Ben 'Aşk'ı Anlamamıştım.

16.9K 771 68
                                    

Medianın bölümle alakası var mı diye düşünmedim bile... Ben bunu dinledim, sevdim. Siz de dinlemek istersiniz diye de atayım dedim. Sevgiler, keyifli okumalar. :)


GÜLCE

"Gülce, neyin var?"

Batu bunu sorduğunda irkildim. Sanırım dalmıştım ve farkında değildim. Psikolojim darmadağındı. Berbattım.

"Batu, bana sadece bir dakika ver, geliyorum" dedim ve cevabını beklemeden odanın içindeki tek kişilik banyoya kendimi kapatıp aynadan suratıma baktım.

Bu ana kadar birçok danışanım olmuştu. Bana geldiler ve temelde mutluluk vermesi gereken o 'aşk'ı anlattılar. Hiçbiri iyi değildi. Normal değildi. Paranoyalarla, güvensizliklerle, yıkımlarla doluydu. Onları dinler ve dışarıdan biri olarak tıbbi gözlemler yapmaya çalışırken bir yanım yaşadıkları duyguların psikolojileri nedeniyle olduğundan daha ağırmış gibi geldiğini bilir ve nihayetinde empati kurarken sağlıklı tepkilerin ne olabileceğini de araştırırdı. Fakat o an, aynada kendi dolan gözlerimin içine bakarken onları, o ana kadar, yeterince iyi anlamamış olduğumu fark ettim. Her defasında benzer şeyleri duymuş, dinlemiş, empati kurmuş ve yalnız deneyimlerimin yettiği kadarını anlamıştım. Ben 'aşk'ı anlamamıştım.

Fatoş vardı. Küt saçlı, küçümen, tatlı mı tatlı bir kadın... Bana geldiğinde onda gördüğüm ilk şey sevilmeye olan ihtiyacı, insanların sevgisine olan bağımlılığı olurdu. Kırklı yaşlarının başındaydı. Aşık olmak istiyordu. Mutlu olmak istiyordu. Karşısına biri çıkıyor, tanışıyorlar, o kişi Fatoş'u onu sevdiğine ikna etmek için her şeyi yapıyordu. Çok uzun da sürmüyordu bu. Bir ay sonra Fatoş, yeni ve düzgün gibi görünen bir ilişki, ilgili bir erkek arkadaştan bahseder oluyordu. Ne zaman ki aralarında cinsel birliktelik yaşanıyordu, bir dahaki buluşmaya bedbaht halde geliyordu kadın. Açıklama hep aynıydı. "Aptalım ben, inandım, güvendim, kendimi teslim ettim, şimdi de aramıyor bile. Arasa da samimiyetsiz. İsteksiz. Eskiden olan zaman ayırmalar, canımlar, bitanemler yok. Aramak için uğraş vermeler yok. Ancak çok sıkılırsa, bunalırsa ya da birini arzularsa üstümden tatmin olmak için aramalar var."

O bunu söylediğinde, özellikle de birkaç kadın danışanımdan daha duyduğum için her defasında kaşlarımı çatıyordum. Bana kalırsa yanılıyorlardı. Yani ne bileyim, insan gerçekten beğendiği, hoşlandığı insanla birlikte olduğunda bir şeylerin kötü değil, aksine iyi yönde değişmesi gerekmez miydi? Kişilerin birbiriyle paylaşımı artıyor, bir adım daha yakınlaşıyorlardı. Ne oluyordu da bu kadar özel bir yakınlaşmadan sonra kadınlar hep aynı düşünüyordu? Bu bana gerçekten çok imkânsız geliyordu. Bunun altında başka sebepler olduğunu düşünüyor ve onları bulmaya çalışıyordum. Belki de kadınların seksten sonraki bir tavrı ya da hassasiyeti ve yanlış anlama olasılıkları nedeniyle oluyordu bunlar ve erkekler içerisinde olmadıkları bir soğukluğu açıklamak, bununla baş etmek zorunda bırakılıyordu. Böyle düşünüyordum.

Şimdi ellerimi lavaboya yaslamış kendimi izler, gözlerimden süzülen yaşların lavaboya düştüğünü görürken onları anlıyordum. Neden ve nasıl kullanılmış hissettiklerini anlıyordum. Evet, seks karşılıklı bir eylemdi ve evet ikimiz de istemiş, ikimiz de birbirimizden faydalanmıştık, eğer mesele faydalanmaksa. Buna karşın ben, bu eylem ikimizi bağlamış gibi hissederken, o artık sevildiğinden, istendiğinden emin olan ve eskisi kadar çaba sarf etmesi gerekmeyen, yalnızca oradaki varlığı bilinen biri gibi davranmıştı. Her an, bizim dönüşümüzden hemen sonra yurt dışına gidişini, orada işinin bir türlü bitmeyişini, zar zor ve uzak, soğuk arayışlarını, detayları daha iyi görüyordum. Benim yanına gitmem meselesi de tabuta çiviyi çakan hamleydi.

İki Avans Üçte Biter (Futbolcu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin