Öylece oturuyordum. Kıpırdıyamıyordum bile. Sanki elim kolum bağlıydı. Evden çıkıp gitmesinin üzerinden tam 5 saat geşmişdi. Saat 11.00 du. Ne düşüne biliyor. Ne de bulunduğum bu saçmalıktan kurtula biliyordum. Gerçekten saçmalıkdı. Bütün bu yaşadıklarım saçmalıktan başka bi şey olamazdı. Kapının açılma sesiyle oraya doğru döndüm. Sinan gelmişdi. Boş boş gözlerle bakıyodum. Bana doğru gelerek bir az daha sakinleşmiş bir sesle konuşmaya başladı.
"Neden hala uyumadın?"
"Cidden uyumamı bekliyosun benden? Tanımadığım bir evde tanımadığım bir insanın yanında. Gerçekten bunu yapıcağımı mı sandın? Bu kadar basit mi?" Tek nefese söyleyip bitirdim. Sonra derin nefes alarak göz yaşlarımımı durdurmaya çalıştım. Ne kadar başarılı oldum bilmiyorum ama en azından denedim. Bana iyice yaklaşdı ve kolumdan tutduğu gibi çekiştirmeye başladı. Bişey söylemedim daha doğrusu söyleyemedim. Korkduğumdan diyil. İncindiğimden kırıldığımdan ve kırgınlığımdan. Beni yukarı götürüp bir odanın kapısını açar açmaz içeri fırlatdı beni. Oda çok büyükdü. Beyaz ve morun sık kullanıldığı aradada siyah renklerin karışımı bulunan bir odaydı. Sağ tarafda banyo vardı. Yani galiba banyoydu. Çok şıkdı.
"Bak. İyice bak. Burası senin odan. Baksana ne zamam böyle bir odada kaldın? Kalmayı bırakdım hayatında hiç böyle bir odada bulundun mu? Senin için. Bu odayı senin için hazırladım. En sevdiyin renkleri kullandım. Özendim. Senin için ya senin için." Bağırarak etrafda volta atıyodu.
Bir hışımla ayağa kalkdım ve kendimden hiç beklemediyim bir şey yapdım. Etrafı dağıtmaya başladım. Yatağı bozdum. Aynayı devirdim. Gardrobu açdım. Kıyafetleri yere atarak bi yandan ağlıyor bi yandan bağırıyordum.
"Ben bunları istemiyorum. Lanet olasıca. Ben bunları istemiyorum. Evet hayatım boyunca böyle bir odada bulunmadım. Kalmadım. Ama hiç bi zamanda böyle odası olan insanları özenmedim. Neden biliyomusun? Çünki yanımda ailem vardı. Ailem. Anlıyomusun? Onların olduğu her yer benim için inanılmaz mutluluk verici bir yerdi. İstemiyorum ne bunları nede seni istemiyorum. Nefret ediyorum senden nefreeeeet" bunları bağırarak söyledikden sonra dizlerimin üstüne çökdüm. Hıçkırarak ağlıyodum. Her yeri dağıtmışdım. O eski odadan geriye hiç bi şey kalmamışdı. Bana yaklaşmaya başladı. Öyle sakindiki. Bu sakinliyi beni korkutmaya başlamışdı. Ben bu dediklerimden sonra her halde tek kurşunla işimi bitirir sanmışdım. Açıkcası böyle olmasını çok istemişdim. Kurtulmak istemişdim. Yanıma yaklaşdıkdan sonra eyildi ve suratıma iyice yaklaşarak dişlerinin arasında tıslamaya başladı.
"Dağıt. İstersen her gün bu evdeki bir odayı dağıt. Kır dök yak. Ama gitme. Zaten buna ölsemde öl-sen-de izin vermem. Asla!"
Arkasından öylece bakdım. Bu mu yani? Dövmicek mi? Öldürmicek mi? 'Sen ne yaptığını sanıyorsun?' Demicek mi? Off neden bana bu kadar anlayışlı olmak zorundakı? Neden öldürmedi? Kafamdakı bu sorularla etrafa göz atmaya başladım. Deprem olmuş gibi. Ben ne zaman bu kadar vahşi oldum.
Sinan
Aşağıya iner inmez Hasanı aradım. Yarın erkenden iş yerime gelmesini söyledim. Açıkcası bu gün annemle yaşadıklarımızdan dolayı o eve gitmek istemediyimden Hasanı iş yerime çağırmışdım. Bu gün annemi resmen ölümle tehdit etmişdim. Gözüm dönmüşdü. Annemin korkutduğu adım gibi biliyordum. Korkmalıydıda. Off her neyse. Bir daha hata yapmamsı gerekdiğini biliyordur. Zaten hata yapmaması için Yeşimi ondan uzak tutucam. Bunları düçünürken 5ci içki kadehinide kafama dikdikden sonra evden çıkdım. Sanırım bu yaşadıklarımı unutmak için bir az eylenmem lazım. Arabaya oturduğum gibi gaza basdım.
Yeşim
Balkondan gitdiyini görünce rahatladım. En azından bu günlük yüzünü görmicekdim. Ama sinirden elim ayağım hala titriyordu. Ağlamamı durduramıyordum. Sonra bi telefon sesiyle irkildim. Bu benim telefonumdu. Sesin çantamdan geldiyini anladım. Sahi çantam buraya nasıl gelmişdi? Çantamı açıp telefonu elime aldım. Arayan annemdi. Bu saate neden arıyoduki? Yoksa Sinan bana kızıp sinirini onlardan mı çıkardı? Düşüncesi bile korkuncdu. Israrla çalan telefonumu elim titreyerek tutuyordum. Bu fikirleri aklımdan uzaklaşdırarak telefonu açdım.
"Alo anne?" Duyduğum sesle daha çok korkmaya başladım. Ablam ağlıyordu. Hıçkırarak. Zorla konuşmaya başladım.
"Serenayım. Noldu? Neden ağlıyorsun?" Cevabını duymak istemediyim bi soruyu sormuşdum. Bi şey olmuşdu. Ağlayarak zorla konuşmaya başladı.
"Abla annem." Dedi. Ardını duyamadan telefonum elimden düşdü. Donmuşdum sanki. Kıpırdıyamıyordum. Yapmıştı işte. Annemi öldürmüşdü. Katil. Zeynep abladan sonra annemide aldı. İnsafsız. Daha demin annemi ailemi nasıl çok sevdiyimi söylemişdim. Benim için ne kadar önemli olduklarını. Neden ya neden? Beni öldürseydi ya. şerefsiz. Bunları düşünerek balkona doğru yürüdüm.
Sinan
Yanımda bana yavşayan kızdan sıkılarak elimi telefonuma atdım. Sessizdeydi. Açdığımda Hasanın 10 kere aradığını gördüm. Nolmuşdu acaba? Hasan önemli bir şey olmasa ısrarla aramazdı. Bunları düşünerek dışarı çındım. Hasana geri döndüm.
"Hasan? Noldu? " dedim.
"Efendim. Yeşim hanımın annesi." Dedi ve durdu
"Eee? Nolmuş? Hasan!" Dedim sinirle. Beni merak etdirmekden çok mu hoşlanıyordu.
"Ölmüş" dedi. Bir anlık duraksadım. Kendimi toparlayarak Hasana geri döndüm.
"Nasıl? Neden?" Dedim
"Abi kalp krizi. Yeşim hanımın haberi var. Ben burdayken ablası aradı söyledi. " Dedi
"Lan. Neden izin verdin söylemesine? Sana mı kaldı Yeşimi düşünmek?" Cevap vermesini beklemeden telefonu kapatdım. Hızla arabaya bindim ve son gazla eve doğru sürdüm. Eve girdiğimde odasıba doğru koşmaya başladım. Odasının kapısını açdığımda ellerim boşaldı. Her yer kandı her yer. 'Yeşim' diye bildim kısık sesle sadece.
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar. :)
