dix-sept

432 62 171
                                    

BÖLÜM ATMAYALI BİR AY FALAN OLMUŞ UNUTTUM BEN HER ŞEYİ ZPSJĞDJSŞWKŞXLX

Adrien çalışma odasında savaşın seyrini değiştirmek için yapabileceği her bir seçeneği değerlendirirken tıklatılan kapı ile kafasını kaldırarak gir emrini verdi. Eski kral Gabriel'ın sağ kolu olarak bilinen Nathalie içeri girdikten sonra referans verip Adrien'a yaklaştı. Uzun saçlarını topuz şeklinde toplamış, askerlerin giydiğine benzer bir takım giymişti.

Mavi gözlerini doğrudan Adrien'a doğrulttu. "Savaş stratejinizi değiştirmek istediğinizi duydum, Majesteleri."

Adrien öne doğru eğildi ve dirseklerini masaya koyup ellerini kafasının altına yerleştirdi. "Doğru duymuşsunuz."

"Eğer lütfederseniz, bunun nedenini öğrenmek isterim. Çünkü ben şu anki stratejinin mükemmel olduğunu düşü-"

"Ben öyle düşünmüyorum." dedi Adrien ve arkasına yasladı. "Leydi Nathalie, lütfen kararlarımı sorgulayarak sınırınızı aşmayın."

Nathalie gözlerini kıstı. Karşısında duran kişinin yıllar boyu eğittiği Adrien olmadığını biliyordu, fark etmişti. Adrien asla kendisine karşı gelmez ve fikirlerini dinlerdi. Ama şimdi... Gözleri adeta yeşil ışıklarla parlayan bu kralı tanımıyordu.

Eteklerinden tutup eğildi. "Emredersiniz, Majesteleri."

Marinette fırçasını tuvalin üstünde gezdirmeye devam ederken bir anda elinin yanından geçen koyu renk kelebekle duraksayarak onu izlemeye başladı. Siyahımsı bir renge sahip olan kelebeğin üstünde damarları andıran mor çizgiler vardı ve bu çok dikkat çekiciydi.

"Onun adı Akuma." diyen sesi duyduğunda yan tarafına doğru döndü Marinette. Natheanel aynı onun gibi kelebeğe bakıyordu.

"Böyle güzel bir şeyin adı neden iblis konulmuş ki?" diye mırıldandı kendi kendine. Kelebek gerçekten hoşuna gitmişti.

"Bende bilmiyorum ama ilgi çekici bir isim olduğu gerçek." diyerek yeniden resmine döndü Natheanel.

Güneşli bir günde oturup resim çizmek ve rahatlamak kadar güzel bir şey yoktu. Uzun zaman sonra rahatlamış ve endişesiz hisseden Marinette de oldukça iyi hissediyordu.

Yeniden resmine dönmeden önce ufak bir duraksama yaşadı ve Natheanel'a döndü. "Bu kelebeği daha önce hiç görüp duymamıştım, sen nereden biliyorsun?"

Natheanel'ın duraksaması, hafifçe gözlerinin titremesi ve yutkunması gözden kaçmayacak şeylerdi. Marinette'in ilgisi arttığı gibi, şüphesi de harmanlanmıştı.

"Bir ara kelebek resimleri çizmekle oldukça ilgileniyordum. O sırada yaptığım birkaç araştırma sonucu öğrendim." diyerek kestirip atan Natheanel yeniden fırçasını aldı ve resmine devam etti.

Bu... Çok şüpheliydi? Marinette nedensizce rahatsız hissetmişti. Neden böyle olduğunu açıklayamazdı ama burada daha farklı şeyler olduğunu hissediyordu. Son bir soru sormaya karar verdi.

"Peki onların nerede yaşadıklarını biliyor musun? Bu kadar ender olmalarının bir sebebi olmalı..."

Natheanel sanki kurtulmak istiyormuş gibi sessizce, "Büyülü Orman'da yaşadıklarını duymuştum. Bu kadar zor görülmelerinin sebebi bu olmalı." dedikten sonra ayaklandı ve referans verdikten sonra eşyalarını kucakladı.

"Üzgünüm majesteleri ancak bu günlük ayrılmam gerekiyor. Umarım beni mazur görürsünüz."

Marinette yavaşça kafasını salladı. "Sorun değil, sonra görüşmek üzere."

Natheanel hızlıca bahçeden çıkarken, Marinette gözlerini kısmış arkasından bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. Bu şüphe ve gizem neydi? Natheanel'ın bu derece gerilmesine ne sebep olmuştu? Küçük bir kelebek... Sadece bir kelebek...

Natheanel'ın ortalıktan yok olması ile bakışlarını Büyülü Orman'da doğru çevirdi. Belki de... Gidip bir bakmalıydı?

Gece olduğunda, yeniden her yer sessizdi. Küçük bir tıkırtının bile gürültü sayılacağı bu sessizlikte, Marinette parmak uçlarında ilerleyerek saraydan çıkıyordu.

Bu sefer kaçmıyordu, hayır. Bu sefer krallığı için araştırma yapmaya gidiyordu. Eğer oralarda bir yerlerde tehlike varsa, buna karşı önlem alınmalıydı.

Pelerinine iyice sarınmış bir halde ahıra geldiğinde hâlâ düşünüyordu. Onca zaman Büyülü Orman'da olmasına rağmen Akuma'ya benzer hiçbir şey görmemişti. Natheanel'ın söyledikleri yalan mıydı? Hiç sanmıyordu ama en kısa zamanda onu yeniden görüp bilgi alacağı kesindi.

Kar beyazı atını hazırlayıp üstüne çıktığında yavaşça üstüne eğilip yelesini okşadı Marinette. "Haydi gidelim Juliet."

Atını yavaşça sürmeye devam ederken, aynı zamanda çevrede kimsenin olup olmadığından emin olmaya çalışıyordu. Yakalanmak ve açıklama yapmak, şu an istediği son şey bile değildi.

"Prenses?"

Gelen sesle irkildiğinde, derin bir nefes alarak atını durdurdu Marinette. Kara Kedi'nin gelmek için bu geceyi seçeceğini hiç düşünmemişti. Atından indiğinde, gülümsemeye çalıştı.

"Nereye gidiyordunuz böyle?"

Marinette dudağını dişledi. "Ufak bir gece gezintisi." diyerek mırıldandı. İnandırıcı olmadığının farkındaydı, açıkçası Kara Kedi'ye yalan söylemek de istemiyordu.

Kara Kedi'ye baktığında zaten inanmadığını görmesiyle derin bir nefes verdi. "Büyülü Orman'a gidiyordum."

Kara Kedi güldü. "Yoksa Prensesim eski günleri yâd mı etmek istiyor?"

Aslında durumun bu olmadığının farkındaydı. Sadece gergin gördüğü Marinette'in rahatlamasını ve kafasındakileri kendisine anlatmasını istiyordu. Böylece ona yardım edebilirdi.

Duydukları ile Marinette de güldü. "Bu güzel olurdu ancak... Bazı şüphelerim var."

"Hı-hım..." diye mırıldandı Kara Kedi. Aynı zamanda Marinette'in saçları ile oynuyordu. Açıkçası küçük sevgilisini çok özlemişti. "Ne gibi şüpheler?"

"Bugün tuhaf bir kelebek gördüm ve onun yuvasının burada olduğunu öğrendim. Normalde umursamazdım ancak... Bilgi aldığım kişi fazla gergin gibiydi ve bu da beni endişelendirdi."

"O zaman gidip bakmalıyız değil mi?" diyerek eğildi ve Marinette'in boynuna ufak bir öpücük bıraktı Kara Kedi.

Marinette "Kara Kedi!" diyerek güldü ve geri çekildi. O da sevgilisini özlemişti ancak burası... Özlem gidermek için uygun değildi?

Kara Kedi de gülüp Juliet'e bindi ve elini Marinette'e doğru uzattı. "Haydi gidelim ve şu kelebekleri bulalım Prenses!"

Marinette kafasını salladı ve Kara Kedi'nin elini tutarak atına bindi. Kara Kedi'nin kolları etrafını sararak eyerleri yakaladığında, ona doğru yaslandı ve derin bir nefes verdi.

Artık daha güvende ve yenilmez hissediyordu. Kara Kedi ona güç veriyor, kendisine güvenini arttırıyordu.

Kara Kedi çenesini kafasına yasladığında gözlerini kapatarak gülümsedi. Onu gerçekten seviyordu.













Ormanda olacakları da yazacaktım ama fazla uzun oluyordu bu yüzden kestim umarım bana sövmezsiniz

Hikayenin ana kemik kısmına yeni vardık desem...

Sizce bundan sonra neler olacak?

Bölüm nasıldı?

Siz nasılsınız?

Sizi severem 💙







Vebizdolunayayelkenaçtık🌿

Deux Royaumes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin