~~~~~~
Min kütüphaneye geldiğinden beri aklındaki kişiyi nasıl resmetmesi gerektiğini düşünüyordu. O kişiye uygun değildi sanki çizdiği resimler, daha özel olmalıymış gibi geliyordu Min'e.
Kaçıncı denemesi olduğunu sayamadığı karalamasına baktı, beğenmemişti öncekiler gibi.
Derin bir nefes alarak çizim yaptığı defteri kapattı ve bir süre pencereden görünen ağacı izledi. Anlaşılan bugün ilham perileri onunla değildi. Ya da başka bir şeydi asıl sebebi.
Düşüncelerinden kurtulmak için kitapları incelemeye karar verdi Min. Raflar arasında gezerken dikkatini çeken kitaba doğru biraz eğildi. Tam o sırada üst raftaki kitabın çekilmesiyle oraya baktığında tüm gün aklında olan gözlerle buluştu gözleri.
Soo gördüğü kişiyle samimi bir şekilde gülümsedi ve ona şaşknca bakan gözleri izledi bir süre. Onu özlemişti, daha bir teneffüs önce görmüş olsa da özlemişti.
~~~~~~
Minho'ya bakışmamız devam ederken Chan hyungun 'kestik' demesiyle bakışlarım hemen bizimkileri buldu. Onların tepkileri beni rahatlatıyordu çünkü.
Felix ellerini yanaklarına koymuş, sırıtarak bize bakarken Jeongin kendi kendine 'yaa çok tatlı' diyerek Seungmin'in koluna vuruyordu. Seungmin ise bunları videoya çeken kişiydi. Büyük ihtimalle eve gidince bizimle dalga geçecekti.
Duvara yaslanmış bizi sakince izleyen Hyunjin ile göz göze geldiğimde bir tepki veremeden Minho yanağımı sıkmıştı.
"Aferin sincap, yanakların kızarmamış."
Minho'ya elimle sus işareti yaparken Felix çoktan yanımıza gelmiş ve ben ifşa olmuştum.
"Ne zaman kızardı ki Jisung?"
"Çekim bittiyse biz gidelim daha akşama yemeği için alışveriş yapacağız."
Telaşlandığım için hızlı hızlı aklıma gelenleri söylerken bir yandan da Minho'ya 'söyleme' bakışlarımı atıyordum. Ama o bundan eğleniyormuş gibi gülümsemesini büyütmüştü.
" Ne, Jisung size anlatmadı mı? Biz bu "romantik' sahneleri önceden çalışıyoruz. Kendi yorumumuzu katarak."
Minho son cümleyi bilerek vurgulamış ve bizimkileri şok içinde bırakarak Chan hyungun yanına gitmişti. Şimdi ise bana imalı bakan üç çift göz vardı.
"Kendi yorumunu benim üstümde de göstermek istersen ben okeyim."
Jeongin kulağıma sanki ayıplı bir şey söylermiş gibi kur yaparak fısıldadığında onun bu haline gülmeden edemedim. Seungmin ise kafasına hafifçe vururarak onu kendisine çekti.
Felix ise sakin bir şekilde - bu tuhaf olan kısım- yere bakıyordu. Kafasında bir şeyler kurduğuna emindim.
Onları arkamda bırakıp Chan hyungun yanına giderek çekimin nasıl olduğunu sordum.
Chan hyung bir elini omzuma koyup mutsuz, dudaklarını büzmüş bir şekilde bana baktığında biraz endişelendim, kötü mü olmuştu?
"Açık olmam gerekirse film sandığımdan daha iyi ilerliyor."
Dediği şeyle derin bir nefes alarak gülümsedim.
"Hyung öyle bakınca kötü olduğunu sandım."
"Çok iyisin, endişelenme."
Samimi bir şekilde gülüp ona seslenen yardımcısının yanına gittiğinde ben de önceki halimden daha mutlu bir şekilde arkama döndüm.
O klasik his yeniden vücudumu sarmıştı göz göze geldiğim kişiyle. Yüzümdeki tebessümü bozmadan Hyunjin'in yanına doğru ilerledim, bu sırada yaslandığı duvardan çekilip bana doğru bir iki adım attı.
"Nasıldı sence?"
"Çok iyiydin. Bu kadar üzüldüğüme göre sahne de çok iyiydi sanırım."
Filmdeki karakterine gönderme yaptığında gülümsemem daha da büyüdü.
"Merak etme ben 2.erkek takımındayım."
Sesli bir şekilde gülüp saçlarımı karıştırdığında istemsizce gülüşünü kapayan ellerine kaydı gözlerim. Güzel diye geçirmem ve bunu fark etmem aynı anda olduğu için derin bir nefes aldım.
Tehlike çanları çalmaya başlamıştı. İçimde yaşadığım kaosu dışarıya yansıtmamak için elimle gömleğinin kenarını tuttum. Bu sırada çoktan 10'a kadar saymaya başlamıştım.
"Biraz rahatladım öyleyse. Bu arada Seungminler çantalarını almak için sınıfa gitti, bahçede seni bekleyeceklerini söylediler."
"Oh, tamam. İşin bittiyse birlikte gidelim mi bahçeye? "
"Olur, gidelim."
Chan hyung gideceğimizi haber verdikten sonra merdivenlere doğru ilerledik. Kütüphane en üst katta kaldığı için konuşa konuşa ilerliyorduk.
Aklıma gelen şeyle aniden Hyunjin'in kolunu tuttum. Şaşkın bir şekilde bana dönmüştü.
"Chan hyunga bir şey söylemem gerekiyor, hemen geliyorum. Beni burda bekler misin?"
"Beklerim. Git hadi."
Koşar adımlarla hızlı hızlı kütüphaneye gittiğimde hala film hakkında konuşuyorlardı Minho'yla birlikte.
"Chan hyung, sana söylemem gereken bir şey vardı ama unuttum."
Kapıya yaslanmış nefeslenirken ikisi de bana bakıyordu merakla.
"Bir şey mi oldu?"
"Aslında cuma günü okula gelmeyeceğim. Çekim vardı o gün."
"Sorun değil, Hyunjin'e de sor müsaitse yarın yapalım. Sadece ikinizin kısmı var zaten."
"Tamam, sorduktan sonra haber veririm sana hyung. Görüşürüz."
İkisine el sallayıp merdivenleri ikişerli inerek beni bekleyen Hyunjin'in yanına doğru ilerledim.
Merdiven basamağına oturmuş pencereden dışarı bakıyordu.
"Çok bekledin mi?"
"Hayır. Bu arada ne söylemeyi unuttun ki?"
Yürümeye devam ettiğimizde meraklı bir şekilde bana bakan Hyunjin'e gülümsedim.
"Cuma günü okula gelmeyeceğim de onu söylemeyi unuttum. O gün ikimizin çekimi var ya."
"Birlikte olduğumuz kısmın olduğu çekim, tam 2.erkek kaderi oldu bu."
Her ne kadar gülerek söylese de sesi bir tık durgun çıkmıştı ya da bana öyle geldi.
"Ama ertelendi demedim ki, erkene alındı. Tabi perşembe günü müsaitsen."
" Bu bir işaret mi?"
Gülerek bana göz kırptığında hızlanan organlarımı görmezden gelerek ben de gülümsedim. Çocuk espri yapıyor diye bayılacaktım şimdi.
"Perşembe uygun bana, bir sorun olmaz."
"Chan hyunga haber vereyim ben."
Mesaj atarken çoktan bahçeye gelmiştik. Bize el sallayan arkadaşlarımı gördüğümde o tarafa doğru ilerledik.
"Koşmak yerine direkt mesajla söyleseydin ya okula gelmeyeceğini."
"Öyle iyi olmaz diye düşündüm. Sanki önemsemiyormuşum gibi olurdu."
"Replikleri bile önceden çalışıyorsun, kimse umursamadığını düşünmezdi merak etme."
Sesin de kesinlikle iğneleme vardı, bundan emindim.
~~~
Ay bu bölümü yazarken çok eğlendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Film / Hyunsung
Fanfiction"Neden mi ağlıyorum? Çünkü senarist kimi isterse onun sevgisi karşılıklı olur. "