|1|

29.6K 1.5K 1K
                                    

"Siz ikinizin arkasını toplamaktan çok sıkıldım." diye bağırırken üzerine dönen gözlerin hiçbirini umursamıyordu Eren. Gecenin bir vaktinde sıcacık yatağından kalkıp buralara kadar geldiği için öylesine sinirliydi ki karşısında ezilip büzülen kardeşi dahi sakinleşmesini sağlayamıyordu.

"Sadece bir gece rahat duramaz mıydınız?" dedi tüm hiddetiyle, eğer memurlardan biri arkadaşı olmasaydı bu iki çocuğu nasıl kurtarabileceğini kendisi de bilmiyordu ve günün birinde daha büyük bir soruna bulaşmalarından korkuyordu. "Sizin yüzünüzden gece gece uğraştığım şeylere bak."

Birkaç görüşme yapması gerektiği için elinde tuttuğu telefonunu cebine yerleştirdi. Beyaz tişörtünün üzerine alelacele bir gömlek giymiş, yataktan kalktığı gibi soluğu karakolun önünde almıştı. Dar eşofmanının beliyle uğraştığı esnada kardeşinin yanındaki çocuğa kaydı gözleri. "Ama ben biliyorum, her şey bunun başının altından çıkıyor."

Bundan emindi. Ne kardeşinin uyarıyla kendisine dönen bakışları ne de acımasızca eleştirdiği çocuğun umursamaz tavırları bu düşüncesini değiştirebilirdi. Eğer kardeşi bir kez olsun sözünü dinleyip bu çocukla arkadaşlığını bitirseydi başına hiçbir şey gelmezdi.

"Sana kaç kere bu çocukla görüşme dedim, değil mi?" hiçbir çekinme belirtisi göstermiyordu çünkü o çocuk Eren tarafından 'kötü arkadaş' damgası yediğinin en başından beri farkındaydı. Buna rağmen kardeşinin yakasından düşmemesi kendi yüzsüzlüğüydü. "Bu sondu Ali. Bu sondu. Bir daha bu çocuğa uyup saçma işlerle uğraşırsan seni babamların yanına gönderirim."

Ali, tüm bedenini korkuyla titrediğini hissetti. Abisiyle araları harika değildi belki ama babasıyla olan ilişkisinden katbekat daha iyiydi. O evde daralıyordu, istediği gibi hareket edemiyor, her yaptığının hesabını veriyordu. Abisinin peşinden gelene kadar o kadar çabalamıştı ki, geri dönmeyi asla göze alamazdı.

"Abi lütfen-"

"Yeter artık." dakikalardır koruduğu sessizliğini abisi karşısında yalvarmaya başlayacak olan Ali'ye bakarken bozdu Barış. "Onu her seferinde buradan vuramazsın."

"Sebep olduğun karışıklık için özür dileyeceğine bir de akıl mı veriyorsun?"

"Bilip bilmeden yargılayamazsın bizi." Eren'e hesap vermekten nefret ediyordu, Barış. Bu adam en yakın arkadaşının abisi olması dışında hayatında hiçbir yere sahip değildi ve her günün sonunda kendisini onun karşısında azarlanırken buluyordu. Ali yüzünden katlandığı bu durumu artık çekemiyordu. "Gelip bize yardım ettin, eyvallah. Daha fazla uzatma."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Derslerinden başka hiçbir şey düşünmeyen çocuğu iki ayda kendine benzettin. Senin yüzünden tam dört kez karakolluk oldu. Bir de geçmiş karşıma ukala ukala konuşuyorsun."

Ali'yi kötülemek istemedi, Barış. İnsanın içinde olmayan hiçbir şeye yönelmeyeceğini ve arkadaşının sütten çıkma ak kaşık olmadığını söylemek istese dahi kendisini tuttu. Eğer kardeşinin masumluğuna inanmak isteyen bir adam için kötü arkadaş rolünde olması gerekiyorsa olurdu. Umursamadı. Ailevi ilişkilerden hiçbir zaman anlamamıştı zaten.

"Abi, eve gidelim lütfen."

"Gideceğiz, gideceğiz tabii. Sizin yüzünüzden tek başına bıraktım kızı."

Sevgilisinin tek kalmaktan nefret ettiğini hatırladığında içi parçalandı. Derin, narin bir kızdı. Kolayca kırılabilir, en ufak şeyden etkilenebilirdi. Karanlık ya da yalnızlık korkusu da bu hassaslığının getirisiydi.

"Barış'ı da evine bırakalım. Çok geç oldu. Lütfen."

"Bir de bu serseriye şoförlük mü yapacağım?"

"Eve gitmeyeceğim zaten." dedi Barış. Deri ceketinin içerisine yerleştirdiği elleri yumruk halini almıştı. "Şundan benim için bir şeyler rica etmeyi kes."

"Şu dediğin benim abim." abisiyle bir türlü yıldızı barışmayan arkadaşını uyarırken oldukça sessiz davrandı, Ali. Barış'ı utandırmak istemiyordu ama abisine saygısızlık yapılmasını da istemiyordu. "İnat etme, oraya gidersen yine kavga çıkar."

"Sence sikimde gibi mi?"

"Al işte, adam gözümün içine baka baka küfürler ediyor. Sende bunun yanında takılıyorsun."

Böyle tipleri hiçbir zaman anlayamıyordu Eren. Ona kalırsa küfür etmek ve alkol alıp dışarlarda sürtmek dışında hiçbir vasıfları olmayan bu veletlerin yapmaya çalıştığı tek şey ilgi çekmekti. Hayattan beklentileri olmayan, başarısız, toplum için sadece zarar olan önemsiz kişiler...bunları düşünürken Barış'ın gözlerine acıyarak baktı. Ona acıyordu. Saygıdan yoksun bir çocuk olduğu için ona gerçekten acıyordu.

"Benim küfür edip etmemem seni neden alakadar ediyor?"

"Kardeşimi de kendine benzetiyorsun çünkü."

"Kardeşinin yediği bokları bilsen benimle böyle rahat konuşamazdın." dilini yanağının iç kısmında gezdirerek duruşunu dikleştirdi Barış. Ali'yi satmış gibi hissettiği için anında pişman olsa da geri adım atmadı. "Ne ona ne de bana bir şeyler söylemeye hakkın yok senin. Kendi işine bak."

"İzin verseniz kendi işime bakacaktım zaten. Şımarıklığınız yüzünden buradayım."

"Cidden sıktın." Eren'e doğru attığı büyük adım Ali'nin omzuna tutunmasıyla son bulduğunda gözlerini sıkıca yumup sakinleşmek adına kendine zaman tanıdı. Durmalıydı. Bunca zaman nasıl dayandıysa dayanmalı ve kendisinden yalnızca üç yaş büyük bu aptal adamın ağzını burnunu kırmamak için kendini tutmalıydı.

"Tanıdığın kimse senin için kılını kıpırdatmazken ben gecenin bir vakti kıçını kurtarmaya geliyorum ve sen bana saldırıyorsun, öyle mi?" içinde biriken sinir yüzünden tüm acımasızlığıyla gülümsedi Eren. "Ailesinin bile umudunu kestiği bir serseri olduğun için kendini düzeltmeye çalışacağın yerde hala olay çıkartma peşindesin. Yazık sana."

"Kes sesini." diye hırladığı esnada arkadaşının kollarından kurtulması yalnızca bir saniyesini aldı Barış'ın. Ani hareketiyle geriye adımlayan sarışının kolunu kavrayıp burun buruna geldiklerinde ise kırpmamak için direndiği gözlerinin yandığını hissediyordu.

"Kesmezsem ne olur?"

Bu lafın üzerine gülümsemek için müthiş bir istek duydu Barış. Bu adamın gereksiz cesareti ve kardeşinin yanında takındığı korumacı tavır sinirini bozsa da gözlerinin önünde hareket eden pembemsi dudaklar sadece bir anlığına dikkatini dağıtmış, afallamasına neden olmuştu. Birkaç saniye sonra sinirden tıslayarak mırıldandığı cümlelerde bunu kanıtlar nitelikteydi.

"Benimle düzgün konuşman gerektiğini anlaman için o ağzına sıkı bir yumruk indirmem gerekir ama dua et, güzel dudaklarının parçalanmasını istemiyorum. En azından bu şekilde."

*

evvett baslayalim bakalim

Barış'ın bulunduğu ortam ve davranışları tam bir kötü çocuk havasında olur muhtemelen. İlerleyen bölümlerde dalga geçmeyin çünkü o gerçek bir kötü çocuk ahshdjshds

Sokak Çocuğu • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin