Hayatımız ince bir ip misali idi. Doğumdan ölüme kadar geçen sürede hatalarımız ve doğrularımız ile bu ipin üzerinde yaşamaya çalışırdık. Her fırsatta tam düşüyor gibi olsak ta hep bir denge halinde ilerliyordu yaşam. Ne başımıza gelebilecekleri ne de sonumuzun nasıl olacağını bilemiyorduk. İşte tam da bu zamanda tanımıştı Bersun Fırat ı bir çıkmazda sarpa sararken o ince ipin üzerinden düşmemek adına tutunmuştu fırata. Aşk sandığı şey sığınacak limandan ötesi değildi aslında ömründe ilk defa hissettiği bu aitlik onu aşık hissetmeye mecbur bırakmıştı. Yaralarını bu şekilde sarmıştı. Bedenen ait olduğu bu konağa ruhen ait değildi. Bu oda Bu insanlar yabancıydı ona hayatının nasıl süreceğini bilmiyordu. Bir başına bu konakta ömür geçermiydi gidecek bir yeri bile yoktu.
Bütün uyku kaçmıştı işte üzerimdeki pikeyi tepikleyip ayaklarımı soğuk zeminle birleştirdim. saat gece yarısını çoktan geçmişti. Avlunun terasını gören perdeyi aralayıp camın kenarına oturdum. Hafif çiseleyen yağmurun ardında gözüken kara bulutlar fırtınanın habercisi idi. Böyle günlerde içime bir karamsarlık çökerdi. Yine aynısı olmuş içimdeki huzursuzluk beni ürpertmeye yetmişti. Kollarımı bedenime iyice dolayıp başımı dizlerime yasladım. İçimi kavurup yakan gerçekler biran olsun rahat bırakmıyordu. Kandırılmış olmamın ezikliği kalbimi daha çok kırıyordu. Avluya yansıyan karartı birilerinin daha uykusunun geçtiğinin habercisi idi. Sert adım sesleri taş merdivenleri arşınlıyordu. Merdivenin başında görünmüştü fırat hızla açtığım perdeyi kapatmıştım. Göz göze gelmek bile içimde tarif edemediğim birşeyleri harekete geçiriyordu. Ayakları biraz odanın kapısında beklesede sendeleyerek terasa doğru yürüdü. Konuşulacak çok şey vardı. Ama konuşacak insan yoktu karşımda. Başımdaki ağrıyı önemsememeye çalışarak kapattım gözlerimi.
Gözlerimi araladığımda karanlık hiç ilerlememiş gibiydi. Ben adım attıkça aydınlığa kavuşan bu yollar hiç yabancı gelmiyordu bana. Toprak yolda ilerledikçe ayaklarıma taşlar batıyordu. Yere kadar uzanan elbisemi bir yandan tutmaya çalışıyor öbür yandan bu karanlıktan kurtulmak adına önümdeki aydınlığa koşar adım ilerliyordum. Soluklarımın arasında sırtıma giren sancılar beni yavaşlatsada kavuşmam gereken bir aydınlık vardı. Gözümü kamaştıran aydınlığa son bir adım kala arkamdaki ses adım atmamı yavaşlatmıştı.
- Gitme yavrum sensiz ben ne yaparım sonra
Siyahlar içindeki annem hem ağlıyor hemde ellerini uzatmış koşarak geldiğim karanlığa geri dönmemi istiyordu. Bacaklarımın gücü kalmamıştı geri dönmeye tam yönümü anneme çevirmiştimki arkamda duyduğum ses ile tekrar aydınlığa dönmüştüm bu seferde beyazlar içindeki fıratı görmemle neye uğradığımı şaşırdım.
- hadi gelmeyecek misin yeni bir hayat kuracağız burda sadece sen ve ben
Gözlerindeki kararlılık ikna olmama yetiyordu sadece ikimiz olacaktık gidecektik buralardan yeni bir sayfa açacaktık. Yüzüme yerleştirdiğim tebessümle daha fazla koştum nefesim kesilene kadar koştum. Tam ellerine tutunacakken sırtımda hissettiğim keskin acı ile nefesim kesildi bu acı bambaşkaydı çok keskindi. Sol gözümden akan yaş toprağa karışmıştı benden önce içimde kesilen nefesim ciğerlerimi patlatmıştı sanki bütün organlarım kan içinde kalmıştı belkide bu kan kokusu midemi bulandırıyordu. Aynı acıyı sırtımda ikinci kez hissetmem ile acı bir çığlık firar etti dudaklarımdan acı katlanılabilir boyutta değildi dizlerimin üzerine çöktüm ilk baş . Dudaklarımın kenarından sızan sıcak sıvı başımı da döndürüyordu. Fıratın gözlerine baktım sonra karaydı göz bebekleri yok gibiydi. Elimi uzatıp tutmak istedim ama erişemeyecek kadar uzağımdaydı. Bedenim acı ile bütünleşmişti gözlerim aydınlıktan ayrılıp karanlığa kapanmadan önce buruk bir tebessüme peyda oldu dudaklarımda yalnız sevmiştim ve yalnız ölüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA
Novela JuvenilHer son yeni bir başlangıçtır. Aramıza hoş geldin. 1.bölümde görüşmek üzere Sevgiyle kal ❤️