Telefonum yeniden titrediğinde, Dohyun ellerini hareket ettirerek hayali bir ipi boynuna sarıyormuş gibi yaptı. Gülerek, ama en az onun kadar rahatsız olmuş bir şekilde telefonuma uzanıp tamamen sessize aldım.
Son bir haftadır böyleydi.
"Kim bu?"
"Üniversitede bölümdeki dönem arkadaşlarım. Numaramı nasıl bulduklarını bilmiyorum, bir anda gruba eklendim ve o andan beri telefonum susmuyor." Duygularımı tamamıyla dürüst bir şekilde yansıtan tonlamalarla konuştuğumda Dohyun gözlerini devirdi. Ben de, artık kalp çarpıntılarımın başlamasına neden olan bugün kaçıncı olduğunu bilmediğim kahveyi parmağımın ucuyla itip homurdandım. Üniversitede gerçekten yakın olduğum tek tük insanlar vardı, onlarla çok sık olmasa da hâlâ görüşüyordum ve bunun en büyük etkisi onlarla aynı bölümü okumamış olmamız ve gerçekten düzgün insanlar olmalarıydı. Bu gruptakilerle aynı bölümdeydik ve gerçekten rezaletti.
Üniversitede puanı ve yerleşmesi zor olmayan ve diğer insanların gözünde çok da bir değeri olmayan bir bölüm okumanın avantajları aynı zamanda dezavantajlardı.
İyi bir üniversitede bile kolayca o bölüme yerleşebiliyordunuz, eh, bu da ne istediğini bilmeyen ve kolay olduğunu düşünen tuhaf insanların da o bölümü seçmesine neden oluyordu. Bölümümdekilerin çoğu mezun olduktan sonra yapacağımız işten haberi bile olmayan, hatta derslerde gördüğümüz şeylerin ne olduğunun bile farkında olmayan insanlardı. İlk senemde, üst dönemlerden olan ama bölümü çok isteyerek okuyan birkaç kişiyle tanışmıştım.
Bu beni daha da çok teşvik etmişti.
Ama sonra işsiz kalacağını düşünerek okulu bırakmışlardı ve ben de ne yaptığını bilmeyen bölüm arkadaşlarıyla kalmıştım. Üzerinden zaman geçse de, okuduğum mesajlardan hiç değişmediklerini açıkça görüyordum. Aynı işi yaptığım bir kişi bile yoktu.
Ayrıca, numaramı daha önce bulamamış gibi yapsalar da, artık iyi bir şirkette önemli bir iş yapıyor olduğumu fark etmelerinden dolayı beni aralarına almaya çalıştıklarının farkındaydım.
"Çok seviyorsun galiba,"
"Çok. Ayrılmayı denedim ama bunu yanlışlıkla yaptığımı düşünerek beni tekrar eklediler." Telefonum ses çıkarmasa da, gelen bildirimle ekran açıldığında istemsizce gözlerimi ekrana çevirdim ve art arda gelen birkaç mesaja göz attım. Homurdanarak telefonumu ekranı masaya gelecek şekilde çevirirken Dohyun gözlerini kısıp bana baktı. Sonrasında uzanıp telefonumu aldı ve bir saniyeliğine yüzüme çevirip, ekranı açtıktan sonra yeniden kendine çevirdi. Onu durdurmam gerekiyordu çünkü mesajlara baktığımın görülmesini istemiyordum. Teknik olarak, böyle bir özellik yoktu uygulamada. Ama mesajlara bakmayan tek kişi ben olduğum için- ki buna niye dikkat ettiklerini de anladığımı söyleyemezdim, fark ediyorlardı.
"Cadılar bayramı partisi düzenliyormuş biri. Kostümlü- niye bu ayrıntıyı vermiş ki zeki şey, alkollü ve bol eğlenceliymiş." İkimiz de aynı anda yalandan öğürür gibi yaptığımızda kendimi tutamayıp gülmeye başladım.
"Pek zeki birine benzemiyor ama bence gidebiliriz." Yüzümü buruşturduğumda Dohyun omuz silkip mesajları okumaya devam etti.
"Zengin birine benziyor, ayrıca en son üniversitede falan cadılar bayramı partisine gittim, sen de pek hayatında partiye gitmiş gibi görünmüyorsun." Gözlerimi devirdiğimde tepki vermedi.
Geçtiğimiz haftalardaki kadar üzgün ve endişeli değildim, her şey düzene giriyor gibi görünüyordu ve beni diken üstünde hissettiren, ve garip bir şekilde aşırı öfkelendiren, problem ortadan kalkmıştı. Ama yapmam gereken hâlâ çok fazla şey vardı. Çekimlerden biri dün bitmişti ama önümüzde birkaç tane daha vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AURORA ▪︎ park seonghwa
Fanfiction"En parlak karanlığın olacağım, koru beni Aurora'm." ~Tüm hakları bir ayçiçeğinde saklıdır.