21; sorgu

55 10 1
                                    

"Saat 23 gibi lobide buluşalım."

Hyunjae kafa sallayıp odasına gitmişti. Eric de asansöre yöneldiğinde Juyeon onun kolunu tutmuştu. "Sen gözümün önünden ayrılmayacaksın."

"Juyeon şaka mı yapıyorsun? Sadece odama gidip uyumak istiyorum."

"Eric seni yalnız bırakmayacağım dedim."

"Bana güvenmiyor musun? Bunu mu anlamalıyım?"

"Konu kardeşin olduğunda elbette sana güvenmiyorum. Seni tanıyorum Eric, kahramanlık yapmaya kalkışmanı istemiyorum."

"Yapmayacağım. Kahramanlık yok, sadece uyumak istiyorum."

Juyeon Eric'i kolundan çekiştirmeye başlamıştı. "Benim odamda uyu o zaman."

"Ben ciddiyim Juyeon. Yalnız kalmak istiyorum. Beni rahat bırak!" Eric kolunu çekip asansöre binmişti. Odası Juyeon'unkinden bir üst kattaydı.

Juyeon bir şey söyleyememişti. Onu korumak istiyordu ama Eric'in ne yapacağını kestiremiyordu. Odasına gidip duş almış ve uyumuştu. Uyandığında saat henüz 21'di. Eric'in odasına gitmeyi düşünüyordu, birlikte yemek yiyebilirlerdi.

Juyeon üstünü değiştirip Eric'in odasına çıkmıştı. Birkaç defa kapıyı tıklattıktan sonra Eric'in uyuyor olabileceğini düşünüp kendindeki kartla odaya girmişti.

"Eric?" Juyeon odanın her yerini dolaştıktan sonra kapıyı kapatıp çıkmıştı. "Siktir. Siktir siktir ya!" Çıkmadan önce Eric'in bıçağına yerleştirilmiş takip cihazını çöpün içinde görmüştü. Şimdi elinde onu takip edecek bir şey kalmamıştı.

Odasına fönüp silahını aldıktan sonra lobiye inmişti Juyeon. Eric'in odadan ne zaman çıktığını öprenmek için kameralara baktırmıştı. Henüz çok geç değildi çünkü Eric çıkalı 15 dakika oluyordu.

Juyeon etrafta Wei Li Jun'u soruşturduktan sonra gitmesi gereken yer öğrenmişti. Eric'in dediği gibi buralarda fazla popüler bir adamdı.

Juyeon otelden çıkıp adamın olabileceği ilk yer olan kumarhaneye gitmişti. İçeri girmesi için ücret ödemesi gerekiyordu. Eric'i bulmak ona pahalıya patlamıştı.

Etrafta dolaşıyormuş gibi görünerek Eric'i arıyordu. Bu kalabalıkta onu bulmak zor olmuştu.

"Afedersiniz." Ona çarpan adama dönmüştü.

"Sorun değil."

"Sizi tanıyor muyum? Adınız neydi?"

"Muhtemelen tanımıyorsunuz. Lee Juyeon."

Adam elindeki içkiyi yanındaki adama verdikten sonra eliyle yolu işaret etmişti.

"Bay Lee. Sizi bu kalabalıkta bunaltmak istemem. Ofisime geçelim."

Juyeon kafa salladıktan sonra yürümeye başlamıştı. "Siz Wei Li Jun olmalısınız."

"Beni tanıyacağını sanmıyordum."

"Ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıyorum."

Ofis kapısının önüne geldiklerinde adamın korumaları gitmişti. "Ortak arkadaşımız mı? Kim bu arkadaş?"

"O da bizi içeride bekliyor olmalı." Juyeon kapıyı açıp içeri girdiğinde koltukta oturan Eric'i görmüştü. Eric şaşırmıştı. Karşısında sinirli bir ifadeyle beliren Juyeon'u göreceğini tahmin etmemişti.

"Eric Sohn?"

Adam da Eric kadar şaşırmıştı. Juyeon kapıyı kapatıp adamı yaka paça Eric'in kalktığı koltuğa oturtmuştu. Ardından geriye gidip sırtını duvara yaslamış ve onları izlemeye başlamıştı.

"Baş düşmanınla arkadaş olduğunu bilmiyordum. Son zamanlarda hakkında çok dedikodu yayılıyor ama bu yeni."

"Zırvalamanı dinlemeye gelmedim."

"Ne için geldiğini tahmin edebiliyorum. Uzun zamandır bunu beklemiyor muydun?"

Adam gülmüş ve geriye yaslanmıştı. Eric omuzunun üstünden Juyeon'a bakıp adama geri dönmüştü. "Kes saçmalamayı!"

"Benden başka ne isteyebilirsin ki sen?"

"Felix'in yerini."

"Felix'i bir aydır görmedim." Eric adamın koltuğunun hemen önündeki orta sehpaya oturmuş ve öne eğilmişti. Adam da öne eğildiğinde kısık sesle konuşmaya başlamışlardı.

"Gerçekten seni reddettiğim için neredeyse üzüleceğim." Adam Eric'in yanağını okşamış ve çenesini tutup onu kendime çekmişti. "Arkadaşın burda duracak mı?"

"Sen olayı çok yanlış anladın Li Jun." Eric ayağa kalkıp adamın kucağına oturduğunda Juyeon gömleğinin boğaz düğmesini açmıştı. Ceketi elinde ve gömleğinin kolları sıvalıydı. Li Jun'u pataklamak için can atıyordu. Aynı şekilde Eric'i azarlamak istiyordu.

Adamın elleri Eric'in kalçalarındaydı. Eric'in yüzünde ise bir ifade yoktu. Ayakkabısına gizlediği bıçağı çekmiş ve adamın boğazına dayamıştı. Adam ellerini çekip, kaşlarını çatmıştı.

"Şimdi sen bana Felix'le en son ne zaman ve nasıl görüştüğünüzü anlat. Ben de senin taşaklarını sana yedirmekten vazgeçeyim." Eric gülümsemişti. "Diyorsan ki konuşmayacağım, arkadaşım da seninle ilgilenmekten çok memnun olur. Onu eminim tanıyorsundur. Neler yapabildiğini de bildiğini varsayıyorum Li Jun."

"Cidden siktir!"

"Bu ne? Sen azdın mı şuan?" Eric ayağa kalkıp kahkaha atmaya başlamıştı.

"Sikik ucube! Sen benim için ölüp bitiyordun. Derdin ne senin! Kardeşini bir ay önce seni ararken gördüm o kadar."

"Beni mi arıyordu?"

"Ölüm haberlerin yayıldıktan sonra buraya geldi, seni sordu. Siktir artık. Seninle uğraşamam."

"Juyeon rica etsem..." Eric'in seslenişinin ardından Juyeon elindeki ceketi Eric'e verip ona dışarı çıkmasını söylemişti.

Aradan beş altı dakika geçtikten sonra içerden gelen sesler kesilmişti ve Juyeon dışarı çıkmıştı. Gömleğine kan sıçradığı belli oluyordu.

Ceketini eline alıp Eric'in kolunu sıkıca tutmuştu. Arka koridordan dolaşıp dışarı çıkmışlardı. Dışarı çıkar çıkmaz Juyeon Eric'in kolunu bırakmıştı. Onun karşısına geçmiş ve azarlamaya başlamıştı.

"Senin derdin ne Eric! Söyler misin neden tek başına bu işe kalkıştığını? Buraya yalnız gelseydin sence elini kolunu sallayarak dışarı çıkabilecek miydin? Bak beni iyi dinle." Eric kaşlarını çatmıştı. "Bundan sonra yalnız asla dışarı çıkmayacaksın. Benim yanımdan ayrılırsan da tapınağa geri döneriz."

"Sadece araştırma yapıyord-"

"Yapma! Araştırma yapma!" Juyeon başını ovmuş ve derin bir nefes almıştı. "İçeride yaptığın o hareketlerin hepsinde katil kişiliğinin imzası vardı. Artık geçmişini araştırırken bölünmeni istemiyorum."

"Beni kıskandın değil mi? O yüzden böyle davranıyorsun!"

"Evet Eric. Adamı döverkenki altı dakika boyunca bana seni anlattı. Biliyorum bu sadece geçmişte kalmış bir şey. Ama..."

"Juyeon dediğin gibi. Geçmişte kaldı."

Ardından silah sesi duyulmuştu. Sokak lambası ışığı altında Juyeon'un beyaz gömleği kırmızıya bürünmüştü.

dragon king - juricHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin