İnanamıyordum! Bir yandan tedirgin, bir yandan mutlu, bir yandan duygusal, bir yandan ise heyecanlıydım. Bu gerçek miydi? Yoksa kendi kafamda yine kuruyor muydum? Hızlıca hazırlanırken kalbim yerinden çıkacak derecede hızlı atıyordu. Gelmiştik işte. Sona gelmiştik. Bir yanım endişeler taşısada diğer yanım uçarak oraya gitmek istiyordu.
Hızlı bir duşun ardından hazırlanırken bayılıp düşecek haldeydim. Ya ben fazla abartıyordum ya da bunu yaşayan birileri daha varsa benimle aynı hisleri paylaşıyordu. Bugün özenli, düzgün ve güzel görünmek istiyordum. Bu yüzden en sevdiğim baharlık elbisemi giydim. Mavi, çiçekli, tatlı, uçuş uçuş, rahat bir elbiseydi. Baran'ın telefonu unutup geri dönmesi benim için büyük bir şanstı. Yoksa bahane etmek için ismini söyleyecek arkadaşım yoktu.
Telefonuma baktığımda, buluşacağımız yerin konumunu bana atmış olduğunu gördüm. Konum, bizim eve uzaktı. Buradan geçen bir taksinin olmasını umarak evden çıktım. Aşırı bir şans göstergesi olarak hayat bana, taksiyi geçtim sokağımızın önünden geçen araba bile vermemişti.
Heyecandan elimin ayağımın birbirine dolaşmasını önlemek için derin bir nefes aldım. Sanki anında heyecanım kesilecekmiş gibi. Biraz yürümeye başladım. Caddeye doğru çıkarsam taksi geçme olasılığı artardı.
Aklımdan geçen şeyler aynıydı. Ne yapacağım? Ya her şeyi batırırsam? Ya onu gördüğümde anlaşamaz ve eskisi gibi olamazsak? Zor zamanlarımda hep yanımda olmuştu. Onu kaybetmek hiç istemezdim.
Sonunda bir taksi durduğunda hızlıca bindim ve konumu gösterdim. Başını sallayıp sürmeye başladı. Konum, bana ne kadar tanıdık gelse de neresi olduğunu çıkaramamıştım. Aklıma gelen fikirle haritalara girdim ve nereye gideceğime baktım. Buluşacağımız yeri gördüğümde gülümsedim. Baran'la birkaç kere gitmişliğimiz vardı buraya. Kısa, tatlı bir binaydı. Olduğu yer çok güzeldi. Şehrin hafif gürültüsü kulaklarınıza dolarken, yeşilliği izleyebiliyordunuz. Ağaçlık alana yakındı. Kafenin hem terasında oturabilirdiniz hem de içerisinde. Ben terasında oturmayı çok sevmiştim ilk gittiğimde. Dağa çıkınca ayaklarınızın altında kalan şehri izliyormuş havası veriyordu. Ve bu gerçekten çok hoşuma gidiyordu.
Kafenin önüne geldiğimizde duraksadım. Duraksamama neden olan şey karşımda durmuş birisiyle konuşan Koray'dı. Şoför amcaya teşekkür ederek ücreti uzattıktan sonra araçtan indim. Koray arkasına dönüktü böylece kapıdan girerken beni görmedi. Girişte bulunan tuvaletlere yöneldim. Kapıyı ittirerek içeri girdim. Aynanın karşısına geçip kendime baktım.
Koray mıydı? Olamazdı. Aslında bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Sahi kimin çıkmasını bekliyordum? Tahminim kimdi? Başlarda Olçum olduğunu düşünmüştüm. Hala onu mu düşünüyordum, emin değilim.
Baran'dan...
Eren'den telefonumu aldıktan sonra Olçum'la bowlinge gittik. Ağzındaki baklayı almanın tam zamanı diye düşünüyordum.
Ağır topu kaldırıp attıktan sonra gidişine bakmadım. Çünkü amacım oyun değildi şu an için. Ona döndüğümde onun da bana baktığını fark ettim.
"Bakmadın." dedi ve ilerideki yıkılmış birkaç lobuta döndü. Anlamıştı.
"Konuşmanın tam zamanı diye düşünüyorum ne dersin?"
Makine lobutları yenilerken, ağır toplardan hangisini alacağını seçmeye çalışıyordu. Bir tanesinde karar kıldığında eline aldı ve yenilenmiş lobutlara baktı.
"Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. Zaten emin değilim. Boşu boşuna aramızda sorun olsun istemiyorum."
O topu atarken merakla ona bakmaya devam ettim. "Sorun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çikolatalı Sütüm [Texting]
Teen FictionX: Dudağının kenarında kalmış çikolatalı süt olabilirim? Beren: Galiba onu olan biri var... Yarı texting oldu neyse Başlama tarihi: 1 Temmuz 2019