the mess in Seoul

244 31 8
                                    

"Yeona, seni görmeyeli uzun zaman oldu." Siyeon yattığı yerden hafifçe doğrularak bana sıcak bir kucaklama verirken, gülümsemeye ve kibarca karşılık vermeye çalıştım.

Siyeon bir süre önce ameliyat olmuştu. Şirket yoğun olduğu için bir türlü buraya gelememiş ve onu ziyaret edememiştim. Ama Tanrı'ya şükürler olsun ki, bunu dert edecek ve bana darılacak biri değildi.

Hatta kendi annem ve babamdan daha çok anlayışlıydı bana karşı.

"Nasılsın? İyi görünüyorsun," Çekingen bir tonda mırıldandığımda Siyeon şefkatli bir şekilde gülümseyip, kafasını olumlu anlamda salladı. Yatağın ucuna kurulmuş Seyoon ayağa kalkıp, onu almam için kollarını bana doğru uzattığında gülerek Seyoon'a yaklaştım.

Sanırım bu evde en çok onu seviyordum.

Benim küçük ruh eşimdi.

"Bora işlerinin iyi gittiğini söyledi. Hiç çaktırmıyorsun," Babam bir Bora'ya, bir de bana bakarak konuştuğunda gülümsedim.

"Aslında kovuldum." Düz bir tonda mırıldandığımda, şaşkın bakışlarla dolu üç çift göz bana doğru döndü.

"Ben de evlenip çocuk yapma kararı aldım. Nasıl?" Gülümseyerek konuştuğumda odada bir süre rahatsız edici bir sessizlik oluştu.

Kang Yeona, bu gerçekten de çok saçmaydı.

Babamın her an kalbi sıkışabilirmiş gibi görünüyordu.

"Şaka yapıyorum. Lütfen öyle bakmayın," Gergince mırıldandığımda, üçü birden nefesini boğukça dışarı verdi ve bu Seyoon'un kıkırdamasına neden oldu. Babam bir şeyler söylemeye hazırlanırken dikkatimi Siyeon'a verip, konuyu değiştirmek için çabaladım.

Sürekli saatimi kontrol ettiğim için neredeyse saydığım dakikalar geçerken aramızda sıradan bir konuşma geçiyordu

Her ne kadar buraya iş çıkışında gelmiş olsam da, evde yapmam gereken çok fazla şey vardı.

Ve bir de, kafam aşırı derecede doluydu.

Şirketim konusunda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna net bir şekilde karar verebilen biri değildim. Daha çok içimden ne geçerse onu yapıyordum ve eh, bu da her zaman iyi gitmiyordu. Bu kararı da ince düşünerek vermeliydim.

Ve bu çok zordu.

Birilerine danışmayı düşünüyordum sürekli, ama sonra vazgeçiyordum. Çünkü, eğer Bora'ya danışsam- her ne kadar son zamanlarda fazlasıyla değişmiş olsa da, bana olduğum şekilde kalmamı söyleyecekti. Şu aşk hayatını ve iş hayatını birbirine karıştırmama konusunda ezber ettiğim konuşmasını tekrar ve tekrar yapacaktı.

Annemin vereceği tepkiden emin değildim. Bu teklifin harika olduğunu söyleyip, kabul etmem için beni ikna etmeye çalışabilir; hatta özlü birkaç söz söyleyip kendimden emin olmamı sağlayabilirdi. Ama bu işin saçma olduğunu, bana sadece zarar verdiğini ve kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramadığını da söyleyebilirdi.

Babama gelince de, sanırım bir şekilde onun vereceği tepkiden de emin olamıyordum. Bir ilişkim olduğunu bile bilmiyordu.

Bunu yeni fark ediyordum. Babam ile nasıl bu kadar uzaklaşmıştık?

Ya da yakınlaşmış mıydık hiç?

Annem ve babam ayrıldığında, babam Seul'e giderken onunla gelmemi teklif etse de, gelmem için çok çabalamamıştı. O zaman bunun annemin suçu olduğunu, gitmemi engellediğini düşünmüştüm. Hep yanı başımda olan, benimle ilgilenen annem olsa da; ben Seul'de bizden apayrı bir hayat kurmuş olan babama imrenirdim.

AURORA ▪︎ park seonghwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin