15

92 14 2
                                    

Çekimlerin yarısını tamamladığımızı söylemişti Chan hyung sabah yaptığımız toplantıda. Şimdi ise Minho ile birlikte repliklerimizi tekrar ediyorduk, okulun arka bahçesinde.

Yavaş yavaş asıl çift kendini göstermeye başladığı için çekimlerde ona göre şekilleniyordu, Hyunjin ile birkaç gündür birlikte çekim yapmamıştık.

Ve artık sahneler romantikleşmeye başlamıştı. Bu durum istemsizce beni geriyordu. Derin bir nefes alarak bana yaklaşan Minho'ya baktım, bahsettiğim romantik sahnenin ortasındaydık çünkü. Kızardığımı hissediyordum ve Minho gülerek yanaklarımı sıktığında bunda haklı olduğumu anladım.

"Utandın mı sen hımm?"

Minho benimle dalga geçerken kendimi geri çekip elimdeki kağıtlara rüzgar yaptım. İyi ki bizim çocuklar bu halimi görmüyordu.

"Elimde değil, alışık olmadığım için sanırım."

"Önemli değil, eğlenmeye odaklan. Bunlar hep anı."

"Haklısın, iyi ki önceden alıştırma yapıyoruz yoksa bu halimi görseler sürekli dalga geçerler."

"Yanlış anladın ben de dalga geçeceğim ama sen bunu düşünme."

Ona kötü kötü baktığımda dudaklarını büzüp saçlarımı karıştırdı. En azından rahat bir ortama sahiptim.

Biraz daha çalıştıktan sonra sınıfa doğru ilerlemeye başladık Minho'yla, bir yandan da bizimkilerin olup olmadığına bakıyordum. Onlara belli olmazdı.

2.katın pencerelerine bakarken göz göze geldiğim kişiyle hafif duraksadım, Hyunjin ise herhangi bir tepki vermeden arkasını dönüp gitmişti. Belki benim olduğumu fark etmemiştir diye düşünerek yürümeye devam ettim.

Acaba bizi mi izliyordu?

Sınıfa girdiğimde Seungmin ve Felix odaklanmış bir şekilde telefona bakıyorlardı. Felix'in arkasından sessizce yaklaşıp belini tuttuğumda korkup kafama geçirdi bir tane. Neye uğradığıma şaşırdığım için bana sövmesine odaklanamadım tam.

"Jisung ne yapıyorsun ya, aklım çıktı. Bak kalbim nasıl atıyor?"

Acıyam başımı tuttuğum elimi alıp kalbinin üstüne koyduğunda hala şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. Seungmin ise bir yandan gülüp bir yandan başımı tutuyordu.

"Felix manyak mısın, beyin hücreleri yok oldu çocuğun."

Felix özür dileyerek saçımı öpmeye başladığında Seungmin hala gülüyordu. Sınıfın kapısından gelen sesle sarmaş dolaş bir şekilde o tarafa döndüğümüzde eliyle kalbini tutup üzgün bir şekilde bize bakan Jeongin'in gördüm.

" Aldatıldım, yazıklar olsun size."

Orta parmağını göstererek giden Jeongin ile üçümüz de şok olmuştuk.
Öğretmen masasına oturmuş bizi izleyen Eric ise cık cıklayarak başını iki yana sallıyordu.

"Ayıp yaptınız Jeongin'e"

Öğle arası Jeongin'e durumu açıklasam da hala 'ben gördüğüme inanırım' diyerek kalbini tutuyordu acıyormuş gibi.

Felix alttan alttan bana bakmaya başladığın da onu görmemiş gibi yaparak yemeğine odaklandım, tabi ki bu Felix'i durdurmamıştı.

"Jisung, sen bugün gittin ya, ne yaptın gidince?"

"Minho'yla repliklerimize çalıştık."

"Birkaç gündür gidiyorsun böyle, hem bize de bir şey anlatamıyorsun. Ne çalışıyorsunuz siz böyle. Chan hyung sadece yanaktan öpücük var demişti sözde."

Felix onlara anlatamadığım için kızmış, hızlı hızlı söyleniyordu bana. Onun bu halini gördüğümde sırıtmadan edemedim.

" Sakin ol biraz. Çekimler de görüyorsunuz zaten, hem biraz utanç verici. "

" Sen kızarıyorsundur da şimdi. "

Jeongin'e kötü kötü bakıp bize doğru gelen Seungmin ve Changbin hyunga el salladım. Böylelikle konumuz da değişmiş oldu.

"Ben neden sınıf temsilcisi oldum ki, neden beni durdurmadınız?"

Ağlamaklı sesiyle başını omzuma yasladığında saçlarını okşamaya başladım.

"Bence tam senlik."

"Changbin hyunga katılıyorum."

Changbin hyung bir şey hatırlamış gibi kocaman gülümsemesiyle bana döndüğün de ben de ona gülümsedim. Bir şey geliyordu.

"Bizimkiler okula yemek getirip yiyelim dediler, mangal da yaparız. Seni de çağırmamı istediler, cuma gününe."

"Sizinkiler derken?"

Jeongin sorusunu Seungmin gülerek cevaplamıştı, kesin tanışmamızı düşünüyordu.

"Jisung'un ağır abileri işte."

Dediği şeyle gülesim gelmişti.
'Ağır abi grubuyla lisede mangal partisi yapmak.' diye düşündüm kısa bir an. Sanırım güzel olurdu.

Aklıma gelen şeyle Changbin hyunga doğru döndüm.

"Gelirim cuma günü ama önce Chan hyunga haber vermem lazım. Çekim vardı o gün."

"Tamam, ama bizimkiler senin çilekli mi çikolatalı mı pasta sevdiğini falan sordu, haberin olsun."

Dediği şeyle duygulanırken Seungmin beni süzüyordu.

"Bu çocukta şeytan tüyü var. Herkesi dize getiriyor."

Alnıma öperken gururlu bir anne edasıyla bakmıştı bana, bu garip ortamı bozan ise Jeongin'in ağlıyormuş gibi ses çıkartarak kalbini tutmasıydı.

"Bugün hep bensiz, hep bensiz geçiyor."

Onun bu haline gülerek yanaklarını sıktığımda gülümseyerek eski haline geldi.

"Tamam şimdi daha iyiyim."

Biz kendi aramızda konuşurken şöyle bir etrafa bakma ihtiyacı hissetmemle gözlerimi yemekhanede gezdirdim. Hyunjin duvar kenarında arkadaşlarıyla oturuyordu. Rahatsız etmemek için bakışlarımı önümdeki yemeğe diktim.

"Bugün çıkışta bize gidelim, size bir şey söylemem lazım."

Hepsi meraklı bir şekilde bana doğru döndüğünde "Eve gidene kadar bekleyin." diyip çalan zille ayaklandım.

Eğer aklındakileri şimdi söyleseydim Felix'in çığlığından dolayı zili duymayabilirdik.

Dersin başlamasıyla derin bir nefes alıp ilgimi hocaya verdim. Derslere biraz daha özen göstermem gerekiyordu çünkü sınavlar yaklaşmıştı.

Seungmin de benim gibi düşünüyor olacak ki dersler konuşmadan geçti.

Bugün çekim için okulun  kütüphanesine gitmem gerekiyordu, tabi biz dört kişi gidiyorduk. Bugün özellikle hepsini çağırmıştım çünkü Minho'yla çalıştığımız o 'başrol sahnelerinden' biri vardı. Changbin hyung ise öğrenci konseyinde olduğu için şu sıralar meşguldü.

Derin bir nefes alarak bize el sallayan gruba doğru ilerledik. Şimdiden kızarmıştım, hissediyordum.




Kısa Film / Hyunsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin