"Hadi bakalım şimdi sınfıına git koca bebek." dedi Baekhyun beni okula doğru ittirerek. "Şimdi bir şey diyeceğim de neyse çok kalabalık." dedim ona el sallayarak. Fakat o kalabalık falan demedi ve bana poposunu salladı.
Ah Baekhyun... Neyse tamam ben onu tanımıyorum. Kim bu popo sallayan mal?
Okula girdim ve dolabımdan kitaplarımı almak için o tarafa doğru yürürken koridorun karşısında Kris'in sırtını duvara dayamış, arkadaşlarıyla sohbet ettiğini gördüm. Gerçekten çok havalı görünüyordu. Bayan Kim onu seçmekte çok haklıydı.
Kris kahkaha atıyor, yanındakilerin koluna vuruyor ve onlara bir şeyler anlatıyordu. Arkadaşları onun her cümlesinden sonra gülüyordu. Ne anlatıyordu acaba, diye düşünmekten kendimi alamadım. Herkese diyordum bunu. Acaba birbirlerine ne anlatıyorlar, diye hep merak ederdim nedense.
Kris beni görünce el salladı, ben de ona el sallayıp gülümsedim. Bana okulda hiç pas vermezdi, sadece selamlaşırdık çünkü onun zaten bir sürü arkadaşı vardı.
Ben kimim ki zaten.
Kitaplarımı aldıktan sonra arkamı döndüğüm an Chanyeol dibimde bitiverip "RIP THAT PUSSY HEEEYYY" diye bağırdı. Dana işte, ne bekliyorsun?
O böyle gelince birden dejavu olmuştum. Aklıma geçen hafta geldi. Jongin... Barista Jongin. Mavi saçlı, minik bakışlarıyla beni süzmeye çalışıp sonra ne yaptığını fark edip utanan, gülümsediğinde hala içimi kıpır kıpır yapan Jongin.
Lisenin son sınıfında, dolabımdan eşyalarımı alıp tam sınıfa gidecekken sırf benim için o okula nakil aldıran Jongin birden arkamda beliriverir, etraftaki kimseyi umursamadan bana belimden sarılırdı. "Hunie, günaydın!" derdi. Ben de ellerinden tutup ona döner, sonra onun bana yaptığı gibi beline sarılırdım.
"Okula beraber geldik zaten Nini, unuttun mu?" derdim ona. O da gülümseyip "Ama seni yine de özledim! Okuldan sonra ders çalışacağız demi?" derdi parıldayan merak dolu gözlerle. Ben de ona "Bilmem. Başkasına sözüm v-" diyecekken iyice dibime girerdi. "Eğer öyle olsaydı hemen bana haber verirdin ama?"
"Belki tam da şimdi sana bunu diyecektim Nini?"
Jongin gülümseyip "Dalga geçiyorum! Ama en azından, başkasına olan sözünden sonr-" diyecekken ben onub dudağını minikçe öper, "Sana, işim gecenin üçüne dek sürse yine bir şekilde vakit ayırırım Nini, biliyorsun." derdim.
O da utanarak "Bekle, saat üçte napılır ki-" diye soracakken ben onun ağzını elimle kapatır "Tabi ki sevgililere şaka yapılır bebeğim. Başka ne olabilir ki?" derdim ve o da yanakları kızara kızara kahkaha atıp konuyu değiştirmeye çalışırdı.
Güzel ama hemen biten günler. Asla geri gelmeyecek günler. Özlemeye utandığım, çünkü o günleri özleyerek ancak aptallık ettiğim günler.
Hemen bunları aklımdan çıkarmaya çalışıp gerçek hayata döndüm.
"Chanyeol, ödümü kopardın! Ve o şarkıyı yüksek sesle söyleme, anlamı..." Chanyeol öyle bağırdığı için bize doğru utanarak bakan kızlara özür amaçlı gülümsedim ama onlar bana çok azgın bir şekilde bakarak karşılık verdiği için tiksinir gibi bakıp Chanyeol'e döndüm. "Anlamı hiç hoş değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kapıcının oğlu
Fanficpişt, kapıcının oğlu, ağzın değil elin iş yapsın her yeri bok götürüyor