0.8

390 35 52
                                    

Ve o gün gelmişti. Kaybettiğim iddianın cezasını çekecektim. Olçum kahvaltıya bize gelmişti şuan karşımdaki sandalyede oturuyordu. Ben ise dün geceki tartışmadan sonra biraz hâlsizdim. Tabağıma bakıyorum, tabak bana bakıyor bu ne!

"Kızım neden yemiyorsun?"

Omuz silktim. "Hiççç... aç değilim."

Baran tabağıma bir tane daha peynir koydu. "Bunlar bitecek twin."

Nasıl? Bunları asla bitiremezdim. Çok fazlalardı. "5 dakika arayla tabağıma yiyecek bir şeyler koyuyorsun. Nasıl bitireyim Baran!?"

Omuz silkti. Boşuna demiyoruz ikiziz burda!

☆☆☆

Babam üçümüzü okula bıraktığında birlikte önce okul bahçesinde bir banka oturduk. Olçum sırt çantasından kelepçeleri çıkardı. Tam koluma takacaktı ki onu durdurdum.

"Lavabo ihtiyacın varsa gir."

Sırıttı. "Merak etme çilli hepsini boşalttım." Demesiyle Baran tarafından kafasına bir tane şaplak yedi. Yüzü acıyla gerilirken kafasını tutuyordu. Bu sefer sırıtma sırası bendeydi.

Elindeki kelepçenin birini kendi bileğine birini benim bileğime taktı. İşte başlıyorduk!

Sınıfa gittik. Herkes bize bakıyordu. Sınıfa giresiye kadar zaten okuldakilerin arasından geçmek ölümdü. Olçum'un sırasına oturduk. Baran benim yerime yani Seren'in yanına oturdu. Eren yine her zaman ki gibi bizden sonra girmişti sınıfa. Bizi Olçum'la yan yana görünce şaşırdı.

"Noluyo siz hani birbirinizden nefret ediyordunuz?"

"Yaaa artık birbirimize bayılıyoruz. Onun içinde ellerimizi kelepçeledik." Elimi yukarı kaldırarak kelepçeyi gösterdim.

Güldü. Yine her zaman ki gibi gamzeleri beni benden alıyordu.

"Şu gamzelerin olmasa bana güldüğün için kafana patlatırdım. Şu mükemmel gamzelerine teşekkür et."

"Gamzelerimin mükemmel olduğunu biliyorum."

"Egoya bak!"

Seren bundan şikayet eder gibi arkasına döndü. "Baran'la oturmak zorunda mıyım ben!?"

"Ellerin kelepçeliyken nasıl yanına oturabilirim Seren? Hem benim ikizim harikadır şikayet etme."

Omuz silkti. Bu kız bazen beni deli ediyordu. O sırada içeri giren hocayla sınıf derin bir sessizliğe gömüldü.

☆☆☆

"Elimi çekmesene!"

Fısıltıyla Olçum'a çemkirirken o ise kaşlarını çatarak bana baktı. Derse gireli yarım saat olmuştu ama biz yarım saattir ders dinlemek yerine sıranın altındaki kelepçeli ellerimizi çekiştirip duruyorduk.

"Elini çeken sensin çilli düzgünce dursana!"

O sırada hoca o kadar fısıldaşıp didişmemizin ardından rahatsız olmuş olacaktı ki sinirli ve gür sesiyle bize seslendi.

"Olçum ve Beren siz neden derse girdiğimizden beri hareket edip ses çıkartıyorsunuz!?"

Eren konuşmaya atlamadan olur mu!

"Hocam onlar birbirlerine kalpten bağlılar."

Eren'e dönüp kötü bir bakış fırlattım. Anlamış olacaktı ki gülen yüzü hemen ciddiyete büründü.

"Ne!?"

"Hocam özür dileriz bir daha olmaz."

Hoca kafasını salladı.

Çikolatalı Sütüm [Texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin