the guilty

222 41 23
                                    

Ellerimi saçlarımdan geçirip, sonrasında da titreyen dizlerimi sabit tutmaya çalıştığımda Kim Jieun koluma dokundu.

"Sakin ol, her şey yoluna girecek." Dohyun, Kim Jieun'a katıldığını belirten bir şekilde kafasını sallayıp, arkamdan kollarını bana sardığında tebessüm etmeye çalıştım.

Ama tam anlamıyla ödüm patlıyordu.

Birkaç gün önce sette gerçekleşen kazada model bacağını kırmıştı. Şimdi de birkaç metre ötedeki odada Lee Soojung ile konuşuyorlardı. Platformu kontrol eden son kişi olduğum için, bu hikayedeki suçlu bendim. Dişlerimi birbirine bastırıp, kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kalbim göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi atıyordu. Model buraya fazlasıyla sinirli bir hâlde gelmişti, bana baktığında gözlerindeki öfkeyi tüm hücrelerimde hissetmiştim. Menajeri ise alayla gülmüştü, yine. O anı hatırladıkça damarlarım daralıyordu sanki. Başım zonkluyordu, dizlerim titriyordu.

"Yeona~" Dohyun kafasıyla kafamı dürttüğünde hafifçe mırıldandım. Şirkette, bu kazanın suçlusunun ben olduğuma sadece Kim Jieun ve Kang Dohyun inanmıyordu. Ben kendimi onlara açıklamaya çalışamamıştım bile. Bu yüzden minnettar hissediyordum.

"Lee Soojung'un durumu çözüp seni anlayacağından eminim,"

"O suratsız bunu becerebilir mi bilmiyorum, ama buradaki herkes seni tanıyor Yeona." Kim Jieun ve Dohyun konuşurken bir şey söyleyemedim. Dikkatimi tam olarak onlara veremiyordum.

Konuştuklarını duyuyordum ama ne dediklerini anlayamıyordum, başka bir dilde konuşuyorlardı sanki.

"Hâlâ ne konuşuyorlar? Çıkamadı bir türlü." Dohyun söylendiğinde, bakışlarımı masamın üstündeki desenlerden koridora çevirdim. Lee Soojung'un modelle ne konuştuğunu çok merak ediyordum. Benim bu kadar dikkatsiz biri olmadığımı söyleyip, şirketi mi savunuyordu acaba? Ya da bir şey söylemeyip, her şeyi kabul mu ediyordu?

Cevabı biliyordum galiba.

Çünkü kazadan beri Lee Soojung yüzüme bile bakmıyordu.

Kendime çok kızıyordum. Belki de orada menajerinin sözlerine bu kadar takılmasam, teknik ekibe güvenip yeniden platforma bakmama kararı almasam, bunların hiçbiri olmayacaktı. En başından beri bu noktaya gelmek için çok çabalıyordum.

Ama şimdi her şeyi berbat etmiştim.

Ve bu sefer toparlayamayacakmışım gibi görünüyordu.

Kapılardan biri sertçe açılıp, sertçe kapatıldığında sıçrayarak ayağa kalktım. Kim Jieun ve Dohyun arkamdan beni takip ederken koridora çıktık. Tekerlekli sandalye bana doğru gelirken yanaklarımın içini dişledim.

"Hepinizi dava edeceğim," Model, önce arkasında kalmış Lee Soojung'a, sonrasında da yüzünü gördüğü herkese doğru bağırırken avcumu dudaklarımın üstüne bastırdım. Beni gördüğünde, bakışları daha da sertleşti.

"Seni de." Hiçbir şey diyemeden, öylece önümden geçişini izledim. Menajeri yanımdan geçerken bana havadan öpücük atıp, her zamanki gibi alayla güldü. İstemsizce dişlerimi sıkarken başımdaki ağrılar daha da artıyordu. Benden tamamen uzaklaştıklarında, endişeyle kafamı kaldırıp Lee Soojung'a baktım. Ama hiçbir şey yapmadı.

Gözlerinde aynı bakış vardı.

Hayal kırıklığı.

Arkasını dönüp, kendi odasına geçerken panik adımlarla onu takip ettim. Ne diyeceğim, ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Göğsümün üstünde büyük bir ağırlık vardı. Midem bulanıyordu, ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Ama yine de, Lee Soojung'un çarptığı kapıyı yavaşça açıp içeri girdim.

AURORA ▪︎ park seonghwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin