Magazin

50.2K 1.8K 217
                                    

Gözlerimi açtığımda bir an için kalksam mı diye düşündüm ama annemler ve Ali uzaktaydı, muhtemelen saat erkendi ve Emre’yle Selin geç saate kadar uyuyacaklardı, Gülay da her gün kendi uyku rekorunu kırmayı denediğine göre sıkıcı ve uzun bir gün olacaktı. Tekrar gözlerimi kapamayı düşündüm ama işe gittiğim zamanların aksine cin gibi uyanıktım. Saate bakmak için elimi telefona uzattım. Bir mesajım vardı.

Birden yatakta doğruldum. Ondandı. Zenginden.

 *Seni huzursuz ettik, üzgünüm. İyi geceler.*

Mesajı okuduğumda ilk tepkim kendime kızmak oldu. Çünkü, dün gece telefonunu kaydetmemiştim ama mesajı görür görmez ondan olduğunu anlamıştım. Tam da adamın istediği şeydi bu. Olabileceği herkesin hayatında önemli olmak… Hatta olamayacağı hayatlarda da önemli olmak!

Bir an ters bir cevap yazmak istedim ama sonra hemen kendimi engelledim. Sakin hareketlerle telefonunu kaydettim. Bir an acaba isim soy isim mi yazsam diye düşündüm ama sonra Futbolcu yazmanın yeterli olacağını düşündüm. Hem sıfatları severdim.

Sonra telefonumu tekrar komodinin üzerine bırakıp aşağı kata indim. Neden bilmiyorum ama keyfim yerine gelmişti. Sebepsiz bir şekilde gülmek, şaka yapmak falan istiyordum. Tamam, egom resmen tavandaydı.

Televizyonun yanına gidip kumandayı aldım ve müzik kanallarını taradıktan sonra sevdiğim yabancı parçalardan birini çalan bir tanesinde durup sesini iyice açtım. Sonra müziğin ritmine uyarak adım adım mutfağa gidip çay koydum. Bir yandan da buz dolabındaki kahvaltılıkları çıkardım ve tek tek masanın üzerindeki küçük tepsiye yerleştirdim. Olduğum yerde dönüp durup dans ederek mutfak bezini ıslattım ve dans eder adımlarla balkondaki masaya gittim. Masayı sildikten sonra yine dans ederek mutfağa dönüp tepsiyi dışarı taşıdım. Evimizin muhteşem deniz manzarasından kendime ziyafet çekmek istemiştim. Tepsiyi bırakmak için mutfağa dönünce çayımı demledim ve demini alması için biraz beklerken gidip kanalı değiştirdim. Bu defa Türkçe bir müzikle biraz kıpırdandıktan sonra kanallarda gezinmeye devam ettim.

Bilindik kanallardan bir tanesini geçmiştim ki birden algım bir şeyi seçti ve geri döndüm. Dün gece eğlendiğimiz mekanı gösteren magazin programında hemen arka masamızda eğlenen oyunculardan bir tanesinin gizli kamerayla çekilmiş görüntüleri vardı. İçime bir korku dolmaya başlamıştı. Nedensiz korku içimde gittikçe büyürken içgüdülerime bir kez daha lanet ettim. Kamera bizim masamıza dönmüştü. Hemen benim dans eden popomun yanından yukarı doğru tutulan kamera sarmaş dolaş dans eden zenginle sarışınını görüntülüyordu. Dünyaca ünlü futbolcuyla tanınmış sevgilisinden bahseden spiker kanımı donduran cümleleri söyledi.

‘Şaşırmaya hazır olun sevgili seyirciler. Can Görgün, sevgilisi Asu Korkmaz’ı birden bırakıyor ve herkesin şaşkın bakışları altında masasının diğer tarafında dans eden esmer güzeline dokunan tacizciyi haklamaya gidiyor.’

Esmer güzeli mi? Ben onun masasında dans etmiyordum geri zekalılar! Orası benim masam!

‘Can Görgün’ü daha önce hiç böyle görmediniz.’

Magazinlerdeki şu kırmızı, ekrana pat diye çarpan yazılardan oldum olası nefret etmiştim zaten.

‘Her zaman sakin ve güler yüzlü haliyle gördüğümüz Can Görgün, masasında dans eden ve adının ne olduğunu öğrenemediğimiz esmer güzele birinin dokunması üzerine çılgına dönüyor.’

Çılgına mı dönüyor? Edebiyat Hocaları Tecahül-ü Arif’i öğretirken bir hayli tecahül-ü arif sanatı kullanmış olmalıydı.

‘Sevgilisini bir kenara iterek-‘

İki Avans Üçte Biter (Futbolcu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin