Catherine, "Cutter!" diye seslenirken gülümsüyordu. "Lütfen içine nane de attığını söyle!"
Marcus, merakla başını arkaya doğru çevirdi ve elindeki tepsiyi görüntüsünden beklenmeyen bir incelikle taşıyan kadına baktı. Elli yaşını aşmış ya da aşmak üzere gibiydi. Yüzündeki erkeksi sayılabilecek çizgilerle pek çekici biri olduğu söylenemezdi. Yine de Marcus, o çizgileri beğendi; çünkü sahibinin yüzüne, onun güçlü bir iradeye sahip olduğunu gösterir bir ifade katmıştı.
Kadın yaklaştığında, Marcus ayağa kalktı.
"Lordum" dedi Catherine onun bu jestini takdir dolu gözlerle izleyerek. "Size Cutter'ı takdim edebilir miyim?"
Marcus, hafifçe başını eğdi ve dizlerini kırarak onu selamlayan kadının şaşkın suratına, "Sizinle tanıştığıma memnun oldum Bayan Cutter." diyerek gülümsedi.
Cutter; bir lordun onun gibi bir hizmetçiyi sanki gerçek bir hanımefendiymişçesine selamlaması karşısında hissettiği şaşkınlığı çabucak üzerinden atıp, "Sizin için de uygunsa, sadece 'Cutter' lordum." dedi ve limonata dolu iki büyük bardağın olduğu tepsiyi öne doğru uzattı.
"Önce leydiler lütfen." diyen Marcus, bardağın birini Catherine'e uzattı. Ardından ikinci bardağı alıp ağzına götürdü.
Catherine ve Cutter'ın merak dolu bakışları; genç soylunun, ilk yudumunun ardından, bardağı kafasına diktiğini görünce yerini büyük bir memnuniyete bıraktı.
"Bu" dedi, Marcus, bardağı tepsiye geri koyarken. "Hayatımda içtiğim en güzel limonata olabilir Bayan Cut..." Gülümsedi ve sadece, "Cutter" diyerek cümlesini bitirdi.
"Beğenmenize sevindim lordum."
Marcus, yerine geri otururken, "Ancak... Duyduğuma göre esas uzmanlık alanınız limonata değilmiş." dedi.
Cutter; o güne değin Catherine'in görmediği bir mahcubiyetle başını öne eğerek, "Bazı şeyler hep abartılır lordum." diyerek karşılık verdi.
Kolunu yanındaki sandalyenin arkasına atıp oturduğu yerde bir parça aşağı kayan Marcus, "Haklısınız." dedi. "Ama, her zaman bir şeyi gerçekten iyi yapan birinin bir başkasının o şeyi kendinden daha iyi yaptığını söylemesini ciddiye almak gerektiğine inanmışımdır."
Cutter düşünceli bir ifadeyle, "Chaubert..." diye mırıldandı.
Başıyla onu onaylayan Marcus, "Mösyö Chaubert'in şarabı, onun bu işi gerçekten çok iyi bildiğini gösterecek kadar yoğun bir lezzete sahipti." dedi. "Böyle birinin bu işte sizin kendisinden daha iyi olduğunu söylemesi, bence gururunuzu okşamalı."
"Ayrıca..." diyerek araya girdi Catherine. "Mösyö Chaubert, söz konusu şarap olduğunda müşkülpesentliğiyle bilinir."
Gülümseyen Marcus, "İşte bunu bilmiyordum." dedi. "Bu durumda yeteneğinizin kanıtını görmekte ısrar edeceğim Ba... Cutter."
"Ve çok doğru bir iş yapmış olacaksınız lordum. İnanın Cutter'ın elma şaraplarının bir eşi benzeri yoktur." diyen Catherine'e Marcus'un ilk cevabı kuşkulu bir bakış atmak oldu. Ardından, "Elma şarabıyla aramın pek iyi olduğunu söyleyemem." diye bilgi verdi.
Catherine güldü.
"Bence Cutter'ınkini denemeden bir şey söylemeyin lordum."
Marcus, benzer bir gülüşle Catherine'e karşılık verdi.
Onları izleyen Cutter, "İsterseniz, yatmadan önce size sıcak bir elma şarabı hazırlayabilirim." diye bir teklifte bulundu. "Yolculuğun ardından rahat bir uyku çekmenize de yardımcı olabilir."
![](https://img.wattpad.com/cover/214980939-288-k442525.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞA GEÇEN YILLAR
Ficción históricaZaman her şeyi değiştirir. Catherine'in sıradan olan ve sıradan devam etmeye mahkum hayatı Marcus Thorne'la karşılaştığı andan itibaren değişmişti. Tanıştıktan bir gün sonra onunla nişanlanmış, bir ay sonra evlenmişti. Hiçbir zaman toz pembe düşle...