2.Sezon 9.Bölüm: Mazi Mazide mi Kaldı? İkinci Kısım

23 0 0
                                    

Yasin Halis’e baktı. Kapıdan çıktığında tam olarak görememişti yüzünü. Ama şimdi oldukça net görebiliyordu. Yavaşça şunu söyledi:

-Ammar?

Halis içinde olduğu şaşkınlıktan kurtuldu ve hançerini çıkartıp, Yasin’in üzerine atıldı. Yasin şaşkınlık içindeydi, Halis kendisine saldırınca gerekli karşılığı hemen verememişti.

Halis, hançerin kabzasıyla Yasin’in Vedat’ı duvara mıhladığı koluna vurdu, ardından karnına tekme attı. Yasin kasıldı ve sendeledi. Bıçağı elinden düşmüştü.

Vedat geriye kaçmıştı. Korkmuş bir halde olanları izliyordu.

Yasin kendini toparladı ve Halis’in üzerine koştu. Elindeki hançeri kaptı ve dönüp, Vedat’ın üzerine fırlatmaya çalıştı. Halis, Yasin’in elini tutup kıvırdı ve hançeri elinden düşürttü. Yasin, Halis’e tekme atarak serbest kaldı, ardından Halis’in yüzüne yumruk atarak onu yere serdi.

Halis düştüğünde kafasını yere çarpınca sersemledi. Kısa sürede kendini toparlamaya çalıştı. Kolunu uzatsa hançere uzanabilirdi. Ancak tam kolunu uzattığında Yasin, ayağıyla Halis’in bileğine bastırdı.

Halis diğer kolundan yardım alarak Yasin’in ayağını kenara ittirdi ve hemen kalktı. Yasin’e kafa atıp sersemletti. Ardından bacağındaki hassas noktaya vurdu. Halis’in son vuruşu Yasin’in bacağının bir anlığına uyuşmasına neden olmuştu. Halis de bu fırsatı değerlendirip yüzüne okkalı bir Osmanlı Tokadı geçirerek onu yere yığdı.

Yasin yüzükoyun yere düşmüştü. Yanağı zonkluyordu. Doğrulmaya çalıştı ama Halis, hançeri yerden aldı ve Yasin’in ensesine vurarak onu bayılttı.

Halis terden sırılsıklam olmuş bir şekilde Vedat’a döndü. Elinde hançeri ve pancar gibi kızaran yüzüyle korkutucu bir hale bürünmüştü.

-Kim bu adam?

Vedat konuşamıyordu. Yasin’e takılmıştı gözü. Ölmüş olmalıydı…

Halis, Vedat konuşmayınca başka bir şey sordu:

-Ammar kim? Neden bana öyle dedi?

Vedat fısıltı denilebilecek bir ses tonunda:

-Çünkü ona çok benziyorsun… Ammar’a çok benziyorsun…

Halis Vedat’ın şimdilik fazla konuşamayacağını anladı. Bu sırada Yasin’i kollarından tutup sürükleyerek salona götürdü ve kilitledi. Ardından Vedat’ın odasına geçtiler.

Vedat kendine gelince anlatmaya başladı:

“Ben, Yasin ve Ammar’la arkadaştım. Gezmek için bir dağa çıkacaktık. Çıktık da. Sonra dağdan aşağı inip ormana yaklaştığımızda bir av hayvanı gördüm. Hemen gidip avlayabilirdim. Hemen onun peşinden gittim ama yakalayamadım. Onun peşinden koşarken de zaman geçmiş ve ben de Yasin ile Ammar’dan uzaklaşmıştım. Hemen geri döndüm.

“Ancak onlar aynı yerde değildi. Bir süre seslendim ve hiçbir tepki gelmedi. Günlerce onları aradım. Yolu bilmiyorlardı ve bensiz geri dönemezlerdi. Uzun zaman aramama rağmen, onları bulamadım. Bu süre içerisinde öldüklerini düşündüm. Çaresizdim. Medine’ye dönmek zorundaydım.

“Sonra onlardan hiçbir haber alamadım. Ana babaları perişandı. Yıllarca kendimi suçlu hissettim. En sonunda,  babamla Konstantiniyye’ye geldik. Sonra da babam gümüşleri aramak için çıktı ve kayboldu… Ben de kitabı yazdım. Babamdan duyduğum gümüşlerin şifrelerini kitaba aktardım…

“Bir gün sen geldin. Ammar’a çok benziyordun. Üzerinden uzun zaman geçmişti ve neredeyse unutmuştum olanları. Seni görünce içimdeki suçluluk duygusu canlandı. Salondaki sandığımdan Yasin’in Ammar ile beni resmettiği eski kağıdı çıkardım. Buna iyice baktıktan sonra kağıdı yaktım. Olanları yeniden unutmaya çalışacaktım…”

-Bazen bana garip davranmanın sebebi de mi buydu? Ammar’a benzemem…

-Evet, dedi Vedat.

-Yasin’in başına ne gelmiş olabilir?

-Bilmiyorum. Bir günlüğü vardı, biz dağa çıkarken yazıyordu. Belki yanındaysa…

Halis kafasını sallayıp salona girdi. Yasin hala baygındı. Üzerindeki eşyalara baktı. Sonunda günlüğü buldu. Salondan çıkıp, kapıyı tekrar kilitledi ve Vedat’ın odasında okumaya başladı. Kısa sürede günlüğün sonlarına geldi.

Ammar’ın yediği mantar yüzünden hiçbir yere gidemiyoruz. Günlerdir yiyecek bir şey bulamıyoruz…  Ammar'ın ateşi her geçen gün artıyor.  Etrafta hiç hayvan yok.  Ağaçların yaprakları dökülmüştü ve hava soğumaya başladı... Geceleri ayı derisine sarılarak uyuyor…

Ammar öldü… Ah Vedat! Bunların hepsi senin yüzünden oldu. Ağabeyim senin yüzünden öldü!

Günlük burada bitiyordu. Halis salona geçti. Yasin’in ayılmasını bekledi. Bu meseleyi kökünden çözecekti.

Yasin ayılınca kendisine tekrar saldıracakmış gibi baktı. Halis, konuşmak istediğini söyledi.

Halis Vedat’ın yaşadıklarını anlattı. Yasin de kendi yaşadıklarını. Halis günlük bittikten sonra olanları da öğrendi:

“Zaten Medine yolunu bulmuştuk ama Ammar hastalanınca yakınlarda beklemek zorunda kaldık. O, vefat edince de onu ayı derisine sardım ve Medine’ye kadar götürdüm. Cenazesini kılıp, defnettik. Ardından Vedat’a ne olduğunu öğrendim. Medine’ye kadar gelmişti ama bizim döneceğimiz günü beklemeden Konstantiniyye’ye gitmiş… Yıllar içinde içimdeki intikam duygusu depreşti ve ben de Ammar’ın öcünü almak için yola çıktım.”

Halis:

-Vedat’ın bir suçu yok. Hep suçluluk duymuş bu olay yüzünden. Mazi, mazide kalsın.  Vedat’la barışın…

Yasin ile Vedat kendi başlarına konuştular, helalleştiler. Yasin de en sonunda evden çıktı. Bir süre burada kaldıktan sonra Medine’ye döneceğini söyledi…

* * *

Jason, Alexander’ın muhafızlarından kaçıyordu. Onu öldürmek için peşlerindeydiler. Christian’ın zindanın anahtarlarını almış ve oraya gidiyordu.

Christian’ın zindanını kildini açtı ve hemen onu çıkardı.

Muhafızlar peşlerindeydi…

Osmanlı ŞifresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin