1.Bölüm:Güçlü

24 11 5
                                    

Başımı telefondan kaldırıp gökyüzüne çevirdim. Sanki yağmur yağacaktı. İstanbul daha kasvetli gelmişti şimdi gözüme kasvetli havalardan hep nefret etmiştim oldum olası. Ben güneşi severdim. Belki de bayatımda hiçbir olumsuzluk olmadığı içindi. İzmirden İstanbula gelmiş olmamız benim için bir mutsuzluk değil yepyeni bir heycandı.

Babam İzmir'in en tanınan iş insanlarındandı. Annem ise sosyetinin göz bebeği. İkiside benim her şeyimdi. Babamın işleri dolayısıyla İstanbula gelmiştik. Başta beni düşündükleri için gelmek istemediler ama ben gelmek istediğim için kabul ettiler. İzmir benim için çoçukluğum, her şeyim diyip ağlayan bir kız olmadım hiçbir zaman. Yenilik her zaman iyidir. Çabuk alışırdım her şeye.

Düşüncelerime son veren annem "Afra okula gidip bir bak" dediğinde gözlerim kapattım. Okul bu hayatta sevmediğim ikinci şeydi. "Afra kızım kime diyorum. Bak baban aradı okul müdiresiyle konuşmuş. Salih Bey ile gidin" dediğinde kafamı salladım.

"Ben gidiyorum Zeynep Güçlüyle görüşeceğim" dediğinde tepki vermedim. Odama gidip hazırlanmaya başladım. Hava biraz kapalıydı. Beyaz çizgili bir bluz giyip siyah mini kot etek giyip, bol makyajımı yaptım. Annem bu kadar makyaj yaptığım için kızsa da ben seviyordum. Doğallık klişeleri pek umurumda değildi açıkçası. Aynaya baktığımda gayet güzeldim.Herkes nasıl istiyorsa öyle olmalıydı.

Dışarı çıkıp Salih ağabey bulduğumda "Okula gidecekmişiz emrettiler" dediğimde gülmüştük. Salih ağabey küçüklüğümden beri vardı. Annemler bey diye hitap ediyordu ama benim için hep bir ağabeydi.

Arabada telefonumdan İnstagrama girip galeriden bir foto attıp yollara baktım, okul çokta uzak değildi eve. Yürüme mesafesiyle on beş dakika civarındaydı.

Araba durduğunda gülümseyip indim. "Sen git Salih ağabeyi" dediğimde adamın yüzümdeki ifadeden rahatsız olduğu belliydi, tam ağzını açacakken "Gönderdi dersin" dediğimde "Peki kızım" diyip gitmişti.

Okula baktığımda okul baya büyüktü. Öbür okulumda büyüktü ama bu daha büyüktü. Okul kocaman ihtişamlı SAYMAN KOLEJİ tabelası gözlerimi ayırıp içeri girdim.

Okulda koridorlarda gezinirken kızıl saçlı bir kadın gülümseyerek bana doğru geliyordu. "Afra Aral" dediğinde kafamı salladım."Ben bu okulun müdiresiyim canım. Bugün baban aramıştı. Beni takip et" dediğinde kafamı sallayıp onu takip ettim. Okul sandığımdan daha büyüktü. Çok renklydi. Her köşesinde kitap ve oyun alanları vardı.

"Okul biliyorsun iki gün sonra başlıyor. Bu nedenle genel hatlarıyla anlatıyım sana. Her katta tuvaletlerimiz mevcut, ayrıca iki spor salonu bir tanede olimpik havuzumuz, bir müzik odası, bir de sanat odası" dediğinde lafını kestim. Sanat odası dediği resim ve çizim yapmaksa ben resim çizmeyi çok severdim. Derslerim hep ortalamaydı ama resim konusunda ödüllerim bile vardı. Kağıda dokunuşlar yapmak beni rahatlatıyordu.

"Hocam sanat odası derken? Resim çizmek için mi benim resim çizmeye ilgim varda. Eğitimimde bu yönde ilerletmek istiyorum" dediğimde gülümseyerek kafa salladı. "Evet canım, resim,heykel, ebru sanatları yapıldığı için sanat odası diyoruz" dediğinde kadın ilerlemeye devam etti.

Bu okulu şimdididen çok sevmiştim. Gerçekten güzel bir okuldu. Zaten resim odası varsa yeterdi bana. Ben genelde hareketli bir insandım. Resimde de o renkler, o hareketler beni cezbediyordu.

Sonunda müdire hanım odasına girdiğimizde iki tane yakışıklı oğlan vardı ama benim bir tanesine gözüm takılmıştı. Esmer uzun boylu hafif çıkan sakalları acı kahve gözleriyle bir yapboz parçaları kadar uyumluydu. Bizi görünce beyaz tenli kıvırcık saçlı oğlan ayağa kalktığında esmer çoçuğa daha dikkatli baktım o hala oturuyordu. Keyfi paşada yoktu beyefendinin.

Kaybetmeye Hazır  Mısın? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin