Günler geçmişti Bercis gelmişti herkez eve gitmişti ve gelmişti. Zaman akmıştı hızla. Saatler geçmişti. Gün batmış ve yeniden doğmuştu defalarca. Ama Bora hala uyanmamıştı. Uyanmamasından deli gibi korktuğum anlar olmuştu ama her seferinde ümitlenmiştim. Uyanıcak demiştim. Ve beklemiştim tıpkı şuan ki gibi.Sandalyenin üzerinde oturuyordum, günlerdir yaptığım tek şey buydu. Bir de Boranın yanında 2 defa daha girmiştim. Doktor hala uyanmamış olmasının normal olduğunu ağır bir ameliyat geçirdiğini ve yakında uyanacağını söylemişti. Bekliyorduk.
Boranın ailesi burdaydı, günlerdir olduğu gibi. Annem ve babam eve gitmişlerdi. Yarın tekrar geliceklerdi. Abim yanımdaydı. Şirket ve hastane arasında mekik dokuyordu adeta. Bütün bir gün şirkette işlerin peşinden koşuşturuyordu gece ise hastaneye geliyordu. Ona eve gidip dinlenmesi gerektiğini binlerce kez söylememe rağmen gitmemişti inatçıydı.
"Tost yaptırdım size biraz birşeyler yeyin." Abim elinde iki tostla Yanımda oturan Bercise ve bana bakıyordu. Acıkmıştım ama iştahım yoktu. Yemessem direticeğini biliyordum Mideme birkaç lokma bir şeyler girmesi için uzattığı tostu aldım. Bercis de almıştı. Teşekkür edercesine tebessüm ettiğimde karşılık olarak kafasını sallamıştı.
"Teşekkürler Cenk"
"Rica ederim hadi yeyin afiyet olsun" dedi abim de. Aralarında kısık sesli sohbete başlamışlardı. Abimin apaçık ortada olan bir ilgisi vardı Bercise karşı. Bercisin de abime karşı boş olmadığını görebiliyordum fazla heycanlanıyordu ama en azından heycanını abim kadar belli etmiyordu sadece sürekli sırıtıyordu konuşurken. Bunca şeye rağmen ikisinin de birbirinden haberi yoktu. Beni bu kadar iyi okuyabilen Bercis abimi okuyamıyordu. Abime karşı birşeyler hissettiğini bile bana söylememişti abim de öyle belki de kendilerine bile itiraf edememişlerdi. Bilemeyiz öyle değil mi?
Tostumu yarıladığımda daha fazla yiyemiyeceğimi anlamıştım ve yanımda ki sehbaya bırakmıştım.
Ayağa kalktım ve Boranın yattığı odanın camından onu izlemeye başladım. Kıpırtısız yatıyordu. Vucudundaki morluklar iğleşmeye başlamıştı ufak olanlar geçmişti bile.
Kollarımı önümde birbirine sarıp kafamı cama yasladığım esnada yanımda birinin varlığını hissettim ardından da sesi.
"Biraz konuşalım mı?"
Kafamı yasladığım camdan ayırıp baktığımda Nili görmeyi tabiki beklemiyordum.
"Konuşalım" dediğimde arka tarafında oturanlara baktı.
"Yanlız kalabileceğimiz bir yere geçelim." dediğinde kafamı salladım ve kolidorun en sonundan sağ tarafa döndük ve oturma gurubu bulunan alana oturduk burda kimse yoktu.
yan yana aynı koltuğa oturduğumuzda dikkatimi ona verdim.
"Evet dinliyorum" dediğimde konuşması çok sürmemişti.
"Ben yaptığım saçmalık için senden özür dilerim Mahur yapmamam gerekirdi. Ama o anki sinirle ve abimi kaybetme korkusuyla sana patladım. zaman geçtikçe mantıklı düşünmeye başladım. Seni çok kırdım biliyorum lütfen affet beni."
"Affedilcek bir şey Nil sen doğru söyledin ben onu o kadar sinirlendirmeseydim o gece çıkıp gitmezdi. Tüm bunlar da olmazdı"
"Hayır saçmalama senin yüzünden olmadı sen nerden bilebilirdin ki hem kim kaderin önüne geçebilir ki"
"Bilmiyorum Nil kendimi affedemiyorum." dediğimde bana sarılmıştı.
"Kendini affetmen gereken bir durum yok kendini suçlama" dedi ve benden ayrıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahur
Teen FictionBu, imkansızlıktan doğan bir aşk hikâyesiydi. Mahur ona aşık olabileceğini hiç düşünmemişti. Ama artık ona tüm benliğini kaptırıcak kadar aşık olmuştu. Fakat bu hikayede neler kaybediceğinden habersizdi.