Barış, elini sıkı sıkıya tuttuğu sarışını peşinden ilerletirken kalbinin durma safhasına geldiğini hissediyordu. Delirecek gibiydi...gecenin bir saatinde Eren'in yanına giderken reddedilme düşüncesini öyle benimsemişti ki, halen kendisiyle geldiğine inanamıyordu.
Hava aydınlanmak üzere gibi görünüyordu. Bu da demek oluyordu ki bahçede epey oyalanmışlardı. Buna şaşırmıyordu, Barış. Aklı bir kez Eren'in dudaklarına kaydı mı gerisini takip edebilmesi imkansızdı.
"Yoruldum ben."
"Sadece iki dakikadır yürüyorsun, sarışın."
"Gece gece yollara çıkmaya alışık değilim, kusura bakma."
Barış, Eren'in bu fazlasıyla sevimli haline gülümsemeden edemedi. İstemsiz bir çabayla başını eğip gülüşü saklarken bu durum sarışın olanın gözünden kaçmamış, Barış'ın tuhaf telaşı karşısında o da tebessüm etmişti.
Dudaklarını aralayıp neden gülüşünü sakladığıyla ilgili bir şeyler söyleyip Barış'ı utandırmaya çalışacakken arkasından gelen garip sesle duraksadı, Eren. Aniden gelen sesin ürkütücülüğü gözlerini kocaman açmasına sebep olurken "Ay." dedi. "Dur."
Bir çırpıda ellerini ayırıp omuzlarını kavradığı çocuğu hemen yanlarındaki sokağa ittirdi, Eren. Arkalarındaki tehlike her neyse ondan korunmalılardı. "Bekle, hareket etme." Barış'ın gülmemek için kendisini sıkan suratını göremediğinden kaşları çatık bir halde sokağı kontrol ediyordu. "Bir ses geldi."
"Sadece arkana baksan görürdün sesin sahibini." korkmuyormuş gibi görünmek için kendisine yapışmış sarışının bileklerini tutup uzaklaştırdı, Barış. Aynı zamanda Eren'in kapüşonunun altında kalan eline ulaşmış, yeniden sıkıca tutmuştu. "Yürü hadi."
"Köpek miymiş..."
Eren'in şaşkınlıkla karışık korku dolu sesi Barış'ın alayla kafasını iki yana sallamasına neden oldu. Bu sarışın tahmin ettiğinden çok daha tatlı bir şeye benziyordu.
Birkaç ay önce, Ali'yle ikisini yakaladığı her an azarlayan o Eren'in, şimdiki Eren'le hiçbir alakası yoktu.
"Ayrıca." gözlerini kısarak sarışına yandan bir bakış attı, Barış. " 'Ay' ne?"
"Ağzımdan kaçtı. Ne var?" biraz şımarık biraz da isyankar sesi üzerine sessiz kalındığında bir tepki alabilme isteğiyle diğer elini de birbirine kenetli elleri üzerine atarak esmer olanı çekiştirdi Eren. "Bir şey söylesene. Ben 'Ay' diyemez miyim?"
"Ne?"
"Ne oluyor 'Ay' deyince. Yakışmıyor mu bana 'Ay' demek."
Barış, sarışın olanın tuhaf yükselişi karşısında ne hissedeceğini şaşırmış bir halde adımlarını yavaşlattı. Bir yanı Eren'in kendisine trip attığı gerçeğiyle heyecanlanırken diğer yanı buna nasıl bir cevap vermesi gerektiğini bulmaya çalışıyordu.
Gerçek bir çift gibilerdi...
"Neden durdun? 'Ay' dedim diye eve mi göndereceksin beni?"
"Eren..." sarışının ismini ilk kez telaffuz ederek yönünü tamamen ona döndü Barış. Çenesini kavrayıp kıpkırmızı dudakların biraz öne çıkmasını sağladı ve hafifçe eğilerek dudaklarını dudaklarına bastırdı. "Öylesine söyledim. Kafaya takacağını düşünmemiştim." hiçbir şey söyleyemeden, uslu uslu başını salladı sarışın olan. Zira Barış'ın en ufak bir dokunuşuyla kendisinden geçen bir adamın şu durumda daha fazla söylenebilecek gücü kalmazdı.
Issız sokağın ortasındaki yolculuklarına devam ederlerken bu duruma ne kadar ayak uydurabileceğini düşünüyordu, Barış. Sorun sarışınla takılması değildi. Kalbine yerleşip bir anda tüm zihnini ele geçirmiş duygulardan da şikayetçi değildi. Sadece korkuyordu. Tanrı aşkına...O, bu kadar düzgün konuşmaya bile alışık değildi. Kelimelerini seçmek, ses tonunu ayarlamak ve cümlenin sonunda küfür etmemek çok zordu. Eren'in yanına yakışabilmek için bunlara katlanırdı ancak hayatını sokaklarda geçirmiş biri olarak bu tarz basit görgü kurallarına ayak uydurmak bile yorucuydu.