Balkonda durup bu güzel şehri izliyodum. Öyle güzel görünüyordu ki. Sadece bakmakla yetiniyodum. Büyük binalar deniz ışıklar her şey her yer muhteşemdi. Sonra... sonra annemin ölümü aklıma gelince sanki tüm şehrin ışıkları birden söndü. Her yer karanlıklara büründü. Sanki tüm şehir güzelliyini itirdi. Bu kos koca şehirde yapayalnızdım. Annem yokdu. Evet. Annem. Yokdu. Aklım bu olanları anlamak istemiyormuş gibi bu fikirleri geri geri itiyodu. Ben yalnızdım. Ben suçsuzdum. Ben masumdum. Peki suçlu kimdi? Kim bunları bana reva gördü? Tabii ki SİNAN! Neden? Ne yaptım ben sana? Zeynep abladan sonra annemide aldın. Neden ya neden? Yalnızım. Çok yalnız. Yaşamak benim için artık çok boş bi laf.
Yavaş yavaş balkondan içeriye doğru yürüdüm. İçeri girdim. Önce boş boş gözlerle etrafa bakdım. Dağıtılmış odaya. Benimde hayatım böyleydi. Böyle dağınık. Gözlerimi yumdum ve açdım. Şimdi sadece tek bir şeye ihtiyacım vardı. Hayatıma son verecek bi şeye.
Odanı karışdırdım. Ama bulamadım. Sonra banyoya gitdim. Açdığım ilk dolapda jileti gördüm. Güldüm. Hıh. Ölümün bu kadar yakın olduğunu hiss etmemişdim hiç. Ya da böyle basit sonlanacağını hayatımın. Elime aldım. Odaya doğru yürüdüm. Yatağa oturdum. Artık bitmesini istiyodum. Bir an önce bitmesini. Daha fazla bu hayatda kalmak istemiyodum. Bileyime yaklaşdırdım jileti. Ve düşünmüden derin bi kesik atdım. Atdığım an kanım akmaya başladı. Sonra ikinci bir kesik. Sonra üçüncü.... artık gözüm bulanıklaşmaya başladı. Başım dönmeye. Ellerim titriyordu. Her yer kan olmuşdu. Yerler çarşaf üstüm. Yere yığıldım. Gözlerim artık bu hayata veda ediyomuş gibi yavaş yavaş kapanıyodu.
Sinan
Önce etrafa bakdım. Kanlara. Ama bu kanın sahibini görmek istemiyordum. Kendimi toparlamam lazımdı. Yeşime doğru koşmaya başladım. Öylece yerde yatıyodu. Yüzünü ellerimin arasına aldım. Bağırmaya başladım. "Kalksana! Kalk! Bağır bana yık dök etrafı. Senden nefret ediyorum de. Hatta çek silahımı vur beni. Öldür. Ama sen ölme tamam mı? Buna asla izin vermem."
Hızla onu kucağıma aldım ve arabaya koşdum. İlk defa kendimi bu kadar çaresiz hiss ediyordum. Arabaya koydum onu sonra şöför koltuğuna bindim. Gaza yüklendim. Yanımda öylece yatıyodu. Çok sessizdi. Böyle bitmeyecekdi dimi?
Hastaneye geldiğimizde hemen arabadan indim. Onuda kucağıma alarak hızla hastaneye giriş yaptım. "Doktooor!" Diye bağırdım. Sedye getirdiler Yeşimi yatırdım. Onun kanı bana bulaşmışdı. Pişmanlık mı? Alasını yaşıyodum. Doktor "hemen ameliyathaneyi hazırlayın. Çok kan kaybetmiş." Yanındakı hemşire "doktor bey nabız düşüyor hastayı kaybediyoruz" dedi ve ameliyat odasına girdiler. Ne dedi o? Kaybetmek mi?
Oylarınızı ve yorumlarınızı atmayı unutmayın. :)