Önümde duran buzdan saraya hayranlıkla baktım. En son banyoya gitmiştim ve aniden ağzımdan kan gelmişti. Sonrasını hatırlamıyordum zaten. Şu an neredeydim bilmiyordum ama çok güzel bir yer olduğu kesindi.
Her yer buzlarla kaplıydı. Hatta çiçekler ve ağaçlar bile buzdandı. Arkamı döndüğümde şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Thalia'nın sarayının bahçesindeki heykelin aynısı şu an karşımdaydı. Aralarında sadece tek bir fark vardı. Thalia'nın sarayının bahçesindeki heykel taştan yapılmıştı ama şu an karşımda duran heykel ise tamamen buzdandı. Kucağındaki bebeğe gülümseyerek bakan buzdan bir kadın.
Heykele doğru dikkatli adımlarla yaklaştım. Heykele bakınca kafamda milyonlarca düşünce geçiyordu ve aniden bir ağlama hissi beliriyordu bende. Bunun nedenini anlayamıyordum? Sebepsiz yere neden ağlamak istiyordum ki? Bu oldukça saçma bir histi.
Heykele dakikalarca belki de saatlerce baktım. Saraya tekrar baktım ve hızlı adımlarla ilerledim. Buzdan yapılmış sarmaşıklarla ve oldukça ihtişamlı yolda yürürken nasıl burada olduğumu sorguladım. Burası neresiydi?
Yol bittikten sonra karşıma buzdan bir kapı çıktı. Kapıyı açıp içeri girdim. Şu an da sarayın içerisindeydim ve şaşkınlığım daha ne kadar artabilir diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Sarayın içi Thalia'nın sarayı ile aynıydı ve yine aradaki tek fark bu sarayın içi tamamen buzdandı. Thalia'nın sarayı kopyalanıp buzdan bir versiyonu yapılmıştı.
Koridorlarda sessizce yürüdüm. Adım seslerimden başka bir ses ses duyulmuyordu. Sarayda kimse yok muydu acaba?
Önüme oldukça gösterişli bir kapı çıktı. Kapının buzdan olan süslemeleri vardı ama çok özenerek ve uğraşılarak yapıldığı belliydi çünkü süslemeler mükemmeldi. Kapıyı yavaşça ittiğimde ikiye ayrılarak açıldı.
Şu an karşımda Thalia'nın taht odasının birebir aynısı vardı. Bu bir tesadüf müydü? İçimden bir ses bunun tesadüften çok uzak olduğunu söylüyordu. Odaya sakin adımlarla girdim.
"Kimse yok mu?" Sesim oldukça boğuk çıkmıştı. Kendi sesim olduğundan bile şüphe etmiştim.
Burası neresiydi ve neden kimse yoktu?
Tahta iyice yaklaştım. Thalia'nın tahtına benziyordu aslında ama dikkatli bakınca farklılıklar da vardı. Tahta elimi dokundurdum anda bir bağırış sesi duydum ve arkama bile bakmadan taht odasında çıktım.
Nefes nefese kalmıştım. Bu bağırış sesi neydi? Burası neresiydi? Ben neden buraya gelmiştim? Aklıma gelen fikirle hemen kütüphaneye doğru koştum.
Tam da tahmin ettiğim gibi kütüphane Thalia'nın sarayının aynısıydı. Yine. Bu durumdan sıkılmıştım hayır yani biri benimle dalga geçiyorsa eğer bunun acısını çok kötü çıkarırdım.
Kitaplıktan herhangi bir kitabı elime alıp masaya oturdum ve okumaya başladım.
ALACAKARANLIK KORUYUCULARI LANETİ
Olimpos Dağında yaşayan Yüce Zeus ve kardeşlerine dünya yaratılırken birer canlı oluşturma hakkı verildi. Zeus ve kardeşleri kendi akıllarında olan canlıları yaratacak ve dünyaya gönderilecekti. Bu yaratılan canlı ırkına Alacakaranlık Koruyucuları ismi verildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OREAD'IN KEHANETİ
FantasyHikayenin yayınlanma tarihi: 04 KASIM 2020 Kitaptan alıntı paylaşmak yasaktır lütfen izinsiz kullanmayınız ❗ (...) Bir vampir ve kurt adam melezi olan Ravenna kendi hayatı ile ilgili olan sırlar ortaya çıktığında hayatı artık eskisi gibi olmaz. Kard...