"Prens gelmiş. Hadi oradan!
Buna inanıyor musun Catherine? Gerçekten? Gelmiş olabileceğine?...
Prens?
Hiç düşünmüş müydün? Ya da... İhtimal vermiş miydin?
Yalan söyleme!
Onunla konuştuğundan beri geleceğini biliyordun, öyle değil mi? Sadece... Gelmeyeceğini umarak kendini kandırdın.
Gerçi... Henüz onu görmedin ve...
Annem yanılıyor olabilir. Tanrı'nın unuttuğu bu kasabada Prens'in ne işi olabilir?
Tamaaam... Diyelim ki geldi. Ve burada. Peki ama, hangisi? Hangisi gelmiş? Hangisinin olduğunu nereden bileceksin? Nasıl emin olacaksın?
Ayrıca o dudaklarındaki alaycı gülümsemeyi de sil! Sakın gülme!
Ciddiyim! Hangisi? Annemin Prens'i mi, yoksa diğeri mi? Hani... Katharina'nın söylediği?... Hımm?... Hangisi?
Aslında ikimiz de senin Bayan Austen'ın kadınları gibi, kesinlikle aklı bir karış havada olanlarını kastetmiyorum, ayakları yere basan erkeklerden birini istediğini biliyoruz. Ama ne, biliyor musun Catherine? Onlardan bu kasabada yok! Hiç yok!
Durum bu ve sen de 'aşk' tan daha az bir nedenle evlenmeyeceksin. Yani, kız kurusu olmaktan başka seçeneğin yok!
Şöyle bir bakıyorum da... Zaten oldun. Fazla düşünmek gereksiz. Yirmi altı yaşındasın.
Bu yüzden... Eğer o prensse, yani senin prensinse, yaşlı kadının ağzından çıkan abuk sabuk lafları bir kenara itip ona bir şans vermelisin. O kadar da zor olmamalı. Hele de eli yüzü düzgünse.
Bak Rose'a! Biliyorum, o hayal aleminde yaşıyor ama Catherine, onun hayal alemi bile senin güya gerçekçi dünyandan daha gerçek farkında değil misin? İstekleri seninkilerden gerçek!
Tamam... Belki biri ona bir çeşit ölüm uykusuna dalacağını ve tanımadığı bir adamın öpücüğüyle hayata ve aşka kavuşacağını söylese Rose, o uyku için Cutter'ın zehirli bitki çaylarından herhangi birini bir an bile düşünmeden içebilir. Gerçekten içebilir, bunu biliyorsun. Yine de kabul etmelisin ki Rose, hayattan istedikleri konusunda senden çok daha emin ve kararlı. Bunu da biliyorsun. Hatta yüzü bile bu kararlılığın resmi gibi keskin hatlardan yontulmuş bir heykelden farksız ve çok güzel!
"Ve sen... Sensin işte! Yüzün de tıpkı hayattan beklentilerin kadar ortalama.
Her neyse!
Gereksiz detayları boş verip bu Prens saçmalığını açıklığa kavuşturmamız lazım! Derhal!
Bir kere o yaşlı cadı, hepimizi kandırmış olabilir. Özellikle de seni Catherine. Ve tabii annemi de. Biliyorum zaten sen pek inanmadın?...
Ne o? Yoksa inandın mı? Gerçekten inandın mı? O zaman sana ancak 'Akıllı ol!' diyebilirim Catherine. Akıllı ol!"
"Yine kendi kendinize öğüt mü veriyorsunuz Bayan Catherine?"
Catherine, gözlerini hızla aynadaki yansımasından kapıya doğru çevirdi ve kucağında temiz kıyafet yığınıyla odaya girmiş olan Cutter'la göz göze geldi.
"Birisi bunu yapmalı! Ayrıca başkalarının konuşmasını gizlice dinlemek, tüm kültürlerde ayıp karşılanır Cutter."
Cutter, dolabı açıp elindekileri yerleştirmeye başladı.
"Diğerlerini bilmem fakat bizimkinde ayıp olduğu kesin Bayan Catherine."
"O zaman?"
Yaptığı işe ara vermeyen kadın, "Başkalarının konuşmaları derken, birinin kendi kendine konuşmasının kastedilmediğine eminim." diye cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞA GEÇEN YILLAR
HistoryczneZaman her şeyi değiştirir. Catherine'in sıradan olan ve sıradan devam etmeye mahkum hayatı Marcus Thorne'la karşılaştığı andan itibaren değişmişti. Tanıştıktan bir gün sonra onunla nişanlanmış, bir ay sonra evlenmişti. Hiçbir zaman toz pembe düşle...