!Dikkat: Bölüm ansızın gelişen halvet içerir. Hatta baya da detaylı bir halvet o yüzden okumak istemeyenleri * işaretinden sonra atlamaya davet ediyorum!
Ayrıca, birazcık moralim bozuk o yüzden yorum yaparsanız etkileşim olursa beni ayrıca mutlu edersiniz, hani isterseniz yani :)
Yad eller yangın
Koca bir aşk alev aldı dert başa sardı
Yad eller aldı beni senden taşlara taşlara çaldıNe kadar süre öyle kaldılar, ikisi de emin değildi. Ama bir noktada, Karaca sıyrıldı adamın kollarından.
''Bana ne kadar kızgın olsan, haklısın. Asla suçlamam seni.'' dedi yavaşça.
Azer, ortalığı yakıp yıkan öfkesi dinmiş gibi yavaşça kafasını salladı ve elini uzatıp kızın yüzünde kurumuş yaşların izinde dolaştırdı. Karaca, beklemediği hamleyle titrerken iç çekti Azer.
''Her şeyi baştan anlatacağım sana. Affedersin, affetmezsin... Onu sen bilirsin.'' dedi kadın sakince. Azer'in yüzüne bir gülümseme yayıldı.
'Seni affetmemek mümkün mü?' diye düşündü. 'Sen bana üç kurşun sıksan, ben yine de affederim seni.'
Ama aklından geçenleri söylemedi, hatta hiçbir şey söylemedi. Yalnızca kafasını salladı gülümseyerek. Karaca, Azer'in gözlerindeki şefkatle kendisi de gülümsedi.
''Düğünümüzün olacağı günün sabahı başladı her şey...'' dedi ve duraksadı kadın. Aklına komik bir şey gelmiş gibi, ortamı dağıtamayacağını bilse de hafifçe güldü.
''Çok da mutluydum o gün. Sen, Yılmaz'larla damat traşına gittiğinde, telefonuma mesaj geldi benim. Duygu'dandı. Görüşmek istediği yazıyordu. Ben de tamam dedim, ailemden olmasa da Çukur'dan biri gelir belki düğünüme diye...'' dedi Karaca kendi aptallığına gülmeye devam ederken. Kafasını kaldırınca, Azer'in onu dikkatle dinlediğini gördü.
''Attığı konuma gittim ben, Fadik Teyze bana iş yaptırtmıyordu zaten. Ama gittiğimde, orada Duygu yoktu; Celasun vardı.''
Azer, kanının kaynadığını hissederken, Karaca'nın yatakta ondan uzağa kaymasıyla boşta kalan ellerini sıktı sadece. Yaptığı hareket kadının gözünden kaçmamıştı. O yüzden devam etmekle etmemek arasında kalıp adama baktı sadece. Azer'in zaten delirmenin sınırında olduğunu biliyordu, ağzından çıkacak bir lafla her şeyin mahvolmasına izin veremezdi.
''Devam et.'' dedi Azer yumuşak bir sesle. Karaca emin olamasa da, dudaklarını yaladı.
''Bana bir şeyler anlattı. Ben de o yüzden gittim zaten.'' dedi yavaşça. Azer kendini tutamayıp ayağa kalkınca, Karaca derin bir nefes verip ellerini saçlarının arasından geçirdi.
''Ne dedi o piç sana?'' dedi bağırmasına engel olamadan. Karaca'nın gitmesini Celasun'a bağlıyordu şimdi, Karaca farkındaydı.
''Sandığın gibi bir şey demedi Azer.'' dedi sertçe. Kadının, başka bir adamı onun yerine tercih edebilme ihtimalini düşünmesi incitmişti Karaca'yı. Sanki aralarındaki şey bu kadar basit, bu kadar kırılgandı.
''Ne dedi de gittin?'' dedi tekrar. Karaca dişlerini sıktı ve kendini tutamadan sinirle güldü.
''Azer'i boşver gel benimle evlen dedi, ben de gittim. Nasıl, inandırıcı oldu mu?'' dedi öfkeyle Azer'e bakarak. Adam ağzından çıkanların hiçbirinin doğru olmadığının farkındaydı, ama Karaca'nın böyle bir şey söylemesi bile delirtiyordu onu. Azer hala öfkeyle ona bakarken, Karaca iç çekip kafasını iki yana salladı ve ayağa kalktı.