11; çifte itaatkarsızlık

83 14 5
                                    

Chanhee gözlerini açıp yatakta doğrulduğunda karşısındaki sandalyede oturan adamı fark etti. Adam kitabı yüzünden çekip Chanhee'nin başucuna koymuş ve ayağa kalkıp ona yaklaşmıştı.

"Kalkma." Changmin onu omuzlarından tutup tekrar yatırdığında Chanhee onun bileğini tutmuştu. Changmin durmuş ve altın sarısı, yuvarlak kemik gözlüğünü çıkarmıştı. Chanhee onun bileğini hala sıkıca tutuyordu.

"Ne oldu?" Changmin yatağa oturduğunda Chanhee konuşacak gibi oldu ama ne diyeceğini bilmiyordu. Changmin gözlerini kendi bileğine dikmiş bakarken Chanhee elini hızla çekmişti.

Changmin'in sesindeki o soğuk ton yüzünden Chanhee gözlerini başucundaki suya yöneltmiş ve su istemişti. Changmin ona suyu verdikten sonra tekrar ayağa kalkmış ve gözlüğü ile kitabını almıştı.

"Yemeğini buraya getirmelerini söylerim."

Gideceğini biliyordu Chanhee. Changmin gidecekti ve uzun bir süre onu göremeyecekti.

"Ben iyiyim. Bir şey söylemene gerek yok, yemeğe geleceğim."

"Gelme. Herkes için daha iyi olur."

Chanhee duyduklarından sonra yatağından kalkıp Changmin'in karşısına dikilmişti. "Sen neden bahsediyorsun? Sanki katil olan benmişim gibi-"

"Sen de katil değil misin zaten?" Changmin ona çok yaklaşan Chanhee'nin göğüsüne işaret parmağını bastırmıştı. "Ayrıca arkadaşlarımla huzurlu bir yemek yemek istiyorum, gelip de ortamın havasını kaçırayım deme."

Chanhee olduğu yerde donakalmıştı, Changmin ise çıkıp gitmişti. Geri dönüp yatağına oturduğunda yumruklarını sıkmıştı. Kendini çok iyi hissettiği söylenemezdi ama sonuçta ayağa kalkıp yürüyebiliyordu.

Changmin'in hoş olmayan tavrının bedelini ödetmek için yemeğe gitmeye kararlıydı ve onu son bir kez daha görebilmek için... Chanhee kalkıp hazırlanmıştı, kendini intikam için daha motive olmuş hissediyordu.

Kolundaki saate baktı, yemek başlamıştı. Odasından çıkıp koridorda ilerlerken öğrencilerinden biri onu durdurup geçmiş olsun dileklerini iletmişti.

Chanhee hızlıca yemekhanenin kıdemliler için ayrılmış bölümüne çıkmıştı. Kendi yemeğini alıp Juyeon, Changmin ve yeni gelen yabancının olduğu masaya yöneldi.

"Chanhee? Senin odanda olacağını sanıyordum."

"Öyleydi ama kendimi iyi hissedince yemeğe geleyim dedim."

"İyi, iyi yapmışsın."

Juyeon masalarına oturan Chanhee'nın sırtını patpatladıktan sonra masadaki yabancıyı tanıtmıştı.

"Bu Jacob, bahsettiğimiz arkadaşımız vardı ya. Ve bu da Chanhee, derslerini alacağın kişi oluyor."

İkili el sıkışıp tanıştıktan sonra Chanhee'nin karşısında oturan Changmin masanın altından ayağıyla onun ayağına vurmuştu.

Chanhee hiçbir şey olmamış gibi yemeğini yemeye devam etmişti. Changmin ise sinirden elindeki kaşığı sıkıyordu. Aradan beş dakika geçmiş veya geçmemişti ki bu defa da Juyeon, Changmin'i sinirlendirmişti.

"Eric!" Juyeon eliyle gelmesini işaret etmiş onu yanına oturtmuştu. "Bugün bizimle ye."

Eric bunu istemiyordu, Changmin'in gözlerinin içine, gitmek isterce bakmıştı. Changmin bu çocuğa dayanamayacağını biliyordu.

"Belki de arkadaşlarıyla yese daha iyi olur Juyeon."

"Zaten burada son geceniz, birlikte yiyelim."

Changmin cevabını aldıktan sonra önüne dönmek zorunda kalmıştı. Bu defa da Jacob ve Eric tanışmışlardı. Eric yeni tanıştığı bu yabancının onu yargılamasını bekliyordu, lanet bir katil olduğu aklından çıkmıyordu.

"Burada neden son günün?" Jacob yumuşak bir ses tonuyla Eric'e sormuştu. Kendisine yöneltilen soru ile Eric yanındaki siyah saçlıya baktı, çünkü cevabı bilmiyordu. Ona söylenen tek şey öğretmeninin artık Changmin olacağıydı.

Juyeon, Eric'in masadaki elini tuttu. "Changmin ile özel bir eğitime başlayacak. Tapınağın üst bölümüne taşınıyorlar."

Juyeon onun elini tutmaya devam ederken Eric'in aklına buradaki ilk günü gelmişti. Elini kaynar suya soktuğunu anımsadı bir an, sanki sızıyı elinde tekrar hisseder gibi oldu. Eric'in içi ürpermişti, Juyeon ise titremeye başlayan eli masanın üstünden çekmiş ve kendi bacağına koyup daha sıkı tutmaya devam etmişti.

Eric ona dönüp baktığında Juyeon arkadaşlarıyla eğlenceli bir sohbete dalmış gibi görünüyordu, gülümsüyor ve şakalar yapıyordu. Sonunda onu fark etmiş ve Eric'e bakmıştı.

Göz göze geldikleri zaman Juyeon göz kırpmış ve tekrar önüne dönmüştü. Eric'in eli artık titremiyordu, kendini bunalmış da hissetmiyordu.

Juyeon onun elini gevşetmişti, artık titremediğini o da hissediyordu. Eric'in elini çekeceğini düşünmüştü fakat bu olmamıştı. Juyeon elindeki su bardağını masaya bıraktığında yüzünde gizlemeye çalıştığı bir gülümseme oluşmuştu. Hemen arkasından Chanhee'nin espri yapmasıyla bunu gizlemekten vazgeçmişti.

Yemek bitmişti. Üç arkadaş ve Changmin'i rahatsız etmek isteyen Chanhee Juyeon'un ofisine gitmişlerdi. Tabii Juyeon Eric'in de gelmesi için ona iş vermişti. Aksi halde Changmin buna izin vermezdi.

Eric diğerlerine içki servis ettikten sonra Juyeon'un koltuğunun arkasında beklemeye başlamıştı, bu gece ona başka bir görev verilecek gibi durmuyordu.

"Neden kendine de bir içki almıyorsun?" Juyeon'u duyan Eric cevap vermekte tereddüt etmişti. Kendini bu ortamda rahat hissetmiyordu, Chanhee'den çekiniyordu.

"Teşekkür ederim ama istemiyorum."

"Bir içki al." Juyeon'un ses tonu bu defa sertti.

"İstemiyorum dedim." Eric de çıkışmıştı. Juyeon arkasında duran Eric'e dönmüştü. Juyeon ona, bana karşı mı geliyorsun, bakışı atmıştı. Daha sonra tekrar önüne dönüp sohbete dahil olmuştu. Changmin'in gözü sürekli ikisinin üzerinde olduğu için durumu fark etmişti.

"Ben gerçekten çok yorgunum, artık dinlensem iyi olacak."

Jacob ayağa kalktığında Juyeon da ayağ kalkıp onunla odasına kadar yürümüş ve ardından geri dönmüştü. Chanhee herkesten çok içmiş ve sarhoş olmuştu. Oturduğu yerde sızmak üzereydi.

"Changmin, onu odasına götürür müsün?"

Changmin iç çekip Juyeon'un istediğini yerine getirmeye koyulmuştu. Chanhee'yi yarı sürükleyerek odasına kadar taşımıştı.

Juyeon ve Eric baş başa kalmışlardı. Juyeon koltuğuna tekrar oturduğunda Eric yine koltuğun arkasında duruyordu.

"Söylemek istediğin bir şey yok mu?"

"Hayır." Eric, Juyeon'un ondan bir özür beklediğini biliyordu. "Ben odama gitmek istiyorum."

"Hayır, sabaha kadar burada bekleyecesin."

"Neden!"

"Çünkü sana öyle yapmanı söylüyorum!" Juyeon başını yarım çevirmiş ve omuzunun üstünden Eric'e bakmıştı. "Yoksa yine mi hayır diyeceksin?"

dragon king - juricHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin