Savaş iki ülkenin ekonomik veya siyasi çıkarları için karşı karşıya gelerek, ordularıyla girdikleri silahlı eylemdir. Ama sizinki savaş değil, sizinki kalleşlik! Sırttan vurmaktı, piçlikti!
Herkes hızla araçtan indiği an roket arabayı havaya uçurdu. Hepsi bir tarafa savrulurken bir süre hareketsiz yerde kaldılar. İlk kendine gelen Ali Kerim’di ve dağdan onlara doğru inen grubu görüp, “Allah kahretsin!” diye bağırdı ve arkadaşlarını uyandırmaya çalıştı. “Komutanım! Can! Ferman! İpek! Kendinize gelin, komutanım hadi!” dedi acıyla bağırarak.Beytullah kulağını tutup, ayağa kalkmaya çalıştı, “Siktir, kulağımı becerdi hayvanlar.”
Ali Kerim onu görünce gözlerini kocaman açtı. Açık hedef olacaktı, “Kalkma! Beyto yat!”
Görkem onu kamuflajından tutup yere çekti ve hemen uygun bir yer bulup, gelen gruba ateş etmeye başladı. “Beytullah komutanım, yardım edin!”Beytullah hemen silahını alıp, o da uygun bir mevzi alarak ateş etmeye başladılar. Beytullah grubu görünce yüzünü buruşturup, miğferini düzeltti. “Komutanım, çok kalabalıklar. Bunlarla iki kişi baş edemeyiz!” diye bağırdı Ali Kerim’e.
Ali Kerim sinirle elini yere vurdu ve silahını alıp o da mevziisine geçti, arada da arkaya doğru sesleniyordu, “Komutanım! Kerem! Lan Dipsiz uyansana!”Görkem biraz geriye çekilip, “Komutanım çok yaklaştılar,” dedi.
“Biliyorum Görkem ama yapacak bir şeyimiz yok, son kurşunumuza kadar savaşacağız!”
O sırada İpek uyandı ve etrafına baktı, “Doğan! Doğan!”
“İpek, mevzii al ve bize destek ol! Hadi dişi aslan!”İpek silahını alıp mevzi almıştı ama gözü hala etraftaydı, herkesi görüyordu ama Doğan’ı göremiyordu, “Komutanım Doğan yok!” diye bağırdı.
Can ve diğerleri de kendilerine geldiklerinde Ali Kerim rahat bir nefes alıp vermişti. “Şükür!”
Kerem başını tutup, “Hayvan oğlu hayvanlar, bir kere de mertçe savaşın lan!” diye homurdandı. “Kancık gibi savaşıyorsunuz.”“Götleri yemiyordur komutanım,” diyen Can’a hepsi birden bakınca Can “Özür dilerim komutanım,” dedi ve ateş etmeye başladı.
Kerem güldü, “Çok haklısın aslanım, çok haklısın.”
Görkem grubun bir anda geri çekildiğini görünce kaşlarını çattı, “Komutanım, geri çekiliyorlar.”
“Korkmuşlardır,” dedi Ali Kerim mevziisinden çıkarak.İpek de çıktığı gibi etrafına bakınmaya başladı, “Komutanım Doğan yok.”
Kerem kaşlarını çattı, “Ne demek Doğan yok?”
“Yok komutanım.” Alev alev yanan arabaya baktı gözündeki yaşlarla. “A-arabada-”
Ferman hemen araya girdi, “Hayır, atladı komutanım, ben gördüm.” Sağ tarafa doğru yürümeye başladı, “Şu tarafa doğru sürünüyordu.”İpek önde hepsi o tarafa doğru gittiklerinde Doğan’ın miğferini ve silahlarını orada buldular. “Doğan!” diye bağırıp koştu İpek ve eline eşyalarını alıp, etrafına bakınarak bağırmaya başladı, “Doğan! Lanet olsun neredesin?”
“Tamam, sakin ol bulacağız onu,” dedi Kerem elini kızın omzuna koyarak. “Bu-buralardadır.”İpek’in aklına gelen Kerem’in de aklındaydı ama İpek gibi sesli düşünememişti, “Almışlar onu! O yüzden geri çekildiler.” Etrafta deli gibi dönmeye başladı, “Peşlerinden gidelim komutanım yetişiriz! Hadi komutanım, zaman kaybetmeyelim, hadi lütfen!” dedi ağlayarak.
Kerem onu omzundan tuttu ve gözlerinin içine baktı, “İpek, öncelikle sakin olur musun? Daha ne olduğunu bilmiyoruz. Ama eğer onu almışlarsa, Doğan’ı onların eline bırakacak değiliz.”
“Gidelim o zaman!” dedi sinirle.
Kerem time döndü, “Tim ikiye ayrılıyoruz. Bu piç kuruları geldiğimizi kamptakilere ötmüşlerdir. Çocuk oradaysa kaçırmaya çalışacaklardır. Ali Kerim sen yanına Beytullah, Can, Erdem ve Fırat’ı alıp şu grubu takip edin, bizde bir an önce şu araziden kampa gidelim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİPSİZ KUYU - İNKİTAM SERİSİ I - FİNAL
AcciónKadın eline doladığı künyeyi adama doğru uzattı, "Bak! Bu isme iyi bak! Hatırladın mı?" Karşısındaki adam sadece ona bakıyor, sesini bile çıkaramıyordu. İpek ona yaklaşıp elini tuttuğunda diğer silah arkadaşları onun ne yapacağını anlayıp, mağaranın...