𝒮lytherin masasında kahvaltı yaparlarken, bir yandan da ellerine verilen ders programlarını inceliyorlardı. Dünkü olaydan beri kanla ilgili tek kelime daha edilmemişti. Lucy bu durumdan çok memnundu.
"İlk ders İksir." dedi Tom. "Öff, hem de Gryffindor'la." diye ekledi Abraxas. Lucy ise gülümsüyordu. Belki Annabel ile yeniden konuşma şansları olurdu. Benedict ağzı tıka basa sosisle dolu olduğu halde konuşmaya çalıştığı için hepsi kahkahalarla gülmeye başladı. Tom hariç. Sahi, onun güldüğü nerede görülmüştü ki?
"Eğer acele etmezsek geç kalacağız." dedi Tom ciddi ciddi. Dördü de hızlıca toplanıp yolu bilenlerin peşinden İksir dersliğine indiler.
Mahzen buharlar ve tuhaf kokularla doluydu. Lucy, Tom, Benedict ve Abraxas fokurdayan kazanların yanından ilgiyle geçtiler. Herkes sıralara dizildikten sonra içeriye tıknaz, kahverengi bir cüppe giymiş olan, saçları yer yer dökülmüş biri girdi. Neşeyle, "Merhaba sevgili öğrenciler! Hepiniz Hogwarts'a hoş geldiniz. Bu yıl, İksir dersini beraber işleyeceğiz. Ben bendeniz İksir Profesörü Horace Slughorn." dedi. Lucy gülümsedi. Bu adamı biraz komik bulmuştu.
Slughorn öğrencilere şöyle bir göz gezdirdikten sonra, sıralarda yan yana oturan her iki öğrenciyi bir grup yaptı ve onlardan çıbanlara karşı basit bir iksir hazırlamalarını istedi. Lucy ve Tom gayet iyi iş çıkarıyor gibiydiler, Slughorn'un söylediğine göre uyumlu bir ikililerdi. Abraxas ve Benedict ezilmiş yılan dilini fazla koydukları için iksirleri bulamaç gibi olmuştu. Lucy tüm ders boyuna Annabel'e bakmıştı, ancak kızın kendisine aldırdığı yoktu. Kuzeni Rory Weasley ile iksiri tamamlamaya çalışıyordu. Bu durum Lucy'i biraz kırmıştı, Annabel ile iyi anlaşacaklarını sanmıştı oysa.
Dersin sonunda en iyi ikili Lucy ve Tom seçildi, Slughorn ikisini övüp durdu. Ayrıca Annabel'i de çok başarılı buldu; Annabel'in bir süre önce mezun olmuş öğrencisi yetenekli cadı Mira Weasley'nin kızı ve yarım kan olduğunu duyunca çok şaşırdı. Dersin sonunda mahzenden ayrılırlarken Lucy, Annabel'le konuşmak istedi ancak kız öyle hızlı gitmişti ki yapamadı.
-*-
Sonraki iki hafta da o pazartesiden farksızdı. Birçok derse girip çıkmışlar, buldukları boşluklarında profesörler hakkında tartışmışlardı. Ne Benedict, ne de Abraxas kana pek önem veriyor gibi durmuyorlardı. En azından Lucy ile konuşurken ona tiksinir gibi bakmıyorlardı - ki bu büyük bir şeydi, çünkü Elizabeth Parkinson ve peşinde dolanan bazı kızlar ona iğrenç bir yaratık muamelesi yapıyorlardı.
Tom her zamanki gibiydi: sessiz ve çalışkan. Daha şimdiden profesörlerin gözüne girmeyi başarmıştı. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinin yaşlı profesörü Galatea Merrythought, Tom'u son derece becerikli bulduğunu açıkça söylemişti.
Lucy, ders esnasında daha çok Benedict ve Abraxas'la lak lak etse de, yine de profesörlerin istedikleri büyü ve tılsımları kolayca yapabiliyordu. Bu öğretmenlerinin takdirinin yanında, bazı kıskançlık krizlerini de beraberinde getiriyordu tabii. Parkinson Tılsım dersinde üstüne bir vazo uçurmuş ve buna 'kaza' süsü vermeye çalışmıştı.
Ancak tüm bunların dışında, Lucy'nin aklını kurcalayan başka şeyler de vardı: Annabel konusu gibi. Onunla ne zaman konuşmaya çalışsa, kız bir şekilde yanından kaçıyordu. Lucy de artık onu düşünmemeye karar verdi, sonuçta Annabel kuzenleri ve onların yakın arkadaşı olan Henry Potter'ın yanında mutlu gibi görünüyordu.
Bir de safkanlık meselesi vardı. Bazı öğrenciler -başta Elizabeth Parkinson, Olive Hornby ve arkadaşları olmak üzere- hala bu hususta Lucy'nin canını sıkmaya çalışıyorlardı. Olive Hornby, Ravenclaw'dan muggle-doğumlu bir kız olan Myrtle Warren'e zorbalık ettiği yetmezmiş gibi; geçenlerde Lucy'e açık açık 'bulanık' demişti. Bunun sonucunda, doğal olarak, cumartesi gecesi Tılsım Profesörü Mills Miller ile cezaya kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pandora'nın Kutusu║Tom Riddle
FanfictionÇok şey istemiş ama istediklerini gerçekleştirememiş insanların tarihi hazindir. Onlar ne yapmışsa düşle gerçek arasında köprü kuramamış, tam kurdum derken her seferinde o köprüden geçerken kendilerini talihsizliklerinde boğulurken bulmuşlardır. ~ ❝...