" Atcağızı, eğerceğizi yüzünden öfkecikle, kinceğizle dopdolu kesilen, dertlere gussalara bulanan Bağırsaklar içindesin, pisliksin , heves, kin yelinden ibaretsin;
Ey pisliklere bulanmış akıllı, Ey davalarda dolu şeyh! Ey manadan mahrum kılık-kıyafet! Ey yokken var görünen,
Yürü, bu ayeti oku: "Nice bahçeler terk ettilerve nice akarsular"
Padişahlığına, beyliğine bakma; Ölüyorsun, öleceksin, öleceksen bir yığın toprağın altına gireceksin, ona bak;
Yürü, bu ayeti oku: "Nice bahçelerde terk ettiler ve nice akarsular"
O işveceğiz, o yumurcak, o çirkin benliceğin, varlıcağın çürümüş, dağılmış gitmiş,
Yürü, bu ayeti oku: "Nice bahçeler terk ettiler ve nice akarsular"
Duhan Suresi 25 . Ayet
Genç kız yere düştükten bir kaç saniye sonra yüzünü çevirmişti annesi Ceyda hanım ama onu yere yığılmış uzanırken görünce bir feryat kopmuştu dudaklarından , gözlerinin durduğu yeri gören ahalisinin yüzündeki gülümseme donuklaşmaya başlamıştı .
Yıllardır hiçbir kötü bir olaya şahitlik etmemiş bu ev sanki zangırdamaya başlamıştı Ceyda hanımın çığlığından , ev ahalisi kitlenmiş gibi yerde yatan genç kıza bakmayı devam ederken birkaç saniye sonra ilk harekete geçen evin büyüğü olan Harun dedeydi torununu çok severdi tek kızının tek evladıydı .
Harun dede bir hışımla torununun yanına vardığında ilk dikkatini çeken şey burnundan akan kırmızı kandı başını kaldırıp dizine koyduğunda başını tuttuğu elinin sıcak bir sıvı bulaşmış olduğuydu eline baktığında düşündüğü şeydi ;
KAN
Diğer aile üyeleride geldiğinde Harun dede göz yaşlarının mesken tuttuğu gözlerini kırpıştırarak başını gökyüzüne çevirmişti hangi günahının bedelini ödüyorum diye düşündü çaresizce revamiydi bu kızına üç kere evlat acısı yaşamıştı birini daha kaybetmemeliydi.
Harun dede torununu sarsmadan kucağına alıp avluya yönelmişti , hemen önünde kızı ceyda hanım arka koltuğun kapısını açarak babasına yön vererek şoför koltuğuna oturmuş ve hızla gaza basarak en yakında bulunan hastaneye gidiyordu .
Araba sarsılarak durduğunda Harun dede arka koltuğun kapısını açarak kendini dışarı atmış ve acil servisin önünde sedye diye bağırmıştı.
Bizim kızdan
Kulaklarımı sağır eden seslerden dolayı huzursuzca yerimde kıpırdandıktan sonra gözlerimin üstüne çullanan ağırlık kalkmış ve ben nihayet yeniden ışığa kavuşmuştum .
Gözlerim yavaş yavaş etrafı taramaya başladığımda hastahanede olduğumu anlamıştım , başımı kaldırmaya çalıştığımda kafamın arkasındaki bir nokta zonklamaya başlamıştı galiba düştükten sonra kafamı taşa çarpmıştım yada o kadar hızlı düşmüştüm ki onun armağanı olarak bu baş ağrısı gelmişti.
Kafamı yeniden yastığa koyduğumda kapının sessiz bir şekilde açılmış ve babamın kafası odadan içeriye bakmaya başlamıştı .
" Baba , gelsene " dediğimde sesim kısılmış ve birazda boğuk çıkmıştı , babamın yüzü yavaşça bana döndüğünde göz yaşlarının mesken tuttuğu gözleri her an salabilecek gibi göründüğü fark ettiğimde içimde ince ve etkili bir sızı baş gösteriyordu , buğulanan gözlerinin sebebi bendim tabiki .
Sesimle bana dönen gözlerine karşılık bir gülümse kondurduğum dudaklarımı yalayıp onun içeri girmesini izledim. Onu fazlasıyla endişelendirmişti ve bu içimdeki sızıyı daha güçlü hale getirmeye başlamıştı .
Sağ tarafımda bulunan ikili koltuğa oturduktan sonra kapı varla yok arası tıklatılmiş ve sonrada elindeki bir dosyayla doktor girmişti.
"Merhaba küçük hanım ben Hematoloji departmanından Dr . Mehmet Yavuz senin durumuna bakmaya ve birkaç soru sormaya geldim iznin olursa . " dediğinde hafif başımı sallamış ve kendimi biraz doğrultmaya çalışmıştım ama uzanmamı söyleyerek elindeki dosyayı incelemeye başlamıştı .
"Şeyy Hematoloji departmanı derken ? " cümlem bittiğinde ilk birkaç dakika dosyada olan bakışları donmuş sonrada boğazını temizleyerek bana küçük bir gülümseme bahsetmişti.
" Hematoloji, kanda oluşan tüm hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgilenen bilim dalıdır. "
"Bakın gerçekten uğraşacak halim yok ve anlamıyorum söylediklerinizi " bende olan bakışları babama dönerek gözleriyle onay almış ve sonrada bana dönerek ;
"Yapılan test sonuçlarına göre kan kanserisin tanı bir diğer adıyla lösemi , eğer iznin olursa birkaç soru soracağım "