"Lanet olsun, uyan artık!"
Eric yüzüne çarpan soğuk suyla yana düşmüş başını kaldırmış ve öksürmeye başlamıştı. Henüz neler olduğunu anlayamadan saçını kavrayan el yüzünden başını geriye yaslamıştı.
"Tanrım! Neler oluyor?"
Eric bir sandalyede, elleri ve ayakları bağlı bir şekilde oturuyordu. Gözleri de bağlıydı. Şoktan çıkıp tüm bunları fark ettiğinde kalbi neredeyse yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı, çünkü burada tam olarak neler olduğunu anlamıyordu.
"Sen kimsin? Ben neden buradayım! Ellerimi çöz!"
"Sessiz ol biraz!"
Gıcırtılı bir kapı sesi duyduğunda başını o yöne çevirmişti. Saçlarını kavrayan el çekildiğinde tekrar bir kapı sesi duyulmuştu. Anlaşılan o gitmiş ve başka biri gelmişti.
"Biri bana burada neler olduğunu söyleyebilir mi? Hiçbir şey hatırlamıyorum. B-ben hiçbir şey hatırlamıyorum!"
"Berbat görünüyorsun, seni feci dövmüşler ha?"
Bu sohbet Eric'e ipuçları vermeye başlamıştı. Onu dövmüş olmaları gerçeği vücudunda hissettiği ağrıları açıklıyordu. Ama yine de hafızası bulanıktı.
"Artık konuşacak mısın?"
"Bak, neden buradayım bilmiyorum. Ne hakkında konuşacağımı da bilmiyorum. Ben hiçbir şey hatırlayamıyorum."
"Ne demek hiçbir şey hatırlayamıyorum? Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Karşısındaki tok sesli adamın elleri, Eric'in yakasıyla buluştuğunda karnının ağrıdığını hissetmişti Eric.
"Ben adımı hatırlayamıyorum-"
Eric ellerini çözmeye bir yandan da olan biteni anlamaya çalışıyordu. Karşısındaki onu bırakıp iç çekmişti.
"Kurtulmak için hafızan silinmiş numarası yapıyorsun demek. Çok zekisin Eric."
"Adım Eric." Kafasının içinde yankılanmıştı bu, ama o hiçbir şey hatırlamıyordu.
"Bu seni çok mu şaşırttı? Bırak bu numaraları."
"Yalan söylemiyorum! Hiçbir şey hatırlamıyorum dedim. Ben neden buradayım bilmiyorum. Belki de yanlış anlaşılma olmuştur."
"Eric Sohn? Evet bu sensin, yanlışlık olmadı."
Adam yakasını bırakıp odanın içinde turlamaya başlamıştı, sandalyedeki genç çocuğun söylediklerinin doğru olup olmadığını sorguluyordu.
"Bunu da mı hatırlamıyordun, adını yani?"
"Hayır, söylediğim gibi hiçbir şey hatırlamıyorum. Kim olduğumu bilmiyorum."
"Ne dersin Eric, hatırlaman için sana yardım edebilir miyim?" Adam Eric'in başına silah dayadığında gülmüştü. "Çocuk mu kandırıyorsun sen ha? Sen konuşmaya karar verene kadar buradayız."
Aradan birkaç dakika geçmişti ki adam göz bandının altından akan yaşları görmüştü. Eric dudağını ıssırmış, kafasındaki silahı düşünerek ağlıyordu. Bir anlığında kafasına dayanan silahın çekildiğini fark etti. Ardından da göz bandı açılmıştı.
Siyah saçlı adam göz bandını yere atıp elini Eric'in omuzuna koymuştu. Onun etrafında yürümeye başlamıştı. Arkasına geldiğinde ise durup kulağına eğilmişti. "Peki neden ağlıyorsun? Eğer hatırlıyorsan cevap ver buna."
Eric kaşları çatılmış bir şekilde başını diğer yöne çevirmişti, ağlıyordu.
"Hala neden burada olduğunu anlayamadın mı? Bana cevaplar vermek için buradasın! Konuşsan iyi edersin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dragon king - juric
FanfictionKorede ün salmış bir kiralık katil, düşmanlarından birinin elinde, bir sorgu odasında hafızasını kaybetmiş halde uyanır. juric & nyukyu