklarından öptü.
"Oh, mis kokulum." dedi burnunu oğlunun yanağına sürterken. Kadir bu yaptığına gülerek annesinin yanağını beceriksizce sevmeye başladı, yanlışlıkla vuruyordu suratına.