11.Bölüm
Süreyya, Alihan'ın elini korka korka tuttu. Ruhu ürkek bir kuş gibi çırpınıp dururken bedeni de ruhuna denk düşmek ister gibi titriyordu. Adam onu sımsıkı tutmasa yere düşüp yığılacak kalacaktı sanki, bir adım iki adım derken olağanca gücüyle yürümeye çalışıyordu ama yer ayağının altından kayıp gidiyor gibi sarsıntılıydı.
Alihan'ın sıcak nefesi yanağına vurdu önce, sesi uzaktan gelir gibi boğuk boğuktu. "Kızına kavuşacaksın, gayret et biraz daha." diyordu. Süreyya yürümekte zorlanıyor değildi, hatta normal doğum gerçekleştirdiği için hemen ayaklanmış, koridorlarda dolanıp duracak kadar fiziken iyi duruma gelmişti. Ama ruhen çökmüş durumdaydı, yavrusunu o kuvözin içinde görecek olma fikri canından can alıyordu sanki, ayakları gerisin geriye gidiyordu.
"Yapamıyorum." diye fısıldadı genç kadın. Aslında bebeklerin bulunduğu yoğun bakım katına çoktan gelmişlerdi, üç beş adım anca kalmıştı.
Alihan'ın gür kaşları çatılıverdi, sol kolunu kadının beline dolayıp onu iyice kendi bedenine yasladı. "Yoruldun mu? Sen şuraya otur, senin için tekerlekli sandalye bulayım." diye adam teklif ettiğinde Süreyya başını iki yana salladı.
"Alihan.." dedi mırıldanarak, başını sağa çevirip adamın sakallı çehresine baktı. Adamın bakışları da kadındaydı, çok yakındılar ama ikisinin de geri çekileceği yoktu. "Alihan ben çok korkuyorum. Yavrumu o makinelere bağlı halde görmek istemiyorum. Dayanamam, yapamam." diyerek itiraf etti.
Fakat kadının bu sözlerine rağmen Alihan'ın yüzünde ihtiyatlı bir gülümse meydana gelmişti. "Yavrunu görmek istemiyor musun? O senin bakışına, dokunuşuna, sevgine muhtaçken onu orada yalnız mı bırakacaksın? Şu an senin gücüne ihtiyacı var." dedi Alihan, elinden geldiği kadarıyla Süreyya'ya destek olmak istiyordu, becerebildiği kadarı buydu.
Süreyya'nın her an akmaya müsait yaşları pınarlarına doluştu gene. "Benim gücüm kalmadı Alihan." diye söyledi, konuşurken alt dudağı titriyordu.
Yanlarından gelip geçen hemşirelere, doktorlara, hastalara aldırış etmeden genç adam kadının başını hafifçe kavrayıp kendi omzuna yasladı. Süreyya ise hiç itiraz etmeden adamın sol omzuna başını koyup orada soluklandı. Bu ufacık kucaklaşmaya ve gönülden bir desteğe ihtiyacı olduğunu Alihan'ın sıcak kollarında iken yeni yeni idrak ediyordu.
Adamın fısıltısı güven vericiydi. "Bak gör," diyordu. "Kızınla birlikte bu kapıdan sağ salim çıkacaksınız."
"Nereden biliyorsun? Nasıl bu kadar emin olabilirsin?" diye sordu genç kadın çıkışır gibi.
Alihan'ın yüzünde bir gülümseyiş vardı. "Çünkü annesi sensin." dedi, bu her şeyi açıklamalıymış gibi sesi netti.
Süreyya, sözlüsünün bu laflarından güç alarak kendisini gülümseye zorluyor, koridorun sonunda göreceklerine kendisini hazırlamaya çalışıyordu. Birkaç adım daha yürüdüklerinde yenidoğan yoğun bakımına anca varmışlardı. Camekanın ardında en az on beş-yirmi bebek kuvözlerin içinde yatmaktaydılar, hepsine kıvrım kıvrım tüplüleriyle ritmik öten cihazlar bağlıydı, insanın yüreğini yakan bir görüntüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNCE BUZUN ÜSTÜ
RomansÇok sevdiği kocasının ölümüyle genç yaşında dul kalan Süreyya, üç yaşındaki oğlu Turgut ve karnındaki bebeği ile zor bir yaşama doğru sürüklenir. Yaşadığı mahalle baskısı, para kazanmanın zorluğu ve oğlu Turgut'un bir baba figürüne ihtiyacı olduğunu...