"Ne zamandan beri uyanıksın Juyeon?"
"Yeterince uzun zamandır."
"İyi. Yaraların düzeldikten sonra hayatımızdan çıkıp gidersin o zaman. Eric'le aranızda bir şey kalmadı."
"Buna sen karar veremezsin. Bana onu çağır."
"Olmaz. Eric'i mahvetmişsin. Artık onun hayatından çıkma vaktin geldi."
"Felix! Eğer sen onu çağırmazsan-"
Mutfağın kapısı açılmıştı.
İçeri Sunwoo girmiş ve etrafa bakmıştı. Neredeyse sabah olmuştu.
Juyeon sol kolundan destek alarak masadan inmişti. Başı dönmesine rağmen Sunwoo'nun üstüne yürüyüp kullanabildiği tek eliyle onu itmişti.
"Seni orospu çocuğu!"
Sunwoo Juyeon'u kolayca itmiş ve masaya çarpmasına neden olmuştu. Araya Felix girdiğinde Sunwoo geri çekilmişti.
"Hepsini... duydum. Ona söylediğin her kelimeyi... hepsi yalan doluydu. Onun sarhoş olmasını sağladın. Aklını karıştırdın."
"Sence aklı karışmış gibi miydi? Gayet açıktı bence. Bizi duyduğunu söylemiştin."
"Seni sikik piç!"
"Senin bunları söylemeye hakkın yok Juyeon. Eric'in vücuduna yaptıkların akıl alır gibi değildi. Şimdi onu öpüp sevdiğini söylemen neyi değiştirir?"
"Bilmiyordum! Eric'in o kişi olduğunu bilmiyordum!"
"Her neyse o seçimini çoktan yaptı."
"Kes sesini. Hiçbir şey bitmedi."
Juyeon, Felix'e bakmıştı. Felix ise bu konuda oldukça katıydı. "Buraya Eric, seni bulmak istediği için geldim Felix. Hayatımız mahvolsun diye değil."
"Benim sorunum değil bu."
"ERIC! İkiniz de siktirin gidin. ERIC!" Juyeon tüm gücüyle bağırıp sevgilisine seslenmişti. Aniden mutfağın kapısı açıldığında Eric içeri girmişti.
Endişeli görünüyordu birkaç saniyeden fazla bakamamıştı Juyeon'un gözlerine.
"Hayır, dışarı çık." Sunwoo ikisinin arasına girdiğinde Eric duraksamıştı. "Sunwoo. Lütfen çekil önümden."
Felix arkadaşının omuzuna dokunduğunda Sunwoo istemeye istemeye kenara çekilmişti. Eric, Juyeon'a doğru yürümüş ve iç çekmişti.
"Yalnız konuşabilir miyiz?" Eric kardeşine bakmıştı. Felix'in izin verme gibi bir niyeti yoktu. "Olmaz. Sizi yalnız bırakamam."
"Felix..."
"Onlar buradayken konuşalım Eric. Sonuçta bu artık hepimizi ilgilendiren bir konu." Juyeon hala masaya yaslanıyordu, kolu zonklamaya başlamıştı.
"Sana ihanet etmiş gibi hissediyorum."
"Mevzu burada siktiğimin hisleri değil! Zaten bana ihanet ettin. Her şeyi duydum Eric, hepsini."
"Ben... bunu nasıl açıkla-"
"Açıklayabileceğin bir durum olduğunu sanmıyorum. Onunla yattın. Benim burada yaralı halde uzandığımı biliyordun, kaç gündür kimseye haber uçurmadan bekledin."
"Çünkü Felix'e güveniyorum, o benim kardeşim."
"Peki ya ben. Artık sen bana güvensen bile sence eskisi gibi olabilir miyiz?"
Sunwoo araya girmişti. "Olmamalısınız zaten. Eric'i haketmiyorsun."
"Sen kes sesini." Juyeon sağlam elini masaya vurmuş ve diğer kolunu tutmuştu. Eric onun yaralı kolunu tutup kaşlarını çatmıştı. "Üzgünüm. Gerçekten Juyeon." Eric her kelimesinde ona yaklaşıyordu. Juyeon başını yana çevirmişti.
Sunwoo, Eric'in kolunu tutup geri çektiğinde Eric sinirlenmişti. Kolunu sertçe çekerek ondan kurtarmış ve yüzüne bile bakmamıştı. "Babamın mirasını devralıyorum. Yani artık kral benim. Senin kralın da benim." Eric işaret parmağını Juyeon'un göğsüne bastırmıştı.
"Şimdi ne olacak?" Juyeon konuştuğunda Felix araya girmişti. "Bir dakika, Eric bu miras ikimizin."
"İki tane kral olamaz." Eric kardeşine dönmüştü. "Uzun zamandır orayı arıyor olabiliriz ama hafızasını kaybeden ve aylardır orada olan benim. Kral olmak için kefaretimi ödedim."
Eric'in sert sözlerine karşılık kimse bir şey söyleyememişti. Çünkü bunu haketmişti.
"Şimdi geri dönüyoruz." Eric odadan çıkarken kardeşi ona seslenmişti. "Ben de geleceğim."
"Hayır." Eric omuzunun üstünden arkada kalanlara bakmıştı. "Oraya gidip işleri yoluna sokacağım ve daha sonra seni tekrar görmeye gelirim. Bunu sonra konuşacağız."
Eric'in peşinden Juyeon da çıkmıştı. Eric ona bir eşofman üstü giydirmişti. İkili ayakkabılarını giyerken Sunwoo ve Felix onları izliyordu.
"Olanlar bir saçmlaıktan ibaretti yani?"
"Bu saçmalığı sen başlattın Sunwoo. Ben de bitiriyorum." Eric kapıdan çıkıp giderken Felix'e bakmıştı. Kardeşinin gözlerinde öfkeyi görebiliyordu.
"Sen gerçek bir kral değilsin. Eski Eric bile değilsin. Babamın mirasını mahvedeceksin. Buraya tekrar dönersen beklediğin gibi karşılanmazsın Eric."
"Sana konuşmaya geleceğimi söyledim. Şuan işler karışık Felix. Zaten bunun farkındasın."
"Sen benim kardeşim değilsin." Felix kapıyı onun suratına çarpmıştı. Eric öylece bekliyordu, yumruklarını sıkıp Juyeon'a dönmüştü.
Kral olmayı kabul etse de Juyeon'un sert bakışları altına ezilmiş hissediyordu. "Buraya tekrar dönemezsin."
"Senin yaptığın hataya düşmeyeceğim Juyeon. Özel hayatımı bu işlere bulaştırmayacağım. O yüzden sana iki seçenek sunuyorum."
"Gidersem sana aşık olarak gideceğim. Kalırsam da bu ilişkimizin sonu mu olacak?"
"Evet."
"Dün gece bu ilişkiyi zaten bitirmiştin." Juyeon kaşlarını çattığında Eric de çatmıştı. "Ait olduğum yere döneceğim."
"İyi, gidip diğerlerini bulalım." Eric artık omuzlarında koca bir yük hissediyordu. Bu kararı verdiğin an neler olacağını biliyordu, korkuyordu.
Otele gitmiş ve günlerdir onlardan haber almaya çalışan adamlarla buluşmuşlardı. Zaman kaybetmeden herkes uçağa döndüğünde üçü yine birlikte oturuyorlardı.
"İlaç getirmemi ister misin?" Hyunjae yanında oturan Juyeon'la ilgileniyordu. Onun henüz hiçbir şeyden haberi yoktu, kimsenin haberi yoktu.
"Artık Juyeon'a yalakalık yapmayı kesebilirsin Hyunjae." Eric camdan dışarı bakıyordu. Karşısındaki ikili ona bakmaya başladığında Hyunjae çıkışmıştı.
"Kıskançlık kokusu alıyorum Eric. Zavallı gibi görünüyorsun."
"Böyle konuşmamalısın." Eric ona baktığında yüzünde mimik oynamıyordu. "Artık asla kralın bir numarası olamayacaksın."
"Ne demek istiyorsun?"
"Tabii Juyeon'un bir numarası olabilirsin."
"Ne?" Hyunjae'nin kafası epey karışmıştı. Yanındaki Juyeon'a bakıyordu.
"Sana açıklayayım." Juyeon, Eric'e bakarak devam etmişti. "Ejderha Kralı Eric. Yeni Lóng Wáng."
"Eric mi? Bu nasıl..."
Eric başını tekrar cama çevirdiğinde Hyunjae de ona bakakalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dragon king - juric
Hayran KurguKorede ün salmış bir kiralık katil, düşmanlarından birinin elinde, bir sorgu odasında hafızasını kaybetmiş halde uyanır. juric & nyukyu