Sabah kalktığımda yanımda olan bedene sımsıkı sarılmak için kolumu yan tarafıma atmıştım ki hissettiğim boşluk ile daha gözlerimi açamadan kaşlarım çatılmıştı.
Nereye gitmişti, beni bırakmazdı değil mi?
Merdivenlerden duyduğum sesle gözlerimi açmadan kafamı kaldırıp dirseklerimi yatağa sabitledim ve bir elimle gözlerimi ovuşturmaya başladım. Yeşil gözleri, kıvırcık buklelerinin darmadağın olmuş hali ve yeni yeni gitmeye başlamış pembe yanaklarıyla sanki karşımda 17 yaşındaki Harry duruyordu.
Başımda dikilmekte vazgeçmiş ve beni kaldırmak için sözlere ihtiyaç duymadan ellerini bana uzatarak beni kaldırmak istediğini belirtmeye çalışıyordu ama ben ona daha doya doya sarılamadığımdan, ellerini tutup üstüme çektim.
Bu hareketi beklememiş olacak ki kafası göğüsüme düşerken bedeni hala yatak dışında duruyordu. Meleksi kıkırdamasıyla bundan rahatsız olmadığını anladığımdan içten içe bir rahatlama yaşamıştım çünkü bundan rahatsız olursa hala aramızdaki buzları eritmek için yolun en başında olacaktık.
Ama Harry de artık bu durumdan sıkılmış olacak ki böyle ani hareketlerime laf etmiyordu ve ben bunun için ona minnettardım.
Bir elim sırtını okşarken diğer yandan elim eskiye göre kaybolan kıvırcıkları arasında dolanıyordu. Akşam yaptığımız banyodan kalan saçındaki ıslak hala yerini koruyordu ve bu saçlarına ayrı bir yumuşaklık katıyordu
"Lou?" dedi ürkek sesiyle ona fısıltı şeklinde "Hmm" diyerek karşılık verdim.
"Çok açım ben kahvaltı da hazırladım inip yesek mi lütfen" masum biçimde sorduğu sorular karşısında yüzünü avuçlayıp iki yanağını da ısırma isteğimi bastırmam gün geçtikçe zorlaşıyordu.
"Olur bebeğim hadi kalk inelim." bir elini sırtından diğerini ise Harry'nin saçlarından çekerek önce kendi kalkmış daha sonra elini tutup onu çekiştirerek aşağıya inmişti.
Masada gördüğü pankeklerle ise yüzünde kırgın ama şefkatle bakan gözlerle Harry'e dönüp yüzünü avuçları içine alıp göz kapaklarını öpmüştü. Çünkü Tanrı şahidi olsun Harry ile olan son kavgalarında masada pankekler vardı.
Harry bunu neden yaptığını anlamış olacak ki yanaklarını esir altına almış minik ellerden kurtarıp bu sefer Louis'nin avuç içlerini öpmüştü. Aslında Harry kendince 'sorun yok ben her şeyi tekrar denemeye hazırım' ifadesiydi.
Harry Louis'nin avuç içlerini öpüp parmaklarını parmaklarına geçirmesiyle ise tekrar yüzüne kondurduğu hayran bakışlarıyla onu oturtup kendisi de karşısına oturmuştu.
Louis tekrar bakışlarını zümrütlerden çekip masada duran pankeklere yöneltti. O gün aklına geldikçe midesi bulanıp başı dönüyordu keşke dedi içinden keşke bu kadar uzun süre ayrı kalmasaydık şu anda böyle birbirimizi kurtarmaya çalışmazdık.
Kırgın bir gülümsüyor gözlerini tekrar Harry'e çevirdi. Masanın üzerinden ellerini tutup üzerini okşadı aslında bu kadar çok temas etme isteği geçmişte yaptığı hataları bir şekilde düzeltmeye çalışmasındandı.
"Evet bugün ne yapmak istersin" diye sordu Louis, fark ettirmemekte çalışsa da sürekli onunla olmak, sürekli onunla bir şeyler yapmaya çalışıyordu.
"Aslında bugün stüdyoya gitmem gerek haftaya ara verdiğim turne tekrar başlıyor ve onun için çalışmamız lazım." dedi utanarak onu reddetmek istemiyordu ama bugünün planını geçen haftadan Mitch işe yapmışlardı.
"Ah özür dilerim peki şey o zaman kahvaltıdan sonra giderim ben." içten içe burukluk yaşasada bir şey diyemedi, sonuçta ne diyebilirdi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
far from you// L.S.
Não Ficção"2 yıl boyunca neden hiç beni aramadın, aylarca telefon başında senden bir çağrı bekledim ama gelmedi bende pes ettim artık" dedi Harry hüzünlü bir sesle. "Artık burdayım bebeğim her şeyi düzeltmek için buradayım."