Seungmin ile birlikte okula gelmiş ilk iki dersin boş olmasıyla rahat bir şekilde uyumuştum. Sanırım edebiyatçı hamileydi.Yanağımdaki ellerle gözlerimi zorla da olsa araladığımda uyumaktan gözleri şişmiş Seungmin ile kısa bir süre bakıştık.
Bizim ayağa kalkmamızla Felix'in içeri girmesi bir olmuştu. Bizim halimize göz devirerek yanımıza yaklaştığında ona bakıyordum.
"Kaç ders uyudunuz hala mı uykunuz var? Hadi kantine gidelim."
Bir şey demeden Felix'in koluna girmiş sessizce yanında ilerliyordum. Felix ise sabah Chan hyungla karşılaşmasını anlatıyordu.
"Göz göze geldiğimde güzel bir tebessümle bana bakarak 'günaydın' dedi. Sanırım orada kalp krizi geçirdim."
Haline gülerken Seungmin hafif alaylı bir şekilde konuşmaya dahil oldu.
"Yani seni tanıyor artık. Bu büyük bir gelişme."
"Ne büyük bir gelişme?"
Jeongin yanımıza girerek söze atladığında arkada yalnız kalmaması için onun koluna girdim.
Saçlarımı karıştırırken meraklı bir şekilde Seungmin'e bakıyordu.
"Chan hyung sabah Felix'e günaydın demiş."
Jeongin sesli bir şekilde güldüğünde Felix kaşlarını çatarak arkasına dönmüştü. İşte o an Felix'in bazı şeyleri eksik anlattığını anlamıştık.
"Bu sabah Chan hyungu görünce Felix'in deli gibi el sallaması ve onun da bize günaydın demek zorunda kalmasından mı bahsediyorsunuz."
Jeongin Felix'in taklidini yaparken kahkaha atmaya başlamıştım. Felix bazen çok komik oluyordu. Gülmekten gözümden yaş geldiğinde derin bir nefes aldım.
" Detaylar önemli değil!"
Felix sinirli bir şekilde Jeongin'e tekme savurduğunda şaşkın bir şekilde gülmeye devam ettik.
"Hırçınken çok seksi oluyorsun."
Felix dediğim şeyle aniden kaşlarını çatmayı bırakmış bana öpücük atmıştı.
"Öyle mi düşünüyorsun? "
Utanıyromuş gibi yapıp eliyle bana vurduğunda karşılık olarak ona göz kırpmıştım.
Biz kendi aramızda konuşurken çoktan Kantine gelmiştik. İçerisinin kalabalıklığı ile suratımı buruştururken diğerlerine baktım.
"Bir kurban seçmeniz gerekiyor."
Gözlerimizi kısarak birbirimize baktığımızda ellerimizi öne getirdik.
"Taş kağıt makas!"
"Hayır ya, neden hep ben?"
Felix isyan ede ede kalabalığın arasına karıştığında ona acıyarak bakıyorduk uzaktan.
"Jisung sana bir şey söylemem lazım."
Meraklı bir şekilde Seungmin'e döndüm.
"Bugün yanına gelemeyeceğim. Fotoğrafçılık kulübünün toplantısı varmış."
"Önemli değil, zaten bugün kısa sürecekti. Ben de kötü bir şey oldu sandım."
"Hyung ben seninle gelirdim ama annem eve erken gel dedi. Akrabamız mı ne gelecekmiş."
Gözlerini devirerek ofladığında Jeongin'in haline gülümsedim.
"Dediğim gibi bugün kısa sürecek zaten, ben hallederim."
Tenefüs bitmek üzereydi fakat hala Felix gelmemişti. Oysa sadece çikolata istemiştik.
Zil çaldıktan birkaç dakika sonra Felix geldiğinde dağılan saçını düzeltirken teşekkür etmiştik.
Günün devamı ise aynı geçmişti. Tenefüste bahçede oturmuş, derslerde de not almaya çalışmıştım.
Son ders bittiğinde Seungmin'e el sallayarak film sınıfına doğru ilerledim.
Kapıdan içeri girdiğimde kimsenin gelmediğini fark etmiştim. Duvarın kenarındaki koltuğa oturarak telefonla uğraşırken kapının açılmasıyla Hyunjin ile göz göze geldim.
"Haberin yok sanırım."
"Neyden haberim yok?"
"Bugün çekimler iptal edildi. Chan hyungun işi varmış. Sana mesaj gelmedi mi?"
Telefonu kontrol ettiğimde başımı iki yana salladım. Mesaj yoktu.
"Haber verdiğin için teşekkür ederim yoksa baya beklerdim burda."
Yan yana okulun çıkışına doğru sessizce ilerliyorduk. Konuşmak istiyordum ama ne konuşacağımı bilmediğim için sessizce yürüyordum.
"Çekim iptal olduğuna göre ne yapacaksın, bir planın var mı?"
"Bir planım yok, eve geçerim herhalde. Senin?"
Kafamı ona doğru çevirdiğimde hafif bir gülümsemeyle önüne baktığını gördüm.
"Benim de yok. İstersen bir şeyler yapabilir, hem birbirimizi daha iyi tanırız."
"Haklısın, böylelikle çekimler daha güzel olur."
Okulun bahçesinden de çıktığımızda nereye gideceğiz gibisinden Hyunjin'e baktım.
"Peki nereye gidelim?"
Gözlerimi kısarak bir süre düşündükten sonra bakışlarını bana çevirdi, buldum dermiş gibi.
"Sakin ve sessiz bir park var, yanında güzel tatlıları olan bir pastane bulunuyor hem."
Tatlı kelimesini duyduğum an başımı onaylamak için salladım. Tatlı olan her yere gelirdim, koşulsuz.
"Oraya gidelim mi?"
"Çok iyi olur, hem tatlı yeriz."
Gülerek yürümeye başladığında yanına gelerek adımlarına eşlik etmeye başladım. Aklıma gelen arkadaşlarım ile onlara durumu anlatan kısa bir mesaj gönderdim. Yoksa kaybolduğunu sanıp ortalığı karıştırabilirlerdi.
Tam Hyunjin bir şey söyleyecekken çalan telefonum ile özür dileyerek açtım telefonu. Tabi telefonu açmam ve kulağımdan olabildiğince uzaklaştırmam aynı anda olmuştu.
Jeongin ve Felix çığlık attıktan sonra telefonu yüzüme kapamış ve çığlık yüzünden şoka girmiş beni Hyunjin ile baş başa bırakmışlardı.
Halimi gören Hyunjin ise endişeli bir şekilde beni izliyordu. Uzun parmakları yanağıma deydiğinde hızlanan kalbim ile daha da şoka girmiştim.
"Hey, iyi misin?"
Yanağımı hafifçe sıkarak kendime gelmemi sağlandığında teşekkür ederek kendime bir tokat attım. Eve gidince bunun hesabını soracaktım bizimkilerden.
"Şimdi daha iyiyim. Sadece yabancı bir numaraydı ve ben açınca aniden çığlık atmaya başladı, o yüzden biraz şok oldum."
Kısa bir kahkaha attıktan sonra saçlarımı karıştırması ile ben de gülümsedim. Son umudum günün güzel bitmesiydi.
"Numarayı engelle istersen, daha rahat olursun."
"Haklısın. Gideceğimiz park uzak mı?"
"Çok değil ama biraz daha yürümemiz lazım."
"Anladım."
Bu konuşmadan beş dakika sonraya kadar sessizce yürümeye deva etmiştik ta ki Hyunjin bizimkiler ile nasıl tanıştığımı sorana kadar.
Ona bizim mükemmel tanışma hikayemizi anlatmalı mıyım yoksa anlatmamalı mıyım diye düşünürken arkadan bana seslenen kişiler ile her şeyin ortasında savunmasız bir şekilde kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Film / Hyunsung
Fanfiction"Neden mi ağlıyorum? Çünkü senarist kimi isterse onun sevgisi karşılıklı olur. "